Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

AB raporunda Edirne'deki kutsal Bahai merkezi

‘TÜRKİYE İçin 2003 İlerleme Raporu’’, Kıbrıs ve alfabeye W, Q ve X harflerinin eklenmesiyle ilgili bölümleri nedeniyle AB'ye tam üyeliği destekleyen pek çok kesimde moral bozukluğu yarattı.

Ama bu kırıklık AB için emek veren bürokratlarda gözlenmedi.

Çünkü onlar, ‘‘O iki konu hariç, raporu biz yazsaydık da aynı şeyleri okurdunuz. Rapordaki eleştirileri AB için değil kendi insanımız için düzeltmeliyiz. Rapor bir fotoğraftır, önemli olan siyasi karar’’ görüşünü savundular.

Almanya Başbakanı Gerhard Schröder'in açıklamaları ile Roma'da Türkiye-AB Troyka toplantısında Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'e söylenenler de kendilerini haklı çıkardı.

Bu isimlere göre, -AKP hükümeti, türbanı bahane ederek AB yolundan sapmaz, kararlı tutumunu sürdürürse- rapordaki sorunların bir yılda çözüme kavuşturulmaması için hiçbir neden yok.

BİRKAÇ KÜÇÜK ADIM ÇOK ŞEY DEMEK

Bazı bürokratlar, ‘‘Birkaç küçük adım atsaydık, çok daha iyi bir rapor çıkardı’’ iddiasını bile rahatlıkla ileri sürüyorlar.

Bu adımlardan üçünü örneklendiriyorlar.

Birincisi Bahailikle ilgili.

İlerleme raporu olmasa, çoğumuz, sayıları az da olsa Türkiye'de bir Bahai topluluğu bulunduğundan habersiz yaşamaya devam edecektik.

Oysa, bu grubun dinsel önderi Mirza Hüseyin Ali, İran'dan sınırdışı edildikten sonra 1867-68 arasında Edirne'de yaşadı.

Bahailiğin kutsal kitabının bir bölümünü de burada, İzzet Ağa Bahçesi'ne açılan bir evde yazdı.

Dünya Bahailiği tarafından kutsal mekán olarak kabul edilen bahçe, 1999 yılında, yanındaki bir ilkokula eklenmesi amacıyla istimlak edildi.

Bahailer'in mahkemeye yaptıkları başvurular reddedilince bahçe, 2002'de okula tahsis edildi.

Üstüne ek tesis yapılması da söz konusu olan bahçeyle ilgili bu karar, sayıları 5 milyonu bulan ve bulundukları ülkelerde çok etkin konumlara sahip Bahailer'in öfkesini çekti.

Dinlerin beşiği Türkiye'deki bu uygulama rapora bir paragrafın daha eklenmesi ile sonuçlandı.

ABD insan hakları raporlarında da yer alan bu sorun, Milli Eğitim Bakanlığı'nın projeden vazgeçmesiyle ‘‘ancak şimdi’’ çözümlenmek üzere.

YAKALANMAMA REKORU

Diğer iki örnek ise Türk bürokratları bile utandıran işkence konusunda.

Sendikacı Süleyman Yeter'i öldürmekten sanık gıyabi tutuklu komiser Ahmet Okutucu yıllardır bulunup mahkeme karşısına çıkarılamıyor.

Yine işkenceyle üniversite öğrencisi Birtan Altınbaş'ı öldürmekten sanık polis Ahmet Baştan da yakalanmama rekorunda 12 yılı geride bıraktı.

Eğer uyum komitesi üyesi İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu harekete geçmezse, Türk polisinin mesleki dayanışma kokan bu ‘‘becerisi’’ de biraz daha sürerse dava zamanaşımına uğrayacak bile.

Bu davanın polis boyutu böyle; ama 7 Ekim'deki son duruşmada davanın 16 Aralık'a ertelenmesi bürokratlar için tam bir moral bozukluğu olmuştu.

Çünkü, 7'nci uyum paketinin işkence davalarında ertelemeyi en fazla 30 günle sınırlandırdığı gerçeği yargıya henüz ulaşmamıştı.
Yazarın Tüm Yazıları