Fatin Rüştü Zorlu ile Vesamet Kutlu'nun büyük aşkı

Güncelleme Tarihi:

Fatin Rüştü Zorlu ile Vesamet Kutlunun büyük aşkı
Oluşturulma Tarihi: Ekim 18, 2003 22:32

Kürşat Başar'ın 1996 yılında yazdığı Aşkı Bulmanın ve Korumanın Yolları romanının ardından sesi soluğu çıkmıyordu. 7 yıl aradan sonra nihayet 1950'lerde geçen trajik bir aşk hikayesiyle okuyucu karşısında.

Başucumda Müzik (İş Bankası Yayınları), evli bir dışişleri bakanı ile yine evli bir dışişleri bürokrat karısının aşkını anlatıyor. Romanda 1950-1960 dönemine ait politik bütün gelişmeleri birebir okuyorsunuz. Mesela İstanbul'daki bir ayaklanmadan (6-7 Eylül olayları), intihara teşebbüs eden bir cumhurbaşkanından (Celal Bayar), Eskişehir'e doğru giderken tutuklanan bir başbakandan (Adnan Menderes) söz ediliyor. E, böyle olunca ister istemez romandaki dışişleri bakanının da Fatin Rüştü Zorlu olduğunu haliyle düşünüyorsunuz...

Başucumda Müzik, yedi yıl aradan sonra çıkardığınız ilk roman. Son 4-5 yılda kitap yazmayanı neredeyse döverlerken, siz bunca zaman nerelerdeydiniz?

- Ben hiçbir zaman edebiyatı meslek olarak görmedim. Öyle görseydim, sürekli bir hedef kitle düşünmek zorunda kalırdım ve o zaman iş televizyon dizisi yapmaya benzerdi. Benim mesleğim gazetecilik. Gazetecilik biliyorsun zamana karşı yarışılan hareketli bir meslek, koşuşturma hiç bitmiyor. Televizyon programı yaptım, Kozalak adında bir bale yazdım, geçen yıl bütün bir kış Q Caz Bar'da müzik yaptım. Şimdi Power FM'de sabah programı yapıyorum. Bütün bunlar, bir şeyler yazmamı aksattı. İstesem iki senede bir kitap çıkarırdım ne olacak? Ama çok içime sinen bir şey olmadan yazmak istemedim.

İçinde seks de olan aşk meşk romanları pıtırak gibi her yerde çıkarken, siz kalkmış 1950'lerdeki bir aşk öyküsünü nahif bir dille anlatmışsınız. Hayırdır, diğer aşk romanlarından böğğ geldi de tepki mi gösteriyorsunuz?

- Aslında ben aşk romanı kavramını anlamıyorum. Roman romandır, içinde aşk da geçer her şey de. Benim son kitabım, Aşkı Bulmanın ve Korumanın Yolları'ydı. İnsanlar daha okumadan, benim aşk romanı yazdığımı zannetti. Halbuki bu aşk manyaklığıyla dalga geçiyordum ben. Gazetelerin köşelerine düşmüş, dergi sayfalarına düşmüş bir aşk duygusunu alaya alan bir şeydi.

Böyle söylerseniz Mehmet Y. Yılmaz ve Haşmet Babaoğlu ısırır ama sizi.

- Hiç isim andım mı? Kendin söylersin, kendin uğraşırsın kurtaramam sonra seni ona göre. Ne modayı takip ederim, ne de kim ne yazmış diye bakarım. Sadece kendi ilgimi çeken şeyleri okurum.

Uzun bir süredir Osmanlı Sultanları furyası vardı. Siz niye özellikle 1950-1960 dönemini seçtiniz?

- Çünük yazdığım hikaye o dönemde geçiyor ve ben de zaten bu hikayeyi yazmak istiyordum. O dönem ayrıca dünyada çok çalkantılı bir dönemdi. İkinci Dünya Savaşı'ndan çıkılıp, 60'ların daha özgür dünyasına giriliyordu. Politik kargaşanın, çatışmaların, halk hareketlerinin olduğu bir dönemdi. Türkiye çok partili döneme geçmiş ama henüz alışmamıştı. Üstelik 10 yıl sonra da askeri darbe yapılıp, insanlar asılmıştı. Müzik, edebiyat, sanat olarak da ayrıca çok ilgimi çeken bir dönem. Biraz da ondan belki. Hepsi bir araya gelince o dönemi yazmam kaçınılmaz oldu.

Romanınızın kahramanı evli bir bakanla aşk yaşayan yine evli bir kadın. 450 sayfalık bir romanı bir kadının ağzından ve onun duygularıyla yazmaya çalışmak, bir erkek olarak sizi zorladı mı?

- En büyük zorluğu oydu zaten. Birinci tekil şahıs yazarken onun bilinç akışını yazıyorsunuz. Benim yaşamadığım bir dönemde geçtiği için zorlandım. O dönemi bayağı çalıştım.

Romanınızın baş kahramanlarından biri dışişleri bakanlığı yapan Fuat. Yazara sorarlar: Yoksa oradaki Fuat, dönemin dışışleri bakanı Fatin Rüştü Zorlu mu?

- Kitabın başında, ‘‘Kitapta yazılanların hepsi gerçektir. Ama aynı zamanda hepsi yalandır. Çünkü onu ben yazdım’’ diye bir not var. Aslında bu hikaye bir gerçek. Ama nasıl bir gerçek? Bu konuda dedikodular, hikayeler hep var. Ben bunu aldım, tamamen uydurdum. O yüzden gerçek değil. Bu insanlarla ilgili detay bilgi de öğrenmek istemedim. Çünkü bu anlatacağım şeyi bozabilirdi.

