AUSCHWITZ İZLENİMLERİ (3) En tehlikeli silah nefret duygusu mu?

KRAKOW - Nazilerin İkinci Dünya Savaşı’nda 1 milyon 100 bin kişiyi öldürdükleri Auschwitz’de düzenlenen Holokost’u anma töreninin ilginç yönlerinden biri, davet edilen uluslararası heyete bu kamptan sağ kurtulan bazı Yahudilerin de dahil edilmesiydi.

Hepsinin ortak özelliği, kendilerine numara veren damganın sol kollarında bir dövme gibi duruyor olmasıydı.
Auschwitz’den sağ kurtulanlardan biri, programın sonunda Soykırım Müzesi’nde düzenlenen panelde oldukça etkileyici bir konuşma yapan 1929 doğumlu ünlü ABD’li avukat Samuel Pisar’dı.
“Ben ailemin bütün fertlerini kaybettim. Gittiğim okuldan 500 çocuk burada öldürüldü” diye söze girdi Pisar ve devam etti:
“Bu kampta her gün 8 bin kişi öldürülüyordu. Ben buna kendi gözlerimle tanıklık ettim. Kurbanların gaz odalarında öldürülmeleri üç dakikayı buluyordu. Ama onlar o üç dakika içinde can verirken bize mesajlarını duvarlara tırnaklarıyla ‘Asla unutma’ diye kazıyarak yazdılar. Onların duvara yazdıkları bu mesaj burada bugün de yankılanmaya devam ediyor...”
GÜNDE 22 BİN ÇOCUK ÖLÜRKEN
Hafta başında gittiğimiz Auschwitz gezisinde en çok vurgulanan tema Holokost kurbanlarının duvara yazdıkları “Asla unutma” vasiyetiydi. Ancak insanlığın gerekli dersleri çıkarmadığı konusunda genel bir mutabakat da vardı.
“Unutma”nın yanı sıra, başkalarının felaketlerine kayıtsız kalmak da bir başka insanlık sorunu olarak ortaya çıkıyordu. İsrail’in Eşkenaz Hahambaşışı Meir Lau’nun “Holokost’tan gerekli dersleri çıkarmış olsaydık her gün Asya ve Afrika’da 5 yaşın altında 18 bin çocuğun açlıktan, kötü beslenmeden, çevresel koşullardan dolayı hayatını kaybetmesine seyirci kalır mıydık” şeklindeki sözleri bu çerçevede hatırlatılabilir.
Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu’nun (UNICEF) 2010 yılı resmi verileri, Hahambaşı’nın rakamının hatalı olduğunu, sayının daha fazla, 22 bin dolayında olduğunu gösteriyor.
Auschwitz’deki gaz odaları ve fırınların kapasitesi zorlandığında katledilenlerin sayısı günde 20 bine yükselebiliyordu.
Üzerinde yaşadığımız gezegende Auschwitz’dekine benzer sayısal sonuçlar yaratan bir başka ölüm makinesinin her gün 5 yaşın altında 22 bin çocuğu hayattan çekip aldığı gerçeğinin ne ölçüde bilincindeyiz ki? Bunu ne ölçüde mesele ediyoruz?
NEFRET OYUNUN KURALLARINI BELİRLERSE
Auschwitz’de ölüm makinesinin çarkını döndüren dürtü, Nazilerin Yahudilere duyduğu nefret, onların var olabilmelerine tahammül edememe duygusuydu.
Pisar’la birlikte aynı panelde konuşan Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi’nin Türk Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu yaptığı uyarılarla, Avrupa’da geçmişte yaşanan Holokost felaketini bugün aynı kıtada yükselen nefret ve hoşgörüsüzlük sorununa bağladı.
Çavuşoğlu, şöyle dedi: “Geçmişin dehşeti, Avrupa’ya tarihinin belki de en kuvvetli siyasi ilerlemesini getirdi ama karanlık cepheler gerçek anlamda hâlâ kaybolmuş değil. Farklı olana duyulan her türlü hoşgörüsüzlük, -bu antisemitizm, İslam düşmanlığı ya da yabancı düşmanlığı da olabilir- yeniden yükselişe geçmiş bulunuyor. İnsanlar arasında etnik, dini ve kültürel farklılıklar siyasi söylemde yapay bir şekilde kızıştırılıyor, maniple ediliyor. Bu söyleme geri dönen siyasetçiler ve partiler demokratik yollardan ulusal parlamentolara seçilebiliyorlar.”
Çavuşoğlu, “Eğer insan nefreti ve ‘Kuvvetli olan haklıdır’ düşüncesi yeniden oyunun kurallarını belirlemeye başlarsa, hiç kimse emniyette olmayacaktır. Herkes her an kurban olabilir. O yüzden burada yaptığımız gibi hepimizin birleşmesi gerekiyor” diye noktaladı konuşmasını.
‘ÖTEKİ’ YER DEĞİŞTİRİNCE
Bir dönem Avrupa’da Yahudilere duyulan nefretin bu kıtada bugün yöneldiği ana hedefi, Çavuşoğlu’nun Auschwitz’de söylediği gibi Müslümanlardır, yabancılardır, Türklerdir, özetle “öteki” olandır.
Ve “öteki olan”ın öznesi, her ülkede, her mekânda, her an değişebilir. Bir gün etnik ya da dinsel, diğer gün kültürel, bir başka gün ise cinsel aidiyetiniz olabilir sizi ötekileştiren ve nefreti üzerinize çeken...
Auschwitz’de gaz odalarının yıkıntıları ve esirlerin alıkonulduğu barakaların arasından geçerken “öteki”ne yapılan o büyük kötülüğü tetikleyen nefret duygusunun, hoşgörüsüzlüğün aslında bu gezegendeki en tehlikeli nükleer silah olduğunu fark ediyor insan.
Şimdi içimizdeki nefretle, hoşgörüsüz olan ikinci “ben”le mücadele etmeye başlamanın zamanıdır...
Yazarın Tüm Yazıları