Bir Kuran kursu yemini vardı onu hatırladım

28 Şubat günleriydi.

Bir sabah gazeteleri açınca, Türkiye’nin üç büyük gazetesinin de aynı manşetle çıktığını gördük.

Haberin Devamı

Üç büyük gazete, dokuz sütun üzerinden şöyle haykırıyordu:
“Kuran kurslarında ürperten yemin”.
Yayınlanan “yemin metni” şöyle bir şeydi:
“Ben Muhammed Müslüman ümmetindenim. Türkiye dinsiz, laik bir memleket haline gelmiştir. Hayatımı Mustafa Kemal dinsizliği ile savaşa adayacağıma, Türkiye’yi bir din ve şeriat devleti haline getirmek için mücadele edeceğime, Kemal Paşa zamanında çıkarılan dinsiz kanunların tatbikini önleyeceğime, kısa zamanda ümmet esasına dayanan şeriat devleti kurulması için çalışacağıma, dinim, Allah’ım ve bütün mukaddesatım üzerine yemin ve kasem ederim”.
* * *
Bu yemin metnini ilk okuduğumda hiç ama hiç düşünmeden “Yalanın bu kadarına da pes” demiştim.
Çünkü ben biliyordum ki...
-  İslami kesimde hiç kimse “Muhammed Müslüman ümmeti” diye bir tabiri kullanmazdı.
-  En azılı laiklik karşıtı bile “Mustafa Kemal dinsizliği...” diye bir söz etmezdi.
-  İslami kesimde cumhuriyet karşıtlığı vardır ama en azılı karşıt bile “Kemal Paşa zamanında çıkarılan dinsiz kanunlar...” diye bir cümle kullanmazdı.
-  “Ümmet esasına dayanan şeriat devleti” lafı, İslami kesimin lafından ziyade laik aydınların lafıydı.
-  Hiçbir siyasal ya da siyasal olmayan dindar, “Dinim, Allah’ım ve bütün mukaddesatım üzerine yemin ve kasem ederim” diye yemin etmezdi.
Kısacası...
Önümüze konan metin, “İslami kesime mensup herhangi biri”nin elinden değil de, İslami kesimi zor duruma düşürmek isteyen bir odağın elinden çıkmış bir metindi.
* * *
Ergenekon kapsamında “Odatv”den çıktığı iddia edilen “Ulusal Medya 2010” adlı belge var ya...
Kıymet verdiğim yazarlar tarafından bile ciddiye alınarak allanıp pullanan bu belge, günümüzün “Kuran Kurslarında Ürperten Yemini”dir.
Belgede yer alan şu ifadelere lütfen dikkat:
“... Şerefli Türk ordusuna, devrimci aydınlarına, ulusalcı kalemlerine ve siyasetçilerine, başta Cemaat ve AKP yandaşları olmak üzere, komplo kuranların cezalandırılmaları için çıkarılacak ihanet-i vataniye kanunu kapsamında yargılanması için kamuoyu oluşturmaya çalışmalıyız. AKP ve cemaate karşı ulusal medya topyekûn harekete geçirilmeli ve komploları boşa çıkaracak propaganda ve kara propaganda unsurları etkili bir şekilde kullanılmalıdır.”
Tıpkı “Kuran Kurslarında Ürperten Yemin” metni gibi, bu metnin de tek bir amacı var: Hepimizin ürpermesini sağlamak.
Ama ben bu metnin de “uydurma” bir metin olduğundan adım gibi eminim.
Çünkü...
-  Hiçbir “terör örgütü” üyesi, hain emellerini ifşa eden bu tür metinler kaleme almaz.
-  Olmaz ya... Hadi diyelim ki oldu... Diyelim ki böyle bir metin kaleme alındı... Böyle bir metni bırakın “Ergenekon Terör Örgütü”nü, “Ölü Ozanlar Derneği” bile kolayca ele geçirilecek bir yerde tutmaz.
-  Darbe üstüne darbe yiyen bir terör örgütünün dışarıdaki uzantıları, “Arkadaşlar! Tek eksiğimiz ‘İhanet-i vataniye kanunu’dur” diye yazmaz.
-  “İhanet-i vataniye kanunu” için kamuoyu oluşturmayı düşünmek, ancak aptalların düşüneceği bir iştir.
-  Bir terör örgütü kara propaganda yapar ama “Hep beraber kara propaganda yapacağız, okey mi?” türünde cümlelere imza atmaz.
* * *
-  28 Şubat günlerinde “Kuran Kurslarında Ürperten Yemin” manşetlerine ve bu manşetlere dayalı olarak yapılan yorumlara bakıp gülenler, bugün “Ulusal Medya 2010” adlı belgeyi allayıp pulluyorlar.
-  28 Şubat günlerinde “Kuran Kurslarında Ürperten Yemin” manşetlerini ciddiye alıp yorum yapanlar, bugün “Ulusal Medya 2010” haberlerine ve bu haberlere dayalı yorum yapanlara gülüyorlar.
Bu konuda benim çizgim zerre kadar değişmedi:
Ben 28 Şubat’ta da gülüyordum, bugün de gülüyorum.

