Özkan ve Balbay’a reva görülen ceza

ÇOK sayıda meslektaşımızın Ergenekon terör örgütüyle ilişkili oldukları iddiasıyla gözaltına alındığı bir sırada, Ergenekon’dan tutuklu olarak yargılanmakta olan iki gazeteci de kalmakta oldukları Silivri Cezaevi’nde tek kişilik özel hücrelere yerleştirildi.

Yaklaşık 2 yıldır aynı odada kalırken, 28 Şubat’ı 1 Mart’a bağlayan gece yarısı tek kişilik hücrelere konulan Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’ın durumlarından söz ediyoruz.
TECRİT HÜCRELERİNE KONULDULAR
Özkan’ın 1 Mart tarihinde İstanbul Barosu Başkanlığı’na yaptığı başvuruya göre, her ikisinin yeni hücrelere yerleştirilmesi işlemi sabaha karşı 02.30’da gerçekleştirilmiş. Önce zamanlamayı sorgulayalım. Daha medeni bir saat bulunamaz mıydı? Böyle bir işlemi gecenin bu saatinde yapmak hangi rejimlere özgüdür?
Şimdi yaşam koşullarına geçelim. Kendisiyle görüşen Mustafa Balbay’ın avukatı Hüseyin Ersöz’ün verdiği bilgiye göre durum şöyledir:
“Hücrenin havalandırmaya açılan kapı kilidi ve tokmağı bulunmadığından kapanmamakta, kapının altında 4 parmaklık bir açıklık bulunmaktadır. Balbay, açıklığı kendisine verilen battaniyelerden bir tanesi ve yatağı ile örtmeye çalışmıştır. Tuvalet daha önce tuvaleti kullanan kişilerin pislikleri temizlenmeden bırakılmıştır. Tuvalet giderleri harç dolu olduğundan sifonlar kullanılmamaktadır.”
Ersöz’ün açıklamasına göre, bu aksaklıkların bir nedeni, cezaevinin bu bölümünün inşaatının henüz tamamlanmamış olmasıdır.
Balbay ve Özkan’ın yerleştirildikleri yer cezaevinin hangi bölümüdür? Ersöz, bu bölümün mahkûmların düzenli olarak kaldıkları hücreler değil, “AIDS, verem hastaları ile olağanüstü geçimsiz kişilerin en fazla 10-15 gün kaldıkları müşahede koğuşları olduğunu” söylüyor.
Dün her ikisiyle görüşen CHP milletvekillerinin altını çizdikleri ön önemli sorunlardan biri, bina yeni olduğu için ortalığı kaplayan soğuktur.
BAKANA GÖRE YASA EMREDİYOR
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, geçen çarşamba günü yaptığı açıklamada uygulamayı şöyle savunmuştur:
“Orada yeni hizmete alınan bloklar, üniteler olmuştur. Yasanın emredici hükmü fiziki koşullar elverdiği sürece bu tür tutukluların ayrı ayrı barındırılmalarını emretmektedir. Uygulama tamamen cezaevi savcılığı ve yönetiminin uygulamasıdır. Altyapı çalışmaları, fiziki koşulların hazırlanmasından sonra bu faaliyetler başlamıştır.”
Gelgelelim altyapı ve fiziki koşullar konusunda avukatın içerideki durumla ilgili olarak aktardığı bilgilerle bakanın yaptığı açıklamalar birbirini tutmuyor.
Ayrıca Bakan uygulamanın sorumluluğunu cezaevi yönetimine atfederken, Tuncay Özkan Baro’ya başvurusunda uygulama için “gardiyanların kendilerine Ankara’dan bakanlıktan gelen bir emir olduğunu söylediklerini” anlatıyor.
YASA SANKİ DAHA ESNEK
Takıldığım bir nokta daha var. Bakan, “yasanın emredici hükmünün uygulandığını” söylüyor. Ergin’in bu açıklaması beni yasa metnini incelemeye yöneltti. 2004 yılında yürürlüğe girmiş olan 5275 sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun”, tutukluların cezaevinde tabi olacakları kuralları iki maddede düzenleniyor.
Birincisi 115’inci madde. Burada “Tehlikeli halde olan, delil karartma tehlikesi olan, soruşturmanın amacını veya tutukevinin güvenliğini tehlikeye düşüren veya suçun tekrarına olanak verecek davranışlarda bulunan tutuklulara, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkemesince aşağıdaki tedbirler uygulanabilir” diyor. Bu tedbirler arasında “Tutuklunun tek başına, sıkı bir rejim altında muhafaza edilmesi ve kaldığı odanın kamera ile izlenmesi...”ni de sıralıyor. Ancak bunun için mahkeme kararı aranıyor.
Yasanın 116’ncı maddesi de hükümlülerin 1 ve 3 kişilik odalara konulmasını düzenleyen 9’uncu maddenin “tutuklular açısından da uygulanabileceğini” belirtiyor. Ancak Adalet Bakanı’nın “yasanın emredici hükmü” demesine karşılık, bu maddenin sonu “uygulanabilir” deniliyor. Emredici olmaya kıyasla önemli bir esneklik içeren bir hüküm bu.
Ergin’in açıklamasının bu uygulamayla ilgili tereddütleri dağıttığını söyleyebilmek güçtür. Aksine, soru işaretleri Adalet Bakanı’nın açıklamasıyla daha da artmıştır.
Yazarın Tüm Yazıları