Bu adamı tanıdınız mı?

BU hafta size bir adamı anlatacağım.

Haberin Devamı

Siyasetin dışından ama hayatın tam ortasından bir adam.

“Platon bir gün bara girer” kitabından çıkardım bu adamı. Oradaki öykülerden getirdim.

Okuduktan sonra önce aynaya sonra etrafınıza bakın. Bakalım tanıyacak mısınız o adamı.

1) HER DURUMU KENDİNE YONTAN ADAM

Adam bara girer ve üç bardak bira ister. Barmen üç bardak birayı verir. Ve gülerek şöyle der:

“Her defasında bir bardak isteseniz. Sonra diğerleri ısınmaz.”

Adam, “Biliyorum” der ve devam eder:

“Biz üç kardeşiz. Birisi Amerika’da diğeri Avustralya’da. Ayrılırken geçmiş günlerin anısına gittiğimiz barda böyle içmek için karar verdik. Yani diğer iki bardak kardeşlerim için.”

Barmen “Ne hoş” der.

Aradan aylar geçer. Adam barın müdavimi olur. Bir akşam yine bara gelir. Ve iki bardak bira ister. Barmen üzgün üzgün bakar. “Başınız sağolsun” der.

Adam gülerek cevap verir:

Haberin Devamı

“Yok düşündüğünüz gibi değil. Ben din değiştirip Mormon oldum. Bana artık alkol yasak. Bu iki bardak kardeşlerim için.”

SONUÇ: Nalıncı keseriyle yaşayan bu adam, her durumu kendisine göre yontabilir. Üstelik bu kandırmacayı da inanarak yapar. Ve sizi de kandırır.

2) ZEKİ ADAMIN KÖRLÜĞÜ

Holmes Watson’la birlikte kamp yapmaktadır.

Gecenin geç bir saatinde Holmes uyanır ve Dr. Watson’ı dürter. “Watson” der, “göğe bak ve bana ne gördüğünü söyle.”

“Milyonlarca yıldız görüyorum” der Watson.

Holmes sorar:

“Peki bundan ne sonuca varıyorsun?”

Watson biraz düşündükten sonra şu cevabı verir:

“Astronomik açıdan milyonlarca galaksi. Ve muhtemelen milyarlarca gezegen bulunduğu sonucuna varıyorum. Astrolojik açıdan Satürn’ün Aslan burcuna girdiğini görüyorum. Zamansal açıdan saatin yaklaşık üçü çeyrek geçtiğini kestirebiliyorum. Meteorolojik açıdan yarının harika geçeceğini düşünüyorum. Teolojik açıdansa Tanrı’nın her şeye gücünün yettiğini ve bizim minnacık olduğumuzu çıkarabiliyorum. E, peki sen ne sonuca vardın Holmes?”

Holmes cevap verir:

“Birisi çadırımızı çalmış dostum.”

SONUÇ: Bu adam bilimsel bilgisiyle çok etkileyicidir. Ancak bilimsel bilgi gerçeği aydınlatmaya yetmez. Müthiş bir körlüğe yol açabilir. O bilimsel bilgi gerçeği örter.

Haberin Devamı

3) KENDİSİNİ DE BAŞKALARINI DA KANDIRAN ADAM

Kızılderililer sonbaharda yeni seçilen genç büyücüye gidip sorarlar:

- Bu kış nasıl geçecek?

Modern dünyanın adetleriyle yetişmiş genç büyücü eskilerin sırlarını bilmediği için kışın nasıl geçeceği konusunda hiçbir fikre sahip değildir.

Ne olur ne olmaz diye işi sağlama almak ister:

“Bu kış sert geçecek!”

Sonra kendisi de merak edip meteorolojiyi arar:

- Sizce bu kış nasıl geçecek?

Meteorolog “Sert geçecek gibi görünüyor” der. Bu söz üzerine genç büyücü kabileye haber gönderir:

“Kış çok sert geçebilir.”

Kabile tekrar odun toplamaya başlar.

Genç büyücü bir süre sonra meraklanıp meteorolojiyi yine arar:

- Bir gelişme var mı, durum nedir?

