İçimizdeki cehennem

ŞİMDİ gerçeklere gelelim...

Yani o vahim sözlerin ardında yatanlara.

Haberin Devamı

Odadan çıkarken Önder Sav, Kılıçdaroğlu’na diyor ki:

“Size artık genel başkan demiyorum Kemal Bey...”

İşte bu söz...

Yani parti örgütünü yöneten adam, partinin genel başkanına böyle diyebiliyor.

Ve ekliyor:

“Göreceksiniz!!!”

- Neyi görecek?

Üstü örtülü bir şantajla;

“Örgütü vermezsen kurultayda seni devireceğim” diyor.

Sav’ın söylediği bu söz, öyle kızgınlıkla söylenmiş bir söz değildir.

Kökleri vardır, geçmişi vardır, yaşanmışlığı vardır.

Nasıl mı?

Sav’ın Kurultay’da Baykal’a çalım atıp, Kılıçdaroğlu’nun yanına gelmesinin ardındaki “seslendirilmemiş durum” şuydu:

- Bana örgütü bıraktığın sürece sen genel başkansın...

Yani “Seni ben yarattım” diyen bir patron havasıydı bu.

Sonradan her aşamada biraz daha su yüzüne çıktı.

Mesela ben referandum öncesinde kendi gözlerimle görmüştüm.

Haberin Devamı

Kılıçdaroğlu ile Batman, Bingöl, Elazığ gezisindeydik.

O otobüsün üstüne çıkıp konuşuyor. Halkla temas ediyor. Meydanda çok az sayıda insan da olsa konuşuyordu. Ama akşam olunca örgütle bir toplantı olmuyordu. Sanki görünmez bir el il, ilçe başkanlarını, delegeleri uzak tutuyordu.

Yani Kılıçdaroğlu’nun yalnızca “halkla ilişkilerden sorumlu bir genel başkan” olması isteniyordu.

Bir de örgütten sorumlu genel başkan vardı.

Önder Sav...

İşte o odada, Sav’a “Artık size genel başkan demiyorum Kemal Bey” dedirten şey buydu.

Sonra başka şeyler başladı.

Kılıçdaroğlu CHP’nin halkla arasındaki en zorlu meseleyi ortadan kaldırmak istedi.

“Başörtüsü için biz engel değiliz” dedi.

Sonra, “Silahlar bırakılsın, af” dedi.

Sonra, “Kürt meselesi” dedi.

Yani CHP’yi Ankara’ya kapatan ve bir “paslı devlet partisi” gibi gösteren ne varsa hepsine yüklenmeye başladı.

Sav, “Örgüt nasıl olsa bende” diye ses çıkarmıyordu.

Ama örgüt elinden alınınca, “Size genel başkan demiyorum” diyecek noktaya geldi.

Bana göre Sav, Kılıçdaroğlu’nu zaten bir genel başkan olarak görmüyordu.

Şimdi bu manzaraya bakınca elimde üç zehirli kavram kalıyor...

Öfke; hırs ve kin hafızası...

Kim ki, hırslarını öfke denizine bırakıp, kabaran dalgalar halinde kin hafızasına kapılırsa...

Boğuluyor.

Haberin Devamı

En üzücü olan da nedir biliyor musunuz:

Birisinin başkası için taşıdığı öfke ve kin ne kadar kalıcı olursa, taşıyana o kadar acı verici oluyor. Çünkü o kin hafızası giderek habis bir ur gibi kendi ruhunu kemirmeye başlıyor.

Bu yüzden ben “kin hafızası”ndan korkarım.

İçten pazarlıklı olandan korkarım.

Pusu yerine düelloyu tercih edenlere saygı duyarım.

Çünkü bilirim ki; insanın içinde tuttuğu kin, farkına varmadan, cehennemin bu dünyadaki azabı haline geliyor.

Yazarın Tüm Yazıları