Ağzından sözü kerpetenle almıyorsunuz ama bilgi yağmuruyla da ıslanmıyorsunuz

Dediğim gibi: Okulların açılmasıyla birlikte gidenler gitti.

Biz bize kaldık.

Üstelik insanı serseme çeviren, orada yağınca burada esen deli rüzgarlar da dindi.

Üç gün boyunca bulabildikleri en korunaklı koylara demir atan gemiler yerlerinden kıpırdamadı.

Boylarından büyük işlere kalkıştıkları suya düşen ceviz kabukları gibi sallanmalarından belli olan görkemli tekneler yelkenleri indirdi.

Hava kalınca da herkes yoluna gitti.

Bir haftalık yaz tatilini eylül ayına saklayan, gelip burada fırtınaya yakalanan küskünlerin bile yüzü gülüyor artık.

Dolapların dibinden bulup çıkarılan kazaklar, şallar özenle katlanıp gerisin geri yerlerine yerleştirildi.

Her şey olağan seyrinde.

Ve herkes bıraktığı yerden başlamak derdinde.

Oysa havayı koklayan yaşlı gemiciler çoktan kararlarını verdiler bile: Yaz geçti.

Vakit döküm vakti.

Köylerden el ayak çekildi.

KIŞLARI DA AÇIK

Yaz aylarının karmaşasına dayanamayıp giden, sonbaharın gelmesini iple çeken, nihayet aradıkları huzura kavuşacaklarını düşleyip geri dönenler dışında, ortalık sessiz.

Bodrum'a gelince Bodrum biraz daha farklı. Her ne kadar burada da hesaplar yaz aylarına göre yapılıyorsa da, kış uykusuna yatmak yasak. Çoğu yer kışın da açık.

O eski günler yok artık: İki kadeh satıp şişe parasını çıkarmalar, üç ay önce dokunmuş halıyı antika fiyatına satmalar, Kapalıçarşı'nın elde kalmış mallarını gelen geçen saf turistlere pazarlayıp, ağustos böceği misali yaşamalar.

Şimdi birkaç eski esnaf dışında, Bodrum'a yatırım yapan herkes hesabını 12 ay üstünden yapıyor.

Şöyle bir gerçek de var: Bodrum'un kış aylarında nüfusu elbet yaz aylarıyla kıyaslanamaz ama öyle eskisi gibi parmakla sayılacak kadar da az değil. Ve buraya yerleşmiş mimarlar, doktorlar, sanatçılar, inşaatçılar kısaca iş sahibi insanlar kış aylarında da gidebilecekleri yerler arıyorlar; Buluşma noktaları.

Kazık yemeden iyi yemek yiyebilecekleri, özledikleri müzikleri dinleyebilecekleri, çılgın kalabalıktan uzak, nihayet birbirlerini görüp eğlenebilecekleri yerler.

İşte bu yerlerin en ünlüsü de Marina Yacht Club .

Yaz kış açık,yaz kış tıklım tıklım.

İŞİNİN EHLİ ADAM

İşin sırrını öğrenmek için Şenkar Öztütüncü ile buluştum.

Şenkar, Marina Yacht Club'ın işletmecisi.

El attığı bütün mekanların dolup taşmasına, bir gidenin ikinci gidişinde müdavim olup çıkmasına bakarak söylüyorum: Şenkar işinin ehli.

İstanbullu. Doğma büyüme Fenerbahçeli. Marmara Üniversitesi’nde Siyasal Bilgiler okumuş sonra kendisini tekstil işinde bulmuş. Unutmadan, bir de yelkenci.

Bundan yaklaşık on yıl önce, Bitez'deki evlerinde tatillerini geçiren ana babasını ziyarete geldiğinde aklına buralara yerleşmek düşmüş. Zaten Sultanhamam'da mutlu değilmiş.

Neler yapabileceğine bakınırken o yıllarda Basketbol Milli Takım’ını çalıştırması teklif edildiği için İstanbul'a dönmeyi ve buradaki barını devretmeyi düşünen ünlü basketçi Küçük Nur'un barına talip olmuş. Adını değiştirmiş, Avlu yapmış, yola koyulmuş.
Koyuluş o koyuluş. O gün bu gün burada. Avlu Bar’ın başında. Gel zaman git zaman Avlu Bar’ın sadık müşterileri oluşmuş. Adı duyulur olmuş. İyi müzik dinlemek isteyenler, kazık yemeyeceklerini bilenler, hatta şubat ayında parası tükenip deftere yazdıranlar, her gece Avlu’yu doldurmuşlar. Herkes memnunmuş. Ama Şenkar'ın aklında iyi ve değerli müzisyenlerin çalacağı, leziz yemeklerin afili sunumlarla geleceği, ama en önemlisi her gelenin makul paralar ödeyip çıkabileceği bir yer açmak varmış.