Yetkili cevap verir:

Haberin Devamı

- Valla bu kış daha öncekilere benzemeyecek galiba. Çok sert geçecek.

Genç büyücü kabileyi toplar:

“Daha çok odun toplayın, kış çok sert geliyor!”.

Kabile ormana yayılır, harıl harıl odun toplamaya başlar.

Bir süre sonra büyücü meteorolojiyi tekrar arar.

- Bir değişiklik var mı?

Yetkili “Valla ben böylesini görmedim. Feci bir kış geliyor” der.

Genç büyücü “Hayret!” der, “Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?”

Meteorolog, biraz da endişeyle “Kızılderililer” der, “Harıl harıl odun topluyorlar. Hiç bu kadar toplamamışlardı.”

SONUÇ: Şu aralar içine düştüğümüz kamplaşmalarda, işte bu adam etkili oluyor. Kandırmacası başka kamplarda gerçekmiş gibi algılandığı için bu adam hem kendisini hem başka kampları tetikliyor.

Haberin Devamı

4) GERÇEĞİ BİR TUZAK GİBİ KULLANAN ADAM

Sanık cinayet suçuyla yargılanmaktadır. Suçluluğunu gösteren ciddi kanıtlar bulunmasına rağmen ortada ceset yoktur. Savunma avukatı kapanış konuşmasında jüriyi etkilemek için bir numara çekmeye karar verir.

Baylar bayanlar” der, “Sizlere bir sürprizim var. Bir dakika içinde öldüğü düşünülen şahıs mahkeme salonuna gelecek.”

Sözlerini bitirir bitirmez salonun kapısına bakar. Şaşakalan jüri üyeleri de bakışlarını heyecanla kapıya çevirirler. Bir dakika geçer, hiçbir şey olmaz. Avukat sonunda, “Aslında” der, “öldüğü sanılan şahsın geleceğini ben uydurdum. Ama sonuçta hepiniz bir beklenti içinde kapıya baktınız. Bu da bu davada birinin bir cinayete kurban gittiği konusunda akla yatkın ölçüde  kuşku taşıdığınızı gösterir. Bu durumda “suçsuz” kararı vermenizi talep ediyorum.”

Az sonra jüri kararı açıklar:

“Suçlu!”

Avukat ayağa fırlar:

Haberin Devamı

“Nasıl olur? Az önce hepiniz kapıya baktınız.”

Jüri sözcüsü, “Evet hepimiz baktık” der, “ama bir tek müvekkiliniz bakmadı.”

SONUÇ: Bu adam kurduğu gerçeği size öyle bir sunar ki; onu bir tuzak gibi kullanır. Ve sizi öylesine avlar ki; gerçek sandığınız duruma bir tuzağa düşer gibi kapılırsınız. Bu nedenle uzun süre o durumu savunan hatta o durum için kendini feda eder bir çizgiye gelirsiniz.

NEDEN BU ADAM?

Evet, bu hafta size hayatın tam ortasından bir adam gönderiyorum.

Neden mi?

Çünkü Türkiye’nin yıllarca içine düştüğü tartışmaların, korkuların arkasında hep bu adam var.

Bizi yıllarca, “Komünizim geliyor” diye bu adamın kurduğu kandırmaca korkutmadı mı?

Bu adam yüzünden halkı aç, silahları çok bir millet olmadık mı?

Bu adam yüzünden “bilimsel toplum” olmayı hedeflemek yerine “asker millet” olmakla  övünmedik mi?

Ermeni iddiaları böyle bir korku ve kandırmacayla önümüze konmadı mı?

Yıllarca “Kürt yoktur. Karda yürürken çıkan kart kurt sesi vardır” diyen işte bu adam değil miydi?

Gerçeği bir tuzak gibi kullanan bu adam yüzünden komşularımızı “tehdit” ilan etmedik mi?

Bu adam yüzünden sınırlarımızı ticaret sahası yerine mayınlı saha ilan etmedik mi?

İşte bu yüzden bu adamı iyi tanıyın diyorum.

Bakın bakalım görebiliyor musunuz?

Yazarın Tüm Yazıları