Tahammüle reddiye

Bir zamanlar ‘Bir arada barış içinde yaşamak’ nutukları atan dindar öncüler, şimdi ‘tahammül’ nutukları atıyorlar.

Haberin Devamı

Keşke zayıf oldukları günlerde de, “Biz kendi dışımızdakilere ancak tahammül ederiz, ona göre” demiş olsalardı.
Hiç olmazsa dürüst davranmış olurlardı.
Ama demediler.
Güç ellerine geçince dillerinin altındaki baklayı çıkardılar.
Şimdi, “Biz ancak tahammül edenlerden olabiliriz” diyorlar.
*
Tahammül edeceklermiş.
Çünkü bir Müslüman, Müslümanlığa yakışmayan durumlar karşısında ancak ve ancak tahammül gösterebilirmiş.
‘Gülümseme’ falan dinden çıkarırmış adamı hafazanallah!
Katlanacaklarmış.
Sadece katlanacaklarmış.
*
Yan dairede oturan komşularının yaşam tarzına diş bileyerek geçireceklermiş ömürlerini...
Öfke öncesi alınan bir son nefes vardır ya...
Hep o nefesi alarak yaşayacaklarmış.
Farklılık gördüklerinde hırslanacaklarmış.
Kendileri gibi olmayanlardan asla hoşlanmayacaklarmış.
Bu zamana kadar hep ‘hoşgörü dini’ olarak anlattıkları dini artık bir ‘tahammül dini’ haline getireceklermiş.
Farklıdan nefret edecekler, farklıyı beğenmeyecekler, farklıyla bir arada yaşamak istemeyecekler ama el mecbur katlanacaklarmış.
Ta ki farklıyla bir arada yaşama mecburiyeti ortadan kalkana kadar...
Katlanarak imanlarını artıracaklarmış.
Tahammül ederek daha fazla Müslüman olacaklarmış.
*
Bunlar tahammül edecek de karşısındakilerin elleri armut mu toplayacak?
Ne gezer!
Onlar ki güç ellerindeyken tahammül etmeye bile yanaşmamışlardı.
Gücü ellerinden kaçırdıklarına göre onlar da bunlara karşı el mecbur tahammül edecek.
Kısacası...
Aynı toplum içinde karşılıklı tahammül ederek yaşayacaklar.
Karşılıklı katlanacaklar.
Hep tetikte olacaklar.
Hep diş bileyecekler.
İçlerindeki nefreti, kini hep saklı, hep diri tutacaklar.
Sevgisiz, diyalogsuz, bir arada yaşama iradesini boş vermiş biçimde yaşayıp gidecekler.
Şartların olgunlaştığını düşünen, tahammül mülkünü yıkmaya hazır olacak.

Haberin Devamı

Can sıkan şeyler

*  Trafik ışıklarında daha kırmızı sönmemişken arkadan kornaya basan sürücü...
*  Bazen çeken, bazen çekmeyen cep telefonu...
*  Cevap mesajının bir türlü gelmemesi...
*  En sıkışık zamanda arayan ama en boş zamanda telefonunu açmayan arkadaş...
*  Her olayı kendi gettosuna göre yorumlamayı marifet sanan köşe yazarı.
*  Pınar ve Yağmur çiftinin yeni aldığı tekneyi gösterme merakı.

Haberin Devamı

Böyleleri çok

Bursa’da Olay adlı yerel bir gazetede bir köşe yazısında şöyle deniliyor:
“Medyadaki arkadaşlarıma sordum: ‘Bir kadın neden mini etek giyerek bacaklarını göstermek ister?’ Çok tepki aldım. İkinci sorum, ‘Otobüsteki şortlu kıza neden yumruk atmışlar?’ oldu. Adamın ‘yobaz’ olduğunu söylediler. Aslında ilk sorumun cevabını da vermiş oldular. Yobazı bol olan bu ülkede, ramazan günü şortla kalabalık bir otobüse binersen, olacağı budur işte! Demek ki bir hanım nerede nasıl giyinmesi gerektiğini iyi bilecek. İnat ederse de, sonucuna katlanacak!”
*
Yerel bir gazetenin bir köşesinde yayınlanan bu fikirlerin, ‘münferit’ olduğunu mu sanıyorsunuz?
Bu yazabileni...
Bir de içinde tutup yazmayanlar var ki...
Kıyamet gibi...

Haberin Devamı

Diyanet’e bir soru

Mersin’de tatil yapan Şelale Akdoğan isimli bir kadının tatil sitesinde haşema ile havuza girmesine izin verilmemişti.
Bu olay Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Din İşleri Yüksek Kurulu Başkan Vekili Zeki Sayar tarafından yorumlanmış.
Şöyle demiş Sayar:
“Yaşadığımız çağda öne çıkan insan hakları ve demokrasi gibi değerler önemli kavramlardır. Kişi inancı gereği olarak bu şekilde bir tercih yapmış ise hiç kimsenin ona engel olma hakkı bence olmamalıdır. Bunu doğru bulmuyorum. Bunu, memleketimizin birliğine ve beraberliğine hizmet etmeyen, çok geride kalması gereken, çağımızda yeri olmaması gereken bir davranış olarak görüyorum.”
*
Din İşleri Yüksek Kurulu Başkan Vekili, haşema giyen kadına yapılan haksızlık karşısında kurduğu bu cümleleri, başka tür kıyafetler için de kurabilir mi acaba?
Yoksa işin o kısmında ‘tahammül’ mü devreye giriyor?

Haberin Devamı

Somali’ye neden yardım edelim

Hulki Cevizoğlu bir yerlerde yazmış, “Bizdeki açlar dururken neden Somali’deki açlara yardım edelim” diye...
Kendisi için şu nedenleri yazıyorum:
BİR: Artık dünyada uzak diye bir yer yok.
İKİ: Her akşam televizyonlarda gördüğümüz bir büyük insanlık dramına ‘Uzaklarda bir yerlerde yaşanan ve bizimle hiç ilgisi olmayan olay’ muamelesi yapamayız.
ÜÇ: Somali’de yaşanan açlık ve sefalet ile bizde yaşanan sefalet arasında en küçük bir yakınlık yok.
DÖRT: Yardım yaparken ‘elin sefili / bizim sefil’ ayrımı yapmak, insanlığa yakışmaz.
BEŞ: Yüce gönüllülük diye bir şey var. Bir dirhem kendi sefiline, bir dirhem de Somali’de açlıktan ölen insanlara yardım ederek sorunu çözebilirsin.
ALTI: Madem yardım etmiyorsun bari bik bik yapma.

Yazarın Tüm Yazıları