Tarafımı seçmeyeceğim

KARANLIĞIN koyulaştığı her dönemde...

Dört bir taraftan “Tarafını seç” çığlıkları yükselir bu topraklarda.

Haberin Devamı

Öyle oldu, böyle oldu...
Ve işte yine geldi çattı o uğursuz “tarafını seç” dönemi.
Diyorlar ki:
Ya dostsun ya da düşman...
Ya siyahsın ya da beyaz.
Ya sonuna kadar muhalifsin ya da sonuna kadar yandaş.
Ya iflah olmaz bir Tayyip Erdoğan karşıtısın ya da iflah olmaz bir Tayyip Erdoğan yandaşı...
Ya bizdensin ya da onlardan...
Ya Ergenekon’dan içeri girebilecek tiptesin ya da Ergenekon’dan içeri girmeyecek tipte...
Ya bütün kötülüklerin arkasında Fethullah Gülen var diyeceksin ya da Fethullah Gülen bir melaikedir diyeceksin.
* * *
-  Diyelim ki: Hükümetin 10 icraatına şiddetle itiraz ettin ama bir icraatına da övgü düzdün. Hemen sağdan soldan “Seni gidi dengeci seni...” sesleri yükselir.
-  Diyelim ki: Ergenekon’a esastan değil de yüzeyden şöyle bir çaktın. Tamamdır, sen artık bir Ergenekoncusundur.
-  Diyelim ki: “Acaba Balyoz Davası’nda bazı teknik sorunlar mı var” falan diye eveleyip geveledin. Bitmiştir, sen dört dörtlük bir darbe yanlısısındır.
-  Diyelim ki: Hükümetin bir bakanını takdir ettin... Zerre kadar düşünülmeden gelir hemen “Vay! Sen de mi yandaş oldun” takazası.
-  Diyelim ki: “Bu muydu sizin ileri demokrasiniz” diye sert bir yazı kaleme aldın... Hem çizerler, hem de çizdirirler isminin üstünü...
-  Diyelim ki: İki tane Zaman gazetesi eleştirisi yazdın... Gelir hemen “cemaat düşmanı” yaftası.
-  Diyelim ki: Bir tanecik cemaat övgüsü yaptın... Gelir hemen “Seni gidi korkak seni...” yaklaşımı...
-  Diyelim ki: Eğriye eğri, doğruya doğru demeyi alışkanlık haline getirdin... Yersin hemen “Senin de ne olduğunu anlayamadık birader” lafını.
* * *
Kısacası...
Bugünler, benim gibi “kafasına göre takılanlar cemaati”ne üye yazılmışlar açısından hayli zorlu günler.
Ama çaresi yok, direneceğiz!
Tarafımızı seçmeyeceğiz.
Kendimize bir dayanak bulmayacağız.
Arkamızdan “Helal olsun adama” dedirtecek bir kitleye yatırım yapmayacağız.
Bize zoraki benimsetilmeye çalışılan “misyonerlik görevi”ni elimizin tersiyle iteceğiz. Bir cemaate, bir örgüte, bir toplumsal kesime yaslanmayacağız.
Sadece ve sadece...
Söylenmesi gereken her şeyi sonuna kadar söyleyeceğiz.

