“Eksen Kayması”ndan “Türkiye Modeli”ne...

Bundan bir yıl önce bu zamanlar, hangi Amerikan gazetesini açsanız, hangi Amerikan siyasi dergisine baksanız, “Türkiye’de eksen kayması” tartışmalarına rastlardınız. Yazıların altında ya da üstündeki imzalara baktığınızda, “İsrailperest* yazarlar dikkati çekerdi.

Böylelerine aynı dalga boyundaki “Türkler” de destek veriyordu.
Şimdilerde hangi Batılı ya da Arap ya da Müslüman dünya yayın organına bir göz atsanız, “Türkiye Modeli” sözcükleri dikkati çekiyor. Mısır’da demokrasi susuzluğuyla meydana gelen “halk infilakı” birdenbire Türkiye’yi “eksen kayması” nedeniyle değil, izlenebilecek bir “örnek model” olarak uluslararası gündeme bir kez daha getirdi.
“Eksen kayması”ndan duyulan endişe, Türkiye-İsrail ilişkilerinin bozulmasıyla birlikte şiddetlenmişti. Türkiye’nin “ekseni”ne ilişkin olarak ölçüm yapanların asıl derdi, şimdi Mısır’daki gelişmelerden duydukları endişe ile aşağı yukarı aynı. İsrail’in güvenliği.
Nerede “istikrar” kaygısı öne çıkarılıyorsa, nerede “güvenlik eksenli” bir bakış açısı vurgulanıyorsa, bilin ki, kastedilen İsrail’in güvenliğidir.
Mısır, ortaya ilk bakışta tuhaf bir manzara çıkarttı. Arap dünyasında halkın bağrından mayalanan demokrasi arayışı ile ABD-İsrail hattının çıkarları uyuşamıyor.
Dolayısıyla, ABD’nin bölgesel çıkarları ile İsrail’in güvenliğini sağlayacak en güçlü sistem, Arap ülkelerinin ister Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan, ister tepesinde Kral’in bulunduğu monarşik yapılar olsun, otokratik-diktatörlük rejimleriyle yönetilmesi gibi gözüküyor.
ABD çıkarları ve İsrail güvenliği ile Arap ve Müslüman toplumların zorba rejimlerle yönetilmesi arasında doğrudan bağlantı bulunan bir “denklem” kuruluyor. Amerika’nın Mısır’da şu andaki gelişmeler karşısında içine düştüğü açmaz da esas olarak buradan kaynaklanıyor.
ABD’nin açmazı
Beyaz Saray’ın Mısır’da izlemesi gereken politikaya ilişkin olarak Başkan Obama’nın danışmanları arasında bir bölünmenin meydana geldiğini anlatan ayrıntılı bir yazı dünkü Los Angeles Times gazetesinde yer aldı. Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Savunma Bakanı Robert Gates, Ulusal Güvenlik Başdanışmanı Donilon gibi isimler, “Mübarek’siz bir Mübarek rejimi”ne geçiş yanlısı görünüyorlar ve Başkan Yardımcısı General Ömer Süleyman’ın arkasında duruyorlar.
Buna karşılık, Obama’nın demokratik mesajlarını kaleme alan, Ulusal Güvenlik Başdanışman Yardımcısı Rhodes ve Başkan’ın görüşlerine çok önem verdiği Samantha Power gibi isimler ise, Obama’ya Mısır halkının demokratik meşru hedeflerini gözetmeyen her politik tavrın ve zaman geçirmenin, ABD’nin ve Obama’nın prestijini tamir edilemeyecek biçimde tahrip etmekte olduğunu ileri sürüyorlar.
Söz konusu ekibin görüşleri, Türkiye’nin Tayyip Erdoğan’ın güçlü çıkışıyla dile getirilen tutumu ile daha uyum halinde.
Mübarek ya da “Mübarek’siz Mübarek rejimi”nin ayakta tutulması için Washington’a kulis yapanlar arasında sadece İsrail ya da İsrail yanlıları yok. Bölgedeki “güvenlik merkezli sistem”den nemalanmış olan tüm statüko güçleri de var. Başta Suudi Arabistan. Washington üzerinde Mübarek’i terketmemesi için yoğun kulis halinde.
