Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

AB için İspanya deneyimi

ÖNCEKİ yazıda, AB yolunda emek verenleri sıralarken ciddi bir soyadı kazası yaptık.

Volkan Vural'ın Avrupa Birliği Genel Sekreteri olduğu dönemde, Genel Sekreter Yardımcılığı görevini de şimdiki Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Volkan Bozkır yürütüyordu.

Yazımızda her iki Volkan'a da ‘Bozkır’ soyadını uygun görmüşüz!

On aydan beri Madrid Büyükelçimiz olan Vural'ı arayıp özür diledik.

Bu vesileyle İspanya'nın AB deneyimini konuşma fırsatı da yakaladık.

‘‘Burada da sürekli AB'yi konuşuyorum’’ diyen Vural, önce, İspanyolların, ‘Avrupa vatandaşı’ sıfatlarıyla Türkiye'nin AB üyeliği konusundaki soru ve kuşkularını sıraladı:

Türkiye o kadar büyük bir ülke ki, tam üyeliğini, genişlemenin devamı değil, apayrı bir genişleme başlığı olarak kabul etmeli.

Türkiye'nin getireceği mali külfetin yükü çok fazla.

Sadece din anlamında değil, ama farklı olduğumuz pek çok nokta var.

Türkiye üye olursa, örneğin, İsrail ve Ukrayna'ya nasıl ‘hayır’ denir.

‘‘Bu soruların hepsini yanıtlıyoruz ve kabul de görüyoruz’’ diyen Vural, bu noktada bir umudunu dile getiriyor:

‘‘Sonra da dönüp kendime, ‘İspanya da üye olmadan önce AB seviyesinde değildi; çalıştı, çabaladı ortalama seviyeye ulaştı. Aynı şeyi biz niye yapmayalım?' sorusunu yöneltiyorum.’’

İSPANYA’DAN İKİ MESAJ

Birkaç gün önce İspanya'nın en büyük düşünce grubunun toplantısına katılan Vural, aynı sorulara muhatap olduğunu belirterek, katılımcıların Türkiye'ye şu iki mesaj verdiğini aktarıyor:

1- Reformları AB için ve AB baskısı gerekçesiyle yaptığınız izlenimini veriyor, bunları ödün gibi görüyorsunuz. Bizde de böyle düşünenler vardı. Ama güçlü bir kampanya ile her şeyi kendimiz için yaptığımızı anlattık.

2- AB sürecinde canınız sıkılabilir. ‘Sizi aldık, almadık’ tartışmalarına alışın. AB'de her şey tartışmalı olur. Bunları size özgü görmeyip bildiğinizi yapın yeter.

KISKANDIRAN ÜLKE

Vural,
AB'ye üyelik süreci açısından İspanya ile Türkiye arasında pek çok benzerlik bulunduğunu düşünüyor; demokratikleşme reformları ile askerin rolünü de listesinin başına yerleştiriyor.

Ancak, güçlü siyasi irade ve AB yardımıyla bu süreci atlatan İspanya'nın bugün kıskanılacak bir ülke haline geldiğini de örnekleriyle aktarıyor:

‘‘Altyapıları inanılmaz kötüymüş. Bugün ise her tarafta, ‘Burası AB fonu ile yapılmıştır' plaketleri görüp Türkiye'nin geleceğini düşünüyorum.

Tarımda zorlanmışlar, ama sonunda köyün refahı artmış. Artık şehirde olan her şey köyde de var. Köyler izoleymiş ve en küçük alışveriş için şehre iniliyormuş. Bugün ise her şey köylünün elinin altında.

Ülkenin bütün binaları restore edilip tertemiz hale getirilmiş.

Yani İspanya 20 yılda çağ atlamış, zenginleşmiş, büyümüş.

İspanya deneyini iyice araştırmış olan Vural'ın üç de önerisi var:

‘‘2004 sonunda müzakere tarihi verilecek görünüyor. Bu nedenle;

1- AB Genel Sekreterliği'nin statüsü güçlendirilmeli.

2- Başmüzakereci seçilecek kişi, hem siyasetçi hem bürokrat özelliği taşıyan, gerektiğinde Bakanlar Kurulu'na katılabilecek biri olmalı.

3- Müzakere heyeti de özel statülü, güçlü ve sürekli olmalı.’’
Yazarın Tüm Yazıları