Haberin Devamı

Okuduğunu anlamayan bir rektör yardımcısı

Haberin Devamı

MEHMET Haberal’ı hapse tıkmak için çırpınanlarla kafa bulan bir yazı yazmıştım.
“Haberal hapse atılınca derin devlet çökmüş mü oldu?” temalı bir yazı...
Yazının içinde “Mehmet Haberal, yine bir üçkâğıt çevirip Silivri’ye nakledilir nakledilmez, bazı organlarını harekete geçirip rahatsızlanmış gibi yaptı” şeklinde esprili bir cümleye yer vermiştim.
Ne oldu biliyor musunuz?
Başkent Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Nur Altınörs, bana bir mesaj yolladı.
Özetle şunu diyor:
“Sen nasıl olur da Mehmet Haberal gibi dünyaca ünlü bir tıp bilginine ‘üçkâğıtçı’ dersin?”
* * *
Keşke Mehmet Haberal, Ergenekon Davası’ndan değil de, “okuduğunu bile anlamayan” bir profesörü “rektör yardımcısı” yapmak suçundan yargılansaydı.

Haberin Devamı

Şair, İbo’yu anlatıyor

PORTRE yazılarının ağababası şair Cemal Süreya’nın, İbrahim Tatlıses üzerine yaptığı saptamaları, “geçmiş olsun” dileklerimle birlikte sunuyorum:
* * *
-  “Of” Orhan Gencebay... “Ah” Ferdi Tayfur... “Allah Allah” İbrahim Tatlıses...
-  Skandal, olay, yankı, İbrahim Tatlıses’te önceden tasarlanmaz. Her şey olup bittikten sonra doğal şeylermiş gibi algılar onları...
-  Müzik bir dövüş onun için... Türkiye’deki kabadayı gerçeğinin, kendinden de geçmesi özleminde.
-  Küçük Emrah’ı saymazsak, arabeskçilerin en bilinçsizi ama en sezgilisi...
-  İbrahim Tatlıses’te büyük bir yaşam itisi var: Acı da, hüzün de bir yerde yekinmenin yerini, hatta bir mizahın da yerini tutuyor gibi...
-  Türkücülük, skandalı o kadar kaldırmayacağı gibi sürprize de açık değil. Ayrıca türkü, büyük kent karmaşasında var olamıyor. İzzet Altınmeşe ile İbrahim Tatlıses arasındaki ayrım, türkü ile arabesk arasındaki ayrımdır.
-  İbrahim Tatlıses... Çamurda kara zambak. Bilisiz, cüretli, dobra ve içten. Ününde hiçbir söylence payı olmayan “kıro çocuk”.

Yazarın Tüm Yazıları