Pul ve kartpostallar hâlâ kullanılıyor mu?

MASAMIN üzerinde duran ve geçtiğimiz yıl, İstanbul 2010 Kültür Başkenti dolayısıyla basılmış zarflar ve pullara bakıyorum.

4 tane “ilk gün zarfı” ve 6 ayrı seriden oluşan 32 pul, İstanbul’un tarihini, çok kültürlülüğünü kâğıda getiriyor.
Bir pulda Bizans eserleri, diğerinde Süleymaniye Camii, bir başkasında kırmızı tramvay, bir diğerinde İstanbul’dan bir sahne, bir de adeta sesini duyduğum çıtır çıtır simitler.
Bunlar bilhassa pul koleksiyonerleri, filatelistlerin hayranı olacağı; ama sadece filatlistlerin değil herkesin çok beğeneceği özel pullar ve zarflar.
Her ne kadar filatelist olmasam da, rengârenk zarfları çok severim, o kâğıda uygun renkte kâğıtları da. Antetli zarf ve kâğıtları hâlâ kullanırım. Kâğıdın rengine uygun da mürekkep.
Zarfın insana zevk veren, aynı zamanda zevkini yansıtan bir kimliği, kişiliği vardır.
Mozart’ın doğum yıldönümünde çıkan zarf ve kâğıtları dostlarıma göndermekten olağanüstü bir haz duyardım. Zarfın astarında onun operlarından alınmış birkaç nota bulunurdu. En hoşu da Sihirli Flüt’ten alınandı.
Bugün Avrupa’daki büyük müzelere gittiğiniz zaman mağazalarında görebileceğiniz hediyelik unsurlar arasındadır, sanatçılar için özel olarak yapılan “ilk gün zarfları” ve seri pullar.
Aynı anlayışta yapılan pullar muadillerinden bile başarılı olmuş.
* * *
ÖMRÜMDE pul biriktirmedim, pul koleksiyonum da olmadı. Böyle bir meraka kapılmadım.
Ancak pullara bakmayı severdim, hâlâ da severim.
Yüksek Kaldırım’dan aşağıya inerken, pul kataloglarına hayran hayran bakardım. Pul koleksiyoncularına göstermek, pul satmak için yapılan teşhirlerde, özel cımbızı ile onları zedelemeden yerlerinden çıkarılışını izlerdim.
Artık zarf da az kullanıldığına göre, pul da gündemden düştü (mü)?
Bir arkadaşım, şayet mektup gönderecekse postanede mutlaka yapıştırma pul bastırdığını söylemişti. Açıklaması ise, basit damganın eski samimiyeti taşımadığı için, mektubun kanadının kırık kalacağına inanmasıymış.
Şimdi bütün haberleşmeler bilgisayarın soğuk ekranından gerçekleştirildiği için, bu sevimli haberleşme aracına pek rastlamıyorum.
Çünkü pul, yapıştırıldığı yerin, bulunduğunuz kentin de bir simgesiydi.
Hatta tarihçiler, zarfın üzerindeki tarih damgasından, puldan, zamanı keşfedebilirlerdi.
Filatelist bir genç arkadaşım, tanığı olmadığı birçok tarihi olayı, koleksiyonundaki pullardan ilk defa öğrendiğini belirtti.
Eski deyimle, yazarların, sanatçıların, siyasetçilerin ölümünden sonra, evrak-i metrukelerinin arasından çıkan özel mektuplar da, birçok gizi aydınlatırdı.
Özel günler için basılmış pulları pul meraklıları postanelerde kuyruğa girerek alırlardı.
Zarfların ve pulların en korkunç yanı neydi bilir misiniz?
Yapıştırılması için gösterdiğim çaba.
Çünkü bir türlü onları dilimle yalayamazdım. Kimi yerlerde bir şişe zamkın içinde bir fırça vardır, onu kullanırdım. O da dışarıya taşardı.
Evimde ve işyerimde sulandırılmış sünger kullanırdım, üstüne zarfın kapağını ya da pulu sürer, dilimin tatlanmasını (!) önlerdim.
Ama o tadı seven tanıdıklarım var.
* * *
DOĞRUSU PTT’nin pullarını çok beğendim. Benim bile pulla ilgili anılarım tazelendi.
Yazarın Tüm Yazıları