Müslüman Kardeşler için Ak Parti örneği ve karşıtları için 12 Eylül
Bu arada, Müslüman Kardeşler’in kurucusu Hasan el-Benna’nın torunu, liberal görüşleriyle tanınan İslami düşünür, Oxford Üniversitesi öğretim üyesi Tarık Ramazan, önceki günkü New York Times’ta Müslüman Kardeşler’den korkmanın anlamsızlığına ilişkin çarpıcı bir yazı kaleme aldı ve Müslüman Kardeşler’in demokratik bir sürece dahil olması halinde, Türkiye’deki Ak Parti’nin izlediği çizgiye yaklaşması ihtimalini vurguladı.
Müslüman Kardeşler’in yetkililerinden Abdülmuneym Abul Futuh’un bu görüşe destek veren makalesi de Washington Post’un dünkü sayısında yayımlandı.
Tunus’taki Raşid Gannuşi’den sonra Mısırlı liberal ve İslami sözcüler de “Türkiye Modeli” ve “Ak Parti deneyimi”ni, üstelik başta Amerikan, Batı medyasında dile getirir oldular.
Ortaya öyle garip bir görüntü çıkıyor ki, “Türkiye Modeli”, Tunus ve Mısır’da bizzat tarih yazmakta olan siyasi ve ideolojik aktörler tarafından öne çıkarıldığı ölçüde, İsrail için “asıl tehdit algılaması”nın “militan” İran’dan ziyade, “demokratik Araplar”dan geldiğine hükmektek gerekiyor ve Türkiye, parmağını kıpırdatmadan Ortadoğu’daki demokrasi dalgası için “ilham kaynağı” olmayı ifade ediyor.
Mısır’da bugün “devrimci halk ayaklanması”nın başlangıcından bu yana üçüncü Cuma olacak. Son birkaç gün içinde, halk hareketi yeniden istim kazandı ve Tahrir Meydanı’ndan taşarak Parlamento’nun kapılarına dayandı. Ülkenin birçok yeri ise grev dalgalarıyla sallanmaya başladı. Bugün, Mısır’da yine özel bir gün olacak ve Mübarek rejiminin nefesi muhtemelen biraz daha kısılacak.
Mübarek’in muhtemel halefi olarak başta İsrail tarafından görülmek istenen Ömer Süleyman’ın önünde zor kullanarak halk hareketini bastırmak ve bir “askeri cunta” yönetimi kurma seçeneği de, halk hareketinin gücüyle orantılı biçimde güç kazanıyor.
Türkiye, yine gündeme geliyor. Kimi Amerikalılar, Mübarek sonrası “geçiş dönemi”ne Türkiye’deki 12 Eylül’ü gösteriyorlar. Türkiye, başta 1982 Anayasası olmak üzere, 12 Eylül’ün “deli gömleği”ni üzerinden tam çıkartmamışken, nihai olarak “güvenlik ve istikrar” bozulmadan sivil demokrasiye geçiş formülü olarak, farklı bir “Türkiye Modeli” ortaya atılıyor.
Bazılarının anlamamakta direndikleri husus şu: Mısır’da twitter ve facebook gibi internet çağını kullanan genç kitlelerin seferberliği başlayan hareketi bastırmak için, rejim  develer kullanarak Tahrir Meydanı’na saldırdı.
Twitter’e karşı deve; askeri cuntaya karşı Google
Rejimi, İsrail’in güvenliğini koruyarak sürdürmek için ortaya çıkartılan şahsiyet, askeri istihbarat şefi General Ömer Süleyman; Tahrir Meydanı’nı dolduran görünürde lidersiz yığınların simge ismi ise, birkaç gün önce iki hafta gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakılan Google’un temsilcisi Velid Guneym.
İsrail’den S.Arabistan’a kadar  bölgedeki tüm statükoya dayalı rejimlerin güvencesi Mübarek’in develerinden askeri cuntaya uzanan araçlar ile Mısır’ın demokrasi arayan, “internet kuşakları”nın önüne geçilmeye çalışılıyor.
Ne var ki, tarihin tekerleği dönmeye de başladı. “Türkiye Modeli”ne doğru yol alıyor.
Yazarın Tüm Yazıları