Bir köşe yazarının kendinden utanışı

DİĞER köşe yazılarına da oluyor mu bilmiyorum ama bana bazen şöyle oluyor:

Yazımı bitiriyorum, bir kez okuyorum, içime siniyor ve büyük bir özgüvenle postalıyorum editörüme...

Haberin Devamı

Ertesi gün yazıyı kağıt üstünde görünce “Bu hiç de iyi bir fikir değilmiş yahu” diyor ve gazeteyi elimden atıyorum.
Sonuç?
Pişmanlık, mahcubiyet ve yüz kızarıklığıyla, “ne yaptım ben” duygusuyla geçen koca bir gün...
* * *
Dünkü yazı, işte bu türden bir yazı oldu benim için.
Öncelikle yazıda geçen “ben” sayısı, benim gibi “ben deme meraklısı” bir adamı bile utandıracak boyuttaydı.
Tamam, eski usul yazarlar gibi “biz” demeyeceğiz...
Tamam, “ben” demekten korkmayacağız...
Ama kıvamı da elden kaçırmayacağız.
Aşırı mesafelilik ile aşırı mesafesizlik arasında bir yer...
Orayı bulacağız, orayı bulmaya çalışacağız.
Ve tabii bir de şu benim bitmek tükenmek bilmeyen kendimi izah etme çırpınışlarım...
Ne yazdığım, ne yazmadığım, nelerden vazgeçtiğim, nelerden vazgeçmediğim, neleri elde ettiğim, neleri bıraktığım falan...
Dünkü yazıda bundan da bolca vardı. Okurken ben bile “Bana ne kardeşim senin durumundan” vaziyetine geldim.
Okurken ben bile alttan alta kendini gösteren bu hafif “ego patlaması” nedeniyle gerildim.
* * *
Neyse... Neyse...
Bu yazıyla...
İçinde hafiften “Bir daha olmayacak, söz” edası da barındıran özeleştirimi vermiş bulunmaktayım...
Tabii bunun kendimi bir utançtan kurtarmanın en kolay yolu olduğunun farkında olarak...

Haberin Devamı

Kimler nerede toplanır

- MHP’liler her yıl Tekir Yaylası’na çıkmayı alışkınlık haline getirmişlerdir.
- Sosyalist solcular Fransız Sokağı’ndaki Cezayir Kafe’de buluşur.
- Saadet Partililer Topkapı’daki Eresin Oteli’ne meraklıdırlar.
- BDP’liler Diyarbakır’ın en politik oteli olan Demir Otel’den hiç şaşmazlar.
- AK Partililer Ankara’da Kızılcahamam’daki termal oteller ile Antalya’daki beş yıldızlı otellerden birinde kamp yapar.
- Fethullah Gülen’e yakın Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı uzun süredir Abant’ta toplanıyor.
* * *
Peki ya CHP?
Ne İzmir, ne Trakya, ne de Dersim...
Sanırım “cemaat”in bu denli güçlenmesinden fazla etkilenmiş olacaklar ki, “cemaat”in bir kazanım alanı haline gelen Abant’a ortak çıkmayı tercih ettiler.
Bakalım bu “Abant kampı”, CHP’yi “cemaat” kadar güçlendirecek mi?

Haberin Devamı

Erdoğan’ı Tayyip yapan iki özellik

BİR: Maçta Türkiye yeniliyorsa diplomasi yapmaz, yapay sevecenlik maskesi takmaz, tebrik etme riyakarlığına yüz vermez, centilmenlik taslamaz, Şansölye falan dinlemez... Asar suratını öylece oturur.
İKİ: Açıktan söylemez, belli etmemeye falan çalışır ama her Türk gibi o da içten içe Alman Milli Takımı’nda oynayan Türk gencine, Türk Milli Takımı’na gol attığı için gönül koyar.

Hanefi Avcı olayının yarattığı starlar

NEDİM ŞENER: Dosyasına hakim, ağzı iyi laf yapıyor ve bazen ileri atılıp bazen geri çekilmek suretiyle değişik taktikler izliyor... Tatlı sert bir üslupla işi götürüyor. (Hanefici)
ŞAMİL TAYYAR: Gerçi Ergenekon Davası’nda starlaşmıştı ama Hanefi Avcı olayında da yeniden yıldızı parladı. Topa sert girerek dikkat çekiyor. (Hanefi karşıtı)
ÖNDER AYTAÇ: Eskiden daha sempatikti, daha alttan alırdı... Ama sanki “artık ben de topa sert gireceğim” diye bir karar almış gibi... (Hanefi karşıtı)
SAYGI ÖZTÜRK: Yılların polis muhabirliğinin sağladığı bilgi ve birikiminin üzerine nezaketini de ekleyince önemli bir ağırlık oluşturduğunu inkar edemeyiz. (Hanefici)
MEHMET BARANSU: Taraf Gazetesi’nin sarsıcı haberlere imza atan muhabiri olarak bir özgüveni var... İyi bir konuşmacı değil ama yine de nokta atışlarıyla işi kurtarıyor. (Hanefi karşıtı)
EMRE USLU: Araştırmacı ve akademisyen yönü nedeniyle en tutarsız gibi görünen bir tezi bile temellendirme ve sistematize etme özelliği var. Bu açıdan fark yaratıyor. (Hanefi karşıtı)

Haberin Devamı

Kötü bir film çekmeyi tetikleyen yedi neden

(Bu maddeler Mehmet Aslantuğ’un yazdığı, yönettiği ve oynadığı “Aşkın İkinci Yarısı” adlı film seyredildikten sonra kaleme alınmıştır).
BİR: Gerekçesiz özgüven...
İKİ: Samimiyetin her şeye yeteceği yanılgısı...
ÜÇ: Kişinin bir meselesi olmadığı halde bir meselesi varmış zannına kapılması.
DÖRT: Dizi film ile sinema filmi arasındaki farkı fark edememek...
BEŞ: Sinema duygusu 80’lerin bunalım filmlerini bile aşamamış düzeyde olan birinin Nuri Bilge Ceylan olmaya özenmesi...
ALTI: Yeteneksizliğin ayırtına varılamaması...
YEDİ: “Ben yapınca olur” anlayışına sahip olunması...

Abartma Kusturica

KÜLTÜR Bakanı tavır koyunca...
Tepkiler ayyuka çıkınca...
Yönetmen Semih Kaplanoğlu festivalden çekilince...
Sert tepkiler artınca...
Boşnaklara yapılan zalimliklere ses çıkarmayan, hatta destek çıkan ünlü yönetmen Emir Kusturica, dün Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden çekilmek ve Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldı.
Giderken yaptığı açıklamaya baktım.
Şöyle diyor:
“Bu barbarca bir skandal ve çok büyük ilkelliktir. Kültür Bakanı’nı düşman ilan ediyorum.”
Ama durun bir dakika!
Bu Emir Kusturica, Boşnak kadınlara Sırpların tecavüz etmesiyle ilgili olarak “Abartmayalım” dememiş miydi?
Katliamın ve tecavüzün bile abartılmamasını savunan Kusturica, kendisine yönelik basit bir protestoyu bile “barbarlık, ilkellik...” diye nitelendirip neden büyütüp abartıyor?

Yazarın Tüm Yazıları