Haberin Devamı

Yok artık LeBron James

Haberin Devamı

HADİ Soner Yalçın’ı yutturdunuz.
“Karanlık odacı” dediniz, “Zaten bizim de canımızı acıtmıştı” dediniz, “Yalçın Küçük’le dosttu” dediniz, “Eski Aydınlıkçı idi” dediniz, “Yazdıklarından değil terörden yargılanıyor” dediniz.
“Demokratız dediysek aptalız demedik” diye mugalata yaptınız.
“Oh olsun” diyerek tef çalıp göbek attınız.
Yani...
Allem ettiniz, kallem ettiniz ve devreye soktuğunuz en bayağı psikolojik harp teknikleriyle Soner Yalçın’ı yutturdunuz.
Peki söyler misiniz?
Nedim Şener’i nasıl yutturacaksanız?
Ahmet Şık’ı nasıl yutturacaksınız?
* * *
O Nedim Şener ki...
-  Harbiden gazetecidir.
-  Hrant Dink cinayetinin peşine düşmüş ve kimsenin bilmediği gerçekleri ortaya çıkarmıştır.
-  Hiçbir küçültücü ifade kullanmadan, devletin resmi belgelerinden yola çıkarak Gülen Hareketi’nin kitabını yazmıştır.
-  Polis içindeki yapılanmalara dikkat çekmiştir.
-  Ergenekon soruşturmasındaki çarpıklıklara işaret etmiştir.
-  Sadece habere imza atmış, sadece kitaplar yazmış, sadece yorumlar yapmıştır.
-  Vicdanından başka dayanağı, kaleminden başka silahı olmamıştır.
Tekrar soruyorum:
Hadi Soner Yalçın’ı bir biçimde yutturdunuz...
Nedim Şener’i nasıl yutturacaksınız?
* * *
O Ahmet Şık ki...
-  Darbe Günlükleri’ni ortaya çıkarmış bir gazetecidir.
-  Tanıyanlarının “Benim olur, onun darbeciyle, çeteciyle, Ergenekoncu’yla bir işi olmaz” diye tanıklık yaptığı bir isimdir.
-  Eğer ille de “birinin adamı” denilecekse, işkence gören Manisalı gençlerin adamı denilebilir.
-  Eğer ille de “birinin adamı” denilecekse, polis tarafından katledilen gazeteci Metin Göktepe’nin adamı denilebilir.
-  Araştıran, soruşturan, sadece yaptığı haberlerle var olan bir gazetecidir.
Yine soruyorum:
Hadi Soner Yalçın’ı bir biçimde yutturdunuz.
Ahmet Şık’ı nasıl yutturacaksınız?

Haberin Devamı

Ergenekon mavrası

“VELİ Küçük önemli” dedik olmadı. “Ümraniye bombaları” dedik olmadı. “Dava çığırından çıkıyor, bir el atın” dedik olmadı. “Ergenekon bu kadar sulandırılmayı hak etmiyor” dedik olmadı. “Yeraltından fışkıran silahlar” dedik olmadı.
İş geldi, omuz omuza görev yaptığımız gazeteci arkadaşlarımıza dayandı.
Madem Ergenekon’u, en başta Ergenekon avcıları sulandırmaktan çekinmiyor, ben niye mavrasını yapmayayım ki?
İşte buyurun, el değmiş ve el değmemiş Ergenekon mavrası:
* * *
-  Herkesin dilinde “O kadar yürekten çağırma beni / Bir gece ansızın gelebilirim” şarkısı...
-  Erbakan Hoca “kerhen” kelimesini tedavüle sokmuştu, Ergenekon ise “sehven” kelimesini tedavüle soktu.
-  Son sloganımız şudur: “Sus, sustukça sıra sana gelmez.”
-  Polis radyosunda bir şarkı: “Sabah 4... Yoksun. Sabah 5... Yoksun. Sabah 6... Yok.”
-  Metin Uca tarzı politik şaka: Çocukları “öcü” ile gazetecileri “Ergenekon” ile korkuturlar.
-  Agnostiklerin Ergenekon yorumu: “Ergenekon’a inanmıyorum ama bir güç var.”
-  “Kedidir kedi”nin yerini “Ergenekon’dur Ergenekon” almış durumdadır.
-  Çok esaslı bir sulandırma cümlesi: “Türkiye’deki basın özgürlüğü ABD’de bile yok.”

Haberin Devamı

Helal olsun

ENGİN Ardıç’ın kadınlara yönelik terbiyesizliği karşısında...
-  Sabah gazetesine gidip “Kaç Engin kaç / kadınlar geliyor” diye eylem koyan kadınlara helal olsun.
-  “Hem ayarları bozuk hem de şişmanlar herkesten” başlığı altında lafı hiç dolandırmadan çok delikanlı bir yazı yazan Ece Temelkuran’a helal olsun.
-  Engin Ardıç defterini çok şık ve çok şahane bir şekilde açan Nagehan Alçı’ya helal olsun.
-  Yazdığı harika yazıyla bayrağı ilk açan Mehveş Evin’e helal olsun.

Yazarın Tüm Yazıları