Yani, o bakan Fatin Rüştü Zorlu mu, değil mi?

- Esasında bunu söylemek istemiyorum. Bunu söylersem filmin sonunu söylemiş oluyorum. Sakladığım için değil, okuyucuya yazık. O zaman adamın öleceği belli. Gerçeğe biraz dokunup geri çekilmek istedim.

Çok da bilinmeyen bir konu değil...

- Bu bir dedikodu olarak var. Fakat, enteresan bir şekilde kimse yazmamış bunu. Ya da ben görmedim.

Fatin Rüştü'nün sevgilisiyle hikayesini mi kimse yazmamış? Ama ben biliyorum yazıldı bu.

- Yazılmadı

Yazıldı eminim.

- Ben o zaman bilmiyorum, bulamadım öyle bir şey.

Yıllar önce Emin Çölaşan'ın, Fatin Rüştü'nün sevgilisi Vesamet Hanım'la yaptığı uzun bir röportaj vardı.

- Tamam onlar çıktı ama kitap olarak veya bir hikaye olarak hiçbir zaman çıkmadı.

Kitabı yazarken Vesamet Hanım'ı hiç aradınız mı?

- Hiç öyle bir araştırma yapmadım. Kendisi 1998'de vefat etmiş zaten. Ama o dediğin röportajları okudum. Bu hikaye bildiğim bir hikayeydi. Kadın ve erkek karakterini birebir almak istemedim. Bu hikayenin politik tarafı beni hiç ilgilendirmiyor. Söz konusu olan insanların akrabalarını tanıyorum. Onların haberi bile yok böyle bir şeyden. Gidip albümlerine bakabilir, konuşabilirdim ama yapmadım. Çünkü onu yapsaydım, bütün hayal gücüm bozulacaktı.

Niye özellikle onların aşkını yazdınız?

-60'larla ilgili bir araştırma yaparken, tesadüfen üstü kapalı bir şekilde bu hikayeyi gördüm. Sonra başka bir biyografide, aynı konu yine üstü kapalı geçiyordu. Sonra Emin Bey'in röportajını okudum. O zamanlar biraz daha saygılıymışız herhalde, şimdiki gibi incik pincik her şey ortada değilmiş. Onun için de bu hikayeyi kimse fazla kurcalamamış.

Roman kahramanını bir kadın olarak nasıl buldunuz?

- Son derece kararlı ve cesur, ne yapacağını çok iyi bilen bir kadın. Başkalarını üzmemek için çekinmese, aslında canının her istediğini yapabilir. İlişkisine çok cesur başlıyor, ama birçok şeyi düşüne düşüne kısıtlıyor kendini. Evli bir bakanla birlikte olmasına ve herkesin gözü onların üstünde olmasına rağmen aşkına hep sahip çıkıyor. Yaşadıkları onca şeye rağmen, hayatında böyle bir aşkın olmasını çok güzel bir şey olarak anlatıyor ve hatırlıyor.

Gerçek hayatta her ikisinin de çocukları vardı. Ama romanda bir tek Fatin Rüştü'nün çocuğundan bahis var.

- Ben tamamen attım bunu. Birebir olayları ve isimleri kullandığın zaman, ‘‘bu olay böyle değildi, o adam öyle biri değildi’’ diye itirazlar gelecekti. Ben bunu zaten istemiyorum ki, o zaman benim hikayem bozuluyor. Mesela benim anlattığım adam çok yakışıklı bir adam, ama Fatin Rüştü Zorlu öyle bir tip değil.

KİTABIN GERÇEK KAHRAMANI EMİN ÇÖLAŞAN'A NE DEMİŞTİ

Başucumda müzik olmazsa uyuyamıyorum

Fatin'in İsmail Agar adında çok yakın bir arkadaşı vardı. Ona telefon ettim. O ağlayarak, ‘‘Kardeşim, sorma bana artık’’ deyince ben bittim.


Ben ağabeyime hep şaka yapardım. Arkasından bisikletle yaklaşır ve bisikletin iki tekerini iki bacağının arasına sokardım. O gün ağabeyime yine aynı şakayı yaptım. Yanındaki adam bana dönüp öyle sert bir şekilde baktı ki, onu size anlatamam. Kim bu arsız kız, gibilerinden döndü arkasına ve bana ters ters baktı. O akşam eve gelince, onun Fatin olduğunu öğrendim ve o hırsla, ‘‘Aman neresi yakışıklı onun. Bir de bu adama yakışıklı diyorsunuz. Tipsiz bir şeymiş meğer’’ dedim. Onu daha sonra tekrar gördüğümde, ne soğuk bir adam diye düşündüm.

Söz konusu röportaj Aralık 1987'de altı gün bir dizi olarak yayınlanmıştı.

KÜRŞAT BAŞAR ROMANINDA NE YAZDI

Kitabın adı, Başucumda Müzik, Kitabın ilk cümlesi, Başucumda müzik olmadan uyuyamam.

Telefona neredeyse yapışmıştım. ‘‘İdam ettiler, bitti. Daha çok sorma artık.’’ Telefonu bıraktım, oraya yığıldım.


Bisikletle yine öyle son hızla inerken sokağın köşesinde ağabeyimi görüyorum. Uzun boylu, tanımadığım bir adamla konuşuyor.....Yanlarına hızla geliyorum ve bir an onlara çarpacağından korkup bisikleti döndürmeye çalışırken kayıp yere düşüyorum... Ağabeyime dönüp, alaycı bir gülümsemeyle, ‘‘kızımız biraz yaramaz galiba’’ diyor... Eve dönerken, ‘‘ne soğuk adam bu’’ dedim ağabeyime.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!