Oyunuzu kullandınız... Ya sonra

UYANDINIZ, uzun bir sabah kahvaltısı yaptınız... Brunch’ı kastetmiyorum, alaturka(!) bir kahvaltıyı öneriyorum.

Yapacağınız en önemli iş, oyunuzu atmak.
Neden önemli? Sizin oyunuz yüzünden birisi kaybedecek ya da oyunuz sayesinde bir başkası kazanacak. Bu iki duygudan birini ancak böyle yaşayabilirsiniz.
Oyunuzu kullandıktan sonra, evinize mi döneceksiniz? Belki kitaplarınızı gözden geçirir, birini okur ya da müzik dinleyebilirsiniz.
Neden müzik dinlemelisiniz?
Kulaklarınızı çeşitli seslerden, detone parçalardan arındırmak için.
Haftalardır, belki aylardır süren seçim hazırlıkları ve propaganda faaliyetleri sırasında, eğlence yerlerine veya konser salonlarına bile uygulanan desibel yasağı hiçe sayıldı, sabah-öğle-akşam sokaklarımızdan gümbür gümbür bir sesle geçen parti araçlarının yarattığı ses kirliliğinden temizlenmek kulak sağlığınız ve zevkiniz için şart.
Günlerce şu soruyu sordum kendime: “Niye bu sloganları dinlemek, bu müzikleri dinlemek zorunda kaldım?” Açıkçası yanıtını bulamadım.
* * *
FANATİK bir partili iseniz, seçim gerilimi içerisinde sizi teskin edecek tek şey, müzik dinlemektir. Ama dinleyeceğiniz müziği iyi seçmeniz gerek, yoksa sizin sinirlerinizi daha çok gerebilir.
Akşamı beklemeye tahammül etmeniz için önereceklerim var.
Ben sonuçları uslu ve uysal bir vatandaş kimliğimle beklerim.
Sonuçları liderlerin, parti üyelerinin de böyle beklemesi bence en idealidir.
Seçim sonuçlarını bekleyen İsmet İnönü’nün bir fotoğrafını hâlâ anımsarım.
Koltukta oturuyor, ayaklarını uzatmış, elinde bir kitap. Edith Hamilton’un Mitoloji’sini okuyor, Ülkü Tamer dilimize çevirmişti.
Liderlerimizin hobileri var mıdır, bilmiyorum. Çoğunda olmadığı kanısındayım. Yaşamları bunu gösteriyor. Bir siyasetçinin hobisi siyaset olursa.. bu yarım cümleyi siz tamamlayın.
Batı müziği parçalarından oluşan bu tür seçme CD’ler var, hatta doğa sesleriyle sizi uyutmak için doldurulmuş olanları bile işinize yarayabilir. Siesta, sizin, sonuçlara daha zinde bir şekilde hazırlanmanıza yarayabilir.
Sevdiğiniz bir bestecinin CD’sini dinleyin. Ses belleği oyunbazdır, yoksa bir liderin söyledikleri ömür boyu sizin kulağınızda çınlayabilir.
Psikiyatrist, müzikçi Adnan Çoban’ın Türk Müziği Terapisi (Turkish Music Therapy) adlı bir CD’si çıktı. Kapağında Bilimsel Yaklaşım (Scientific Approach) yazılı. Şifasını görmenizi dilerim.
Dinlemeden önce, Kullanma Prensipleri bölümünü okuyunuz.
Neden salık verdiğimi de, içindeki broşürden aşağıdaki satırları okuyunca anlayacaksınız:
“Araştırmalar en düşük şiddetteki bir çevre gürültüsünün bile fiziksel ve entelektüel performansı olumsuz yönde etkilediğini ortaya koymuştur. Ancak gürültüyü maskeleyecek şekilde dizayn edilen bir terapötik müzik ortamının olası performans kaybının önüne geçtiği, hatta performansı daha da artırdığı kanıtlanmıştır. Nitekim bu alanda yapılan araştırmalar bu sonuçları destekler mahiyettedir. (...) Gevşetici mahiyetteki müziğin kortizol gibi stres hormonlarını azalttığı tespit edilmiştir.”
* * *
UZUN süredir gazetelerde, televizyonlarda parti liderlerini, siyaset adamlarını gördünüz. Bunlara medya mensuplarını da ilave edebilirsiniz. Çünkü bazı medya mensupları hepsinden çok göründü. Hepsi birer Ebusuud Efendi, açıkçası onların fetvalarından gına geldi. Dinlediğimi sanmayın.
Gözlerinizin merceğinde yer eden bu durumu gidermeniz için de bir çare var.
Müzeleri geziniz, Türk ve dünya resminin ustalarının tablolarını seyrederek gözünüzü şenlendirir, görsel bir şölen yaşarsınız. Heykeller, video çalışmaları da göz zevkinizin düzeyini umduğunuzdan fazla yükseltir. Rengârenk bir dünya yaratır.
Hele bir şiir antolojisinin sayfalarına dalarsanız, imgelerle dolu güzel bir dünya da varmış, sözü dudaklarınızdan dökülüverir.
* * *
BUNCA ses ve görüntü hücumundan sonra, yukarıdaki tavsiyelerimi yerine getirirseniz, hafta başına sağlıklı bir ruh haliyle girebilirsiniz. Hiç kuşkusuz bu yazım aday olanlardan çok, olmayanlar için geçerlidir.
Yazarın Tüm Yazıları