‘Ben bu oyunu sevmedim kâğıtlar yeniden dağıtılsın’

- Fransa neden bu kadar hızlı davrandı. İtalya ve İngiltere neden hemen “Tamam” dedi?

Haberin Devamı

- Bu acele nedir?

Cevap uzun. Alt alta yazıyorum:

1) AB genelinde bir ekonomik çöküntüyü aylardır izliyoruz. Feci şekilde değer kaybeden Euro. Peş peşe notu düşen Yunanistan, İspanya, Portekiz. Sıkıntıdaki bir İtalya. Üzerinde güneş batmayan ama bir ara bankaları batma noktasına gelen krallık İngiltere. Durgunluk içindeki Fransa. Ve bütün bunlara çare olmaya çalışan Almanya...

2) Elbette atalarının yaptığını yapıyorlar. Yani iştahlarını yeni yatırım ve tüketim alanlarına çeviriyorlar. Her zamanki gibi sömürgecilerin acılı kıtasına. Afrika’ya. Petrol coğrafyasına.

3) Son bir kez daha denediler. Diktatörleri ülkelerine onur konuğu olarak çağırdılar. Ağırladılar. Milyarlarca dolarlık alım ve yatırım beklediler. Olmadı. Biraz silah satabildiler o kadar. Oysa Rusya ve Türkiye gibi ülkeler milyarlarca dolarlık işler aldılar. Mesela Rusya bir kalemde 1.8 milyar dolarlık silah satışı yaptı. Türkiye’nin Libya’daki taahhüt işlerinin toplamı 20 milyar dolara yaklaştı.

Haberin Devamı

4) Tarih boyunca bilinen kuraldır. Sömürgeci ülkeler savunma amaçlı silah geliştirmezler. Şimdiki gelişmiş ülkeler de öyle. Mesela Fransa neden üst üste savaş uçağı geliştirir? İngiltere’nin ya da Almanya’nın kendisine saldıracağından korktuğu için mi? Hayır...

5) O silahlar dilediği bir dönemde, bilinen coğrafyaları yeniden şekillendirmek için kullanılır. Yani “Arkadaş ben bu oyundan yeterince kazanamıyorum. Kâğıtları yeniden dağıtacağım” diyebilmek için.

6) Yeni düzende gidip oraya bayrak dikmeye ya da işgale gerek yoktur. Önce demokrasi götürülür. Sonra ülkenin yönetimi değiştirilir. Kendine bağlı yeni bir yönetim oluşturulur. Doğal olarak da yeni yönetim bütün ihaleleri ve kullanım haklarını sana verir. Çünkü o başbakanı oraya mesela Fransa yerleştirmiştir.

ÖRNEKLERİ VAR

Şöyle de sorabiliriz:

- Eğer bugün Libya’daki Fransız şirketlerinin taahhütleri, makine parkları, yatırımları, inşaat malzemesi ihracatları 20 milyar dolara ulaşsaydı, Sarkozy bu kadar keskin ve hızlı davranır mıydı?

Ben bunları daha önce de gördüm.

Mesela Irak’ta... Orada Türk müteahhitleri patrondu. Savaştan sonra ihaleler yeniden yapıldı. Irak’a “demokrasiyi götüren” silahlı ülkelerin firmaları ihaleleri aldı. Türkler bu defa taşeron oldu.

Haberin Devamı

Kore’de, Kuveyt’te, Afganistan’da ve şimdi Libya’da benzer bir tehlike.

Geliyorlar, yönetimleri değiştirdikten sonra büyük işleri o ülkelerin şirketleri alıyor.

İşte “Ben bu oyunu beğenmedim, kâğıtları yeniden dağıtacağım” demek budur.

Belli ki, Libya, Tunus, Fas, Mısır üzerinden hatta Yemen’e ve Afrika içlerine doğru bir yeniden şekillendirme dönemi başlıyor. Niyet bu.

Peki bu noktada Türkiye ne yapacaktır?

Türkiye’nin 20 milyar dolarlık çıkarı Libya’da gömülecek midir? Ve potansiyel olarak Kuzey ve Orta Afrika’da geliştirdiği ilişkileri, yatırımları bırakıp yine taşeron mu olacaktır?

Yalnızca barış çağrısı yaparak bu tehlike aşılabilir mi?

Ve en önemlisi, koalisyon jetlerinin bombaları, Kaddafi’nin keskin nişancıları ve kontrolsüz muhaliflerin silahları arasında kalan Libya halkının güvenliği ne olacaktır?

Haberin Devamı

Türkiye bu soruların arasına sıkışmıştır.

Türkiye ve Rusya, bir yandan BM’nin bombardıman kararını desteklemekte, diğer yandan “Yeraltı kaynaklarına dokunmayın” uyarısıyla, geçmişteki sömürgeci zihniyete dikkat çekmektedir.

Ama bunu yaparken de, İngiltere ve Fransa gibi ülkelere, dolaylı yoldan, “yağmacı” uyarısı yapmaktadır. (Çünkü Irak’ta olan budur.)

Peki Türkiye’nin ve Rusya’nın bu “barış güvercini” hali ne kadar etkili olabilir?

Yani “barış güvercini”, “savaşan şahinler”in pençesindeki hayatları ve kendi hakkını kurtarabilecek midir?

İlk sömürgeciler Afrika’ya gelirken, “Uygarlığı getiriyoruz” demişlerdi.

Şimdi yıllarca besledikleri kukla diktatörlere karşı “Demokrasiyi getiriyoruz” diyorlar.

Haberin Devamı

Keşke “ithal demokrasiler” yerine, birer kültür olarak yerleşmiş olsaydı özgürlük ve demokrasi bu topraklara.

Vahşi bir yağmanın küllenmiş kokusu geliyor burnumuza...

Yazarın Tüm Yazıları