Nerede bayraklar?

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda, Sinop’tan Samsun’a dört saatlik yol boyunca onlarca köy, kasaba geçtim...

Haberin Devamı

Üzüldüm, kahroldum...
Buralara Cumhuriyet Bayramı hiç uğramamış sanki...
Ne hazin... Balkonlarda, pencerelerde tek bir Türk bayrağı asılı değil.
Sinop, Samsun öyle de İstanbul farklı mı?
29 Ekim, büyük şehirlerde yaşayanlar için çoktandır tatil dışında bir şey ifade etmiyor.
Anadolu’da yaşayanlar içinse hiçbir şey ifade etmediğini gözlerimle gördüm.
Çocukluğumdan beri her 29 Ekim’de annem bir Türk bayrağı asar balkonuna/penceresine...
Anneannem de öyleydi...
Kimse zorladığı için değil, içlerinden geldiği için.
Vatana, bayrağa, bu en büyük bayrama sonsuz sevgilerinden dolayı...
Bugün İstanbul’da belediyelerin astığı flamaları, büyük firmaların sallandırdığı bayrakları kaldırın...
Bu ülkenin Cumhuriyet Bayramı’nı kutladığını kim anlar?
Bırakın Cumhuriyet coşkusu yaşamayı, kimsenin içinden bayrak asmak bile gelmiyor.
Tek bir arabada, dolmuşta, minibüste bayrak yok.
Bu nasıl Cumhuriyet Bayramı?
Amerika’nın en ücra köşesindeki çiftçinin bahçesinde bile Amerikan bayrağı dalgalanır.
4 Temmuz Bağımsızlık Günü bayraklardan geçilmez.
Bizde köylerde, kasabalarda Cumhuriyet Bayramı’nda bayrak yok. Sinop merkezde esnaf belli ki zabıtanın zoruyla tek tip bayrakları yan yana koymuş...
Ama asıl gösterge o esnafın bayrak asılı olmayan evi...
Cumhuriyet Bayramı dendiğinde Samsun’un yıkılması, kırmızı-beyaza boyanması gerekmez mi?
Ama belediye eliyle değil, Samsunlu’nun gönül rızasıyla...
Hani Türk bayrağı hepimizi altında buluşturan en önemli unsurdu?
Hani siyasi, kültürel tüm değerlerin üzerindeydi?
Hani hepimizin ortak paydasıydı?
Cumhuriyet Bayramı’nda bile asmayacaksak, bunların hepsi yalan mıydı?

Çocuklar gülüyor

Haberin Devamı

29 Ekim’de Sinop’a gitmemin nedeni vardı; Gülben Ergen’in “Çocuklar Gülsün Diye” kampanyasında beşinci okulun açılışını yerinde görmek...
Mayıs ayında şöyle yazmıştım:
“Gülben Ergen, Çocuklar Gülsün Diye adıyla bir kampanya organize ederek aslında kendi reklamını yapıyormuş, çocuklardan çok kendini düşünüyormuş...
O çocuklar okula gidecekse, servise binebilecekse umurumda değil, helali hoş olsun...
Ben Gülben’in de, taşın altına elini koyan her sanatçının da reklamını yaparım arkadaş...”
Bu yüzden kalkıp Sinop’a gittim işte...
İyi ki de gitmişim.
Orada yapılan anaokulunu, insanların mutluluğunu, çocukların sevincini yerinde görmeyince anlamıyor insan.
Kampanya deyip geçiyoruz, hatta reklam yapıyor diye eleştirenler çıkıyor.
Sinop’un Durağan ilçesi, 7 bin 400 nüfuslu bir yer.
Nüfusun yarısı o gün açılıştaydı.
Çocuklar gösteriler hazırlamıştı, kadınlar-erkekler günlerdir el birliğiyle okulu yetiştirmeye çalışıyordu.
Açıkçası beklediğimden çok daha iyi bir okulla karşılaştım.
Ben çok daha basit bir bina bekliyordum.
İçi, dışı, malzemeleriyle dört dörtlük sempatik bir çocuk yuvası ortaya çıkmış.
İlk 100 öğrenci kayıt olmuş, sınıfın içinde oyunlar oynuyorlardı...
Ve hepsinden önemlisi çocuklar gerçekten gülüyordu...

Sinop’ta ne öğrendim

Haberin Devamı

? En az Kayseri kadar ünlü mantısı olduğunu, özellikle cevizli mantının çok güzel yapıldığını...
? Tarihi Sinop Cezaevi’nde “Parmaklılar Ardında”dan sonra ikinci bir dizi çekileceğini...
? Durağan’da genç kızların hepsinin başı açık olduğunu, evlendikten sonra çoğunun başını kapattığını...
? Kızılcık, üzüm, kuşburnu ürünleri olan Sinope adlı organik meyve sularının nefis olduğunu...
? Gülben Ergen’in kampanya için bu yıl albüm çıkarmadığını, altıncı okulu kasım sonunda Hatay’da açtıktan sonra albüme ağırlık vereceğini...
? Çocuklar Gülsün Diye adlı kampanyada hiçbir sanatçının Gülben Ergen’in yanında olmadığını...
? Bu tür kampanyalara soyunan her sanatçıya ‘reklam yapıyor’ eleştirilerine inat sonuna kadar destek vermem gerektiğini...

Yazarın Tüm Yazıları