Arada bir durak daha var: Liman Köftecisi.

Şimdi oranın başında Siyasal’dan sınıf arkadaşı, yola birlikte çıktık dediği eşi duruyor. Köfteciyi açmaya karar verdiklerinde yörede bir hafta dolaşıp köfte pişiren her yere gittiklerini, bütün köfte çeşitlerinin tadına baktıklarını söylüyor. Kış aylarında yolu Liman'a düşenler bilir; orada kuyruğa girip masa beklemek elzemdir.

YOLU DÜŞENLER SAHNEDE

Üç yıl önce Marina'nın içindeki barı işletmeye başlamış. İşler gelişince ve köşede yaklaşık beş yıldır iş yapamayan lokanta da kapanınca bütün Marina’yı kiralamış.

Yaz aylarında Marina'nın içindeki iki bar da hınca hınç doluydu. Aşağı kattaki İtalyan lokantası La Vela'da da, terasa kurulu Roof Marine'de de yer bulmak için beklemek gerekiyordu. Ama bekleyen hiç kimse şikayet etmiyordu.. Rezervasyon yapılmıyordu ama ayrıcalık da yoktu. Herkes paşa paşa masaların boşalmasını bekliyor, beklerken de barlardan birinde içkisini içiyor, çalan müziğe eşlik ediyordu.

Yemek bitince gene aşağıya iniliyor, bu kez caz başlıyordu.

Hemen her gün farklı bir şarkıcı vardı. Bir de Bodrum'a yolu düşen ünlüler.

Sahneye çıkıp sevdikleri şarkıları söylüyor, kendilerini yürekten alkışlayan dinleyicileri görünce de davet edildikleri sahneden kolay kolay inmiyorlardı.

Kimler gelip kimler geçmedi ki?

Şaka değil akşam üstü dolan mekan sabahın ilk saatlerine kadar boşalmak bilmiyordu.

Di'li Du'lu anlattığıma bakmayın. Bu hálá böyle.

Fiyatlar şaşılacak denli ucuzdu. İstediğiniz yemeği yiyor, istediğiniz içkiyi içiyor, bana sorarsanız cakalı olmayan ama kaliteli oldukları her hallerinden anlaşılan insanlar arasında duruyor, göz aşinalığı gereği selamlaşıyor, arada tanıdıklarınıza rastlıyor, sohbete dalıyor ve herhangi bir yerde ödeyeceğiniz fiyatın belki yarısını belki yarısından da azını ödeyip çıkıyordunuz.

Gene Di'li Du'lu konuştuğuma bakmayın. Bu da hálá böyle.

Ve belli ki bütün kış böyle sürüp gidecek.

Geçen gece Şenkar'la buluşmak için bir kez daha Marina'ya gittiğimde de durum aynıydı: Bildik kalabalık.

Önce üst kata çıktık. Sağ masada Marina'ya teknelerini çekmiş iki yabancı. Ötede ünlü bir mimar, biraz geride Bodrum'da daha çok kalmaya yeminli Cemil İpekçi ve tanıdık en az on beş kişi.

Köşe masaya geçtik. Tepemizde dolunay, karşımızda kale, ben soruyorum o yanıtlıyor.

Konuşkan biri değil.

Yaptıklarını, yapacaklarını anlatmak belli ki ona böbürlenmek gibi geliyor.

Ağzından sözü kerpetenle almıyorsunuz ama gürül gürül yağan bilgi yağmuruyla da ıslanmıyorsunuz.

Belki de yelkenci olduğu için bu böyledir.

Nasıl söylenir? Denizcilerin sessizliğe çapa atmayı sevdikleri bilinir.

MARİNA YACHT CLUB

Roof Marine-Cafe Vela-Club Restaurant. Roof Marine terastaki lokanta. Suhi ve kabuklu deniz ürünleri ağırlıklı. Cafe Vela İtalyan ağırlıklı, Akdeniz mutfağı. Club Restaurant’da ise kış aylarına yönelik yeni mönü çalışmaları var ama Türk ve dünya mutfağı. Barlar ise bildiğimiz bar. Her biri yaklaşık 700 kişilik. Her gece 21-23 arası yemek müziği ve 23-1.30 arası caz var. Neyzen Tevfik Caddesi No: 5 Milta Bodrum Marina. Tel : O252 316 12 28
Yazarın Tüm Yazıları