Tesettürde renk cümbüşü

Güncelleme Tarihi:

Tesettürde renk cümbüşü
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 11, 2003 01:43

Salonun yüzde 80'i hatta daha fazlası tesettürlüydü. Ben resmen modernizm unsurlarından biriydim. Hatta bir ara rahatsız oldum. Azınlık psikolojisi işte! Siyah elbisemin yılın düğününe uygun olmadığı da kesindi. Çünkü bir renk cümbüşü hakimdi.

LÜTFİ Kırdar'a giderken gözlerime inanamadım: Yılın düğününde şehir kadın polis kaynıyordu! Bu iyi haber değil de ne? Bebek-Taksim arası 12 tane saydım. Lütfi Kırdar'ın etrafında ise bu sayı dörde katlanıyordu. Ama güvenlik ne kadar kontrol altına alınmıştı o bilinmez tabii. İçeri fotoğraf makinesi sokanlar vardı.

Ama esas olarak yeni trend şu: İnsanlar ellerindeki cep telefonlarıyla fotoğraf çekiyorlar. Hatta düğün klibi! Tek ikram edilen şey suydu! Hemen kaptım bir tane.

Necmettin Bilal ve küçük Reyyan'ın samimi oldukları her hallerinden belliydi. Onlara mutluluklar dilerim. Reyyan gerçekten güzel bir gelindi, beyaz eldivenleriyle pek şıktı. Kimseyi kırmak istemem ama Ender Mermerci'nin kızından daha güzel bir gelin olduğu kesin.

Yeni evli çiftin bir an önce kendi kendine kalmak istedikleri de kesin. Ama bu fırsatı yakalamışken bu düğün, (pardon oyun!), hiç bitmesin isteyenler de vardı.

MODA ACAYİP DEĞİŞMİŞ

Salonun yüzde 80'i hatta daha fazlası tesettürlüydü. Ben resmen modernizm unsurlarından biriydim. Hatta bir ara rahatsız oldum. Azınlık psikolojisi işte!

Siyah elbisemin yılın düğününe uygun olmadığı da kesindi. Çünkü bir renk cümbüşü hakimdi. Tesettür modası acayip değişmiş, öyle böyle değil. Pembeler, fuşyalar, camgöbeği, mor, eflatun, turuncu başörtüler. Hatta puanlı. Ellerde de hasır çantalar. Pardesülerin içinde başörtüsüne uygun dantel jüponlar.

Türban tartışmasına karışmam. Siyasete alet etmesinler de kim ne takarsa taksın. Ama bu türban öyle bir şey ki, bazı kadınlara hiç yakışmıyor, bazılarını ise gerçekten güzel gösteriyor. Zülal Merve onlardan biriydi mesela. Küçük Reyyan'ın sınıf arkadaşı olduğunu söyledi, bizi kırmadı bir de fotoğraf çektirdi.

Ayağında kovboy çizmesi olan, bandanalı bir genç kadın vardı mesela. Dayanamadım sordum: ‘‘Cehaletimi mazur görün, kafanızdaki nedir?’’ ‘‘Bandana. Yani benim başörtüm’’ cevabını aldım.

Erdoğan baba mı başbakan mıydı

Pavorotti'nin ‘‘O solo mio’’suyla Berlusconi nikanın kıyıldığı platforma çıktı. Acayip bir alkış. E pek yaratıcı bir müziğin seçilmediği kesin! Arnavutluk Başbakanı anons edildiğinde de, bizler biliyorduk ki, bir de o topraklarından bir müzik gelecek. Geldi de. Ama düğünün genelinde Ömer Faruk Tekbilek'in müzikleri çalındı ki, bu da düğünün modernizm unsurlarından biriydi. Etnik müziğin önde gelen isimlerinden olan Tekbilek, Paris'te Budhabar'da da çalıyor! (Ayrıntı merak edenlere: Düğünde çalan parçanın adı I love You. Budhabar albümlerinin ikincisinin ikinci şarkısı. Sanatçı Tekbilek de Karslı, Kanada'da yaşıyor.)

Erdoğan, oğlunun düğününde baba mıydı, başbakan mı? Nikah kıyılana kadar, oğlunun arkasında eşi Emine Hanım'ın yanında bir ‘‘baba’’ gibi dikildi. Heyecanlı, hafif mahçup bir baba gibiydi. Ama kürsüye çıktığında artık bir başbakandı. Ama ‘‘Bu düğün, devlet millet kaynaşmasıdır’’ gibi mesajlar vermesi benim sinirime dokundu. Ne gerek vardı, ‘‘Bakın etrafınızdaki bu kalabalığa? Makam ve mevki, dostluk ve kardeşliğin önüne geçmemiştir’’ demesine.

Gelinin annesi daha şıktı!

Emine Erdoğan, (ki Reyyan'ın annesi ondan daha şıktı!) elini oğlunun sırtından bir an olsun indirmedi.

Berlusconi, gelini Avrupa geleneklerine uygun olarak elinden öptü. Son derece zarif bir hareketti. Fakat ahali bunu bizdeki ‘‘el öpme’’ olarak değerlendirdi: ‘‘Gördünüz mü İtalyan Başbakanı gelinin elini öptü!’’ Biraz komik tabii. Sanırım bu yüzden Başbakan Erdoğan bu fotoğrafların basında yer almasına izin vermeyecek.

Nikahtan sonra aile tebrikleri kabul ederken bir arbede yaşandı. Meğer nikah şekeri kriziymiş!

Havalandırmanın da iyi çalışmadığını söylemem gerekiyor.

Bir de beyaz kese hadisesi var. İki aile yan yana dizilmiş tebrikleri kabul ediyor, ben de girdim sıraya. Recep Tayyip Erdoğan'ın elini sıktım, ardından da Emine Erdoğan'ın. Sonra bir baktım ki biri bana beyaz bir kese uzatıyor. Benim geline takacağım bir altınım yoktu. Haliyle keseye bir şey bırakamadım. Önce damadın sonra güleryüzlü gelinin elini sıktım. Ve salonu terk ettim.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!