Sinem Kobal’ın karavanı

Sinem Kobal’ın sete özel karavan istediği haberleri çıktı ya...

Haberin Devamı

Cumartesi günü Star TV’de “Full Ekran”da sordum, “Vallahi öyle bir şey yok” dedi.
Olmalı!
Tam aksine Sinem, özel karavan istedi diye değil, istemedi diye şaşırmalıyız artık.
Hollywood’da defalarca dizi, film setlerine girdim.
Bu karavanların içini gezdim.
Orada her oyuncunun kendine ait karavanı vardır. Uzun sahne aralarında dinleneceği, uyuyacağı bir karavan.
Çünkü o çekimler hele bizde saatler sürer, gece yarılarına sarkar, oyuncunun yüzü düşer, yorgunluktan çöker.
İşte o arada gidip dinlenecek ki, kamera karşısına geçtiğinde rolünü en iyi şekilde oynasın.
Bunlar kapris falan değil artık, oyuncuların temel ihtiyaçları.
Ne yazık ki bunu en başta bizim medyamız bilmiyor.
Karavan isteyen oyuncuyu kaprisli ilan ediyor.
Sinem de korkudan “Vallahi istemedim” diyor.
İste Sinem, iste...
En lüks karavanı istemek, senin de diğer oyuncuların da hakkı.

Yakın, yıkın...

Haberin Devamı

Pazartesi sabahı, yani yangından 24 saat sonra Haydarpaşa Garı’nın önünden geçtim...
Çökmüş, bitmiş, bitap gözüküyordu...
“Sabotaj ihtimali düşük” diyor yetkililer.
Böyle bir binanın önlem almadan çatı onarımını yapmak, çalıştığı binanın kıymetini anlamaktan uzak iki-üç ustanın eline bırakmak sabotajın kendisi zaten.
Böyle yaşı 100’ün üzerinde olan ve gözümüz gibi bakmamız gereken tarihi, görkemli yapı sayısı iki elin parmaklarını geçmez zaten şehirde...
Haydarpaşa Garı da gözümüz gibi bakmamız gereken bir binaydı.
Bu şehrin mücevherlerinden...
Ama biz onu yaktık.
Tam bizlik bir vurdumduymazlık örneği işte.
Daha geçenlerde yazdım Cihangir’deki tarihi bir çeşmenin restorasyon adı altında nasıl mahvedildiğini...
Kimsenin umurunda değil ki! Bu şehrin tarihi yakılmış, yıkılmış, tahrip edilmiş, kimsenin umurunda değil.
Sokaktaki adam da aynı düşüncede, yöneticisi de, siyasetçisi de...
Çünkü Türk insanının estetik gözü yoktur, mimari zevki yoktur.
Toplum olarak benzer okullarda okuduğumuz, benzer mahallelerde büyüdüğümüz için hepimiz için
geçerli bu.
Binalarımızın çirkinliğine bakın, notu verin işte...
Cumhuriyet sonrasında mimari adına, şehircilik adına imza atılmış her şey çirkin.
Her şey dökülüyor.
Anadolu yolları çirkin binalardan geçilmiyor.
Göz zevki bu kadar olan topluma Haydarpaşa Garı elbette bir şey ifade etmez.
Yansa ne olur, yıkılsa ne olur?
Binanın yanmış haline bakıp da içi cız eden insan sayısı o kadar az ki...
Haydarpaşa’nın önünden geçerken ben bunları düşünüyordum, taksici dedi ki “Bana verseler, hepsini yakardım”...
“Neden?” dedim, şu yanıtı verdi: “Nasıl olsa eninde sonunda yakarlar, yerine de otel yaparlar, hiç değilse bu arada biz belki yolumuzu bulurduk...”

Toptan istifa

Haberin Devamı

Galatasaray-Beşiktaş maçı bitmiş, sahada Galatasaraylı futbolcular Beşiktaşlıları tebrik ediyor.
Sarmaş dolaş olup, forma değiştiriyorlar falan...
Ezeli rakibine evinde yenilmiş, takım küme düşer hale gelmiş, tarihin en kötü sonuçlarını almış bizimkiler, utanmadan rakip tebrik ediyorlar!
Utançlarından kafalarını önlerine eğip, koşarak soyunma odasına kaçacaklarına centilmenlik peşinde koşuyorlar.
Tamam, sahalarda centilmenlik olsun...
Rakip takım tebrik de edilsin, alkışlansın da...
Ama utanma diye bir şey de olsun.
Hem futbolcularda hem yönetimde...

Yazarın Tüm Yazıları