Ergenekon-CHP-Odatv

Gelin, laf kalabalığını bırakalım.

Haberin Devamı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kendisiyle görüşen Odatv’nin kadın muhabirinin, “teknik araç gereç” talebine “Biz veremeyiz. Sen yap bize getir” mealinde bir söz sarfetmiş midir? Talep, iddiaya göre, bir Ak Parti’liyi hedef alan “büyük balık’ yakalanmasıyla ilgilidir ve baştan aşağı bir “komplo diyalogu”dur söz konusu olan.
Kılıçdaroğlu’nun, “teknik destek” sağlamayı kabul etmemiş olması, buna karşılık Odatv muhabirinin kendi imkanlarıyla sağlayarak sunacağı sonuçları kabullenmesi, “komplo”ya en azından “dolaylı iştirak” değil midir?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Odatv’nin kadın muhabirinin selefi Deniz Baykal ile iddiasından haberdar olmamış mıdır? Olduğunu kabul ediyor. Ama Deniz Baykal’ı bu görüşmeden haberdar etmiyor.
Niçin?
Kemal Kılıçdaroğlu’nun cevabı (Baykal’ı) “rahatsız etmek istemediği” için!
Böyle bir cevap kimi tatmin eder?
Baykal’ın kendisini tatmin etmemiş ki, Kılıçdaroğlu ve yardımcısı Gürsel Tekin’e bu nedenle kırgınlığını açıkça dile getirdi.
Kimi CHP yetkilileri ise Kılıçdaroğlu’nunkinden farklı olarak, Odatv muhabirinin görüşmesinin “ciddiye alınmadığı” gerekçesini ileri süren açıklamalar yapıyorlar.
O “ciddiye alınmamış” ve içeriği itibarıyla tümüyle bir “komplo diyalogu” olan görüşme, şu anda CHP’nin başında son derece ciddi bir “migren”e dönüştü.
CHP-Odatv samimiyeti
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Odatv denilen ve Ergenekon şebekesinin “psikolojik harekat birimi” olduğu her gün daha da açık biçimde kamuoyunun gözleri önüne serilen tezgahın başındaki kişiye “soyadı gibi yalçın, kaya gibi” cinsinden övgülerle kefil olmamış mıdır?
Üstelik, bunu kendisine “içeri alınanların ricası”nı ileten Odatv’cilerin başvurusu üzerine yani “sipariş” üzerine yapmış.
Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkanlık makamında Odatv’den “kusura bakma, sana gazetecilik dışı ricada bulunuyoruz” denilerek kendisine gönderilen Odatv’li kadın gazeteciye kırkbeş dakikasını ayırıyor. Tutuklanan Odatv’lilerin kendisine iletilen isteğini derhal ve abartmalı sözcüklerle yerine getiriyor. Yetmiyor,  “Neredeymiş bu Ergenekon? Gidip ben de üye olayım” sözleriyle Odatv’ye kefil olmasının yanısıra, Ergenekon’a “üyelik başvurusu”nda bulunuyor.
CHP Genel Merkezi, bu saatten sonra ne yapsa mızrağı çuvala sığdıramaz.
CHP’ye karşı “komplo” imiş!O komplo, on ay önce Deniz Baykal’ı genel başkanlıktan devirmek için başarıyla icra edildi zaten.
Odatv ile kurulan aşırı samimi ilişkiler, bu CHP yönetiminin “komplo”dan şikayet hakkını ortadan kaldırır. Odatv’nin ne olduğunu ve ne olmadığını, birazcık, çok değil birazcık kafası çalışanlar, “psikolojik savaş teknikleri”ne bir nebze kafa yoranlar, hep biliyorlardı.
CHP’nin Baykal sonrası lider kadrosunun oynaştığı o “odak”ın nasıl bir kocaman, geniş ve “derin” bir “kara delik” olduğu, MİT yetkilisi Kaşif Kozinoğlu’nu Afganistan’dan Silivri’ye kadar götürmesinden de belli.
Ergenekon’un medya ayağı...
Ve Gazeteciler Cemiyeti, bu “derin” kara deliğe “Yılın Haber Portalı” ödülünü, hakkında soruşturma başlatıldığı sırada verdi. Bu derin kara delik ile dayanışmaya girdi.Böyle bir Gazeteciler Cemiyeti’nin “basın özgürlüğü” adına hangi girişimi ciddiye alınabilir?
İşin bu noktası, başka bir soruyu beraberinde getiriyor; bugüne dek Ergenekon şebekesi konusunda bir tereddüdü olmayan ve soruşturma sürecini destekler gözükürken, son haftalarda kafası karışmış olanlar için geçerli bir soruyu...
Ergenekon’un bir “medya ayağı” olduğu biliniyordu. Zaten her askeri darbe ve müdahale, büyük ölçüde “medya rolü” ile gerçekleşti bu ülkede. Özellikle, 28 Şubat ya da diğer adıyla “postmodern darbe”nin “vurucu gücü” medyanın ta kendisiydi.
Peki, Ergenekon’un “medya ayağı”na dokunulmaya başlandığında “basın özgürlüğü” diye kıyamet koparmanın bir anlamı var mı? Ergenekon’un “medya ayağı”nın –daha buzdağının görünen kısmındayız ama- ne olduğunu, nerede bulunacağını sanıyordunuz?
Kurunun yanında yaş yanmaması için –Nedim Şener ile Ahmet Şık’a gösterilen duyarlılığın nedeni bu- uyanık olalım ama elimize hortumu alıp, Ergenekon’un sulandırılması işine katılmayalım bari. Odatv’den çıkan metinler, “teknik takip”le ortaya dökülen hesaplar, kimlerin nasıl, hangi söylemle kullanılacağını gösteriyor.
Açın, Odatv’de ele geçen “Ulusal Medya 2010” belgesini tekrar tekrar okuyun, son günlerde yazdıklarınızı ve söylediklerinizi yeniden gözden geçirin.
Ergenekon karşıtlarının, “Ergenekon planlarının piyonları”na dönüşmemeleri için azami ölçüde uyanık davranmaları şart.
Ergenekon’a yakayı kaptırırsanız...
CHP’nin durumu farklı. O, Ergenekon ile bırakın arasına mesafe koymayı, “sosyal demokrat” olma iddiasındaki bir ana muhalefet partisi olarak en azimle ona karşı durması gerekirken, onun adeta “yasal temsilcisi” konumuna yerleştirdi kendisini.
Deniz Baykal, siyasi kariyerini “Ergenekon avukatlığı” ile noktaladı. Yerini alan Kemal Kılıçdaroğlu, her iki kurultay konuşmasında Silivri’ye selam gönderdi. Siyasi kariyer ufuklarını kararttı.
Ergenekon’a yakanızı kaptırmışsanız, bir gün gelir yakalanabilirsiniz de.
CHP Genel Merkezi-Odatv ekseninde ortalığa saçılan kirli çamaşırlar, yakalanma durumuna işaret ediyor.
Kaldı ki, Silivri’deki bazıları ve bazı Silivri adayları, TBMM’ye sığınıp kelleyi kurtarmak için CHP’ye aday olmak için başvuruyorlar.
Niçin mi CHP? Gereksiz bir soru.
Bu arada, CHP’nin sosyal ve ekonomik projelerini, Kürt sorununa çözüm için yol haritasını merak eden var mı gerçekten?
Böyle bir yönetici profili ile CHP’nin Türkiye’ye yol aldırması mümkün mü gerçekten?
Bunları söylüyor ve yazıyorsak, CHP’liler bize kızmasınlar. Ergenekon’a kızsınlar ve partilerini Ergenekon’dan nasıl kurtaracaklarına yorsunlar.

Yazarın Tüm Yazıları