Kalpleri darbuka çalınca atıyor

Güncelleme Tarihi:

Kalpleri darbuka çalınca atıyor
Oluşturulma Tarihi: Eylül 15, 2001 01:47

Harem grubuyla tam kadro konuşmaya imkan yok. Çünkü gruptan birileri sürekli turnede oluyor. Tam "grubu bir araya topladık" derken bu sefer de Almanyalı Suat (Berkay) hastalanıyor.

Neyse ki grubun becerikli menajeri Sinan Nergis bol bol konuşarak bu açığı fazlasıyla kapatıyor.  O da olmazsa ne yapardık, bilmiyoruz. Çünkü grup elemanları üzerlerinde turuncu, kırmızı Armani tunikleriye efendi efendi oturuyorlar. Ağızlarını bıçak açmıyor, konuşmayı değil, sahnede darbukalarını konuşturmayı seviyorlar.

Klasik bir açılış sorusuyla başlayalım. Harem'i nasıl kurdunuz?

Bünyamin Olguncan-
Okay Temiz ile Fransa turnesine gitmiştik. O konser çok tutunca ‘‘Yaa niye bir darbuka grubu kurmuyorsunuz?’’ diye sordu. Bütün ritimciler birbirini tanıyor. Vaktimiz oldukça da devamlı Unkapanı'na takılıyoruz. Mega Müzik'in sahibi Ethem Bey'e (Zeytinkaya) ritimle ilgili bir albüm yapmak istediğimizi söyledik o da bu fikri değerlendirdi ve ‘‘Harem’’i oluşturduk. İlk albüm 2000 yılının temmuzunda çıktı.

Hatırlıyorum, her yerde çalıyordu ve birbirimize ‘‘Kim bunlar?’’ diye soruyorduk.

Sinan Nergis-
Beyoğlu'nda İstiklal Caddesi'nin girişindeki AFM Fitaş'da çok çaldı. Özellikle o noktada çalınması bir promosyon anlaşmasıydı. İnsanlar o dükkanı iki ay boyunca Harem'le özdeşleştirdi. Adım adım satışlar arttı. Hatta dükkanın önünde oynayan insanlar görülmeye başladı. İlk albüm sadece bir merhabaydı. İkinci albümde ne yapsak diye düşünürken Ekrem Bey'in önerisiyle elekronik müzikle darbukayı birleştirdik.

Aynı zamanlarda ‘‘Africanism’’ adlı yabancı bir grup çıktı ve aynı şeyi yaptı.

SN-
Albümün onlardan etkilenerek yapıldığını söyleyen insanlar var. Bu albüm uzun süredir hazırdı, taklit filan değil ama Fransız bir prodüktör ile Türkiye'den bir prodüktör aynı şeyi eş zamanlı olarak düşündüler. Müzikal tercih olarak Harem'in ‘‘parti formatında çalan bir grup’’ olmasını istedik. Darbukanın sadece eşlik enstrümanı olmadan da kendi başına var olabileceğini gösterdik. Şu an partilerden özel gecelere, lansmanlara kadar her tarafta Harem çalınıyor, yabancı müzik yayını yapan radyolar bangır bangır Harem çalıyor, Laila'da her dakika Harem CD'si dönüyor.

Harem'de değişiklikler de oldu...

SN-
İlk Harem'deki iki arkadaş kendi rızalarıyla gruptan ayrıldı. Onlara da hayırlı işler diliyoruz. Tabii ki bu arkadaşlar çok önemli ama mesela şimdi de Serkan ayrılırsa bu grup devam edebilir.

Yani gidenin yeri kolayca doluyor mu?

SN-
Tabii ki hayır ama prodüksiyon anlamında gidenin yeri doldurulur. Ama ben Harem'in artık çok fazla değişeceğini zannetmiyorum.

Grubun ismini kim koydu?

SN-
Ethem Bey. Türk deyince akla Topkapı Sarayı, rakı, balık, Boğaz ve harem gelir, yani bu isim gruba cuk oturdu.

Hepiniz çekirdekten yetişme misiniz?

BO
- Kabuktan yetişme. Hepimizin ortamlarında müzik var. Babalarımız abilerimiz, akrabalarımız ritim, darbuka, kanun, keman çalıyor.

Yurtdışına açılma durumları var mı?

SN-
Albümün 150 kopyası Yunanistan'da bar, disko ve kulüplerle medyaya dağıtıldı. İki plak şirketi birden teklif getirdi. Albüm özellikle güney pazarlarında çok ilgi görüyor. İspanya, İsrail, ve Fransa da ilgileniyor. Biz dünya pazarında Sertap gibi tek atımlık bir deneme yapmak istemiyoruz, onların koşullarıyla yarışmak istiyoruz. Beceremezsek de beceremedik diye geliriz, kaybedeceğimiz bir şey yok.

Sizden ders almak isteyenler oluyor mu?

EO-
Genelde bayanlar ‘‘ders verir misiniz?’’ diye soruyorlar. Taksim'de bir çalışma grubumuz var, orada ders vermeyi düşünüyoruz. Boğaziçi Üniversitesi'nde workshop yapmak istiyoruz.

Para kazanmaya başladınız mı?

EO
-Paranın peşinde koşmuyoruz para bizim peşimizden koşuyor, çalıştıkça para kendiliğinden geliyor.

Albümün prodüksiyonuna çok para harcandı mı?

SN-
Bir popçu kadar değil ama yine de epey para harcandı ama paranın dönüşü de daha fazla oldu.

Bütün millet göbek atmaya ne kadar meraklıymış. Bunu siz mi ortaya çıkardınız?

SN
- Evet, bunu Harem ortaya çıkardı. Derya Bey (Köroğlu) bile konserde oynadı. Kaç yaşında olursanız olun bu ritme uyduruyorsunuz ayağınızı.

Bu göbek atma tutkusu ekonomik krize bağlı olabilir mi?

EO-
Bu istek şimdiye kadar hep bastırılmış. Eskiden insanlar gizli gizli göbek atardı.

SN-Tekno müzik insanları dans etme fikrine alıştırdı. Ritm yaygınlaştıkça insanlar rahatladı, krizde insanların enerjiye ihtiyacı var.

Dünyada ritmin kralı kimdir, Mısırlı Ahmet mi mesela?

EO-
Ritimde kral yoktur, herkes öğrencidir. Ama biz darbukayı tek parmakla ve fıskeyle çalarken Mısırlı Ahmet üç parmağıyla çalıyordu. Ona yetişmemiz için çok çalışmamız lazım. O bir numaralı üstaddır ve sazına aşıktır.

Burhan Öçal'ı nasıl buluyorsunuz?

EO-
Kendi dalında isim yapmış güzel bir müzisyen. Kendini çok iyi pazarlıyor ve Avrupa'da tanıtmış.

Hepiniz Roman mısınız?

EO-
Evet, melezlik de var, ama kanımıza Romanlık karışmış.

Harem fanteziniz var mı?

EO-
Yok. Biz kendimizi kanıtlamak ve çok çalışmak istiyoruz.

Ya yapmayın, şahane yerlerde çalıyorsunuz, kadınlar ağzınızın içine bakıyordur...

EO-
Konserlerde kadınlar bize bakıyor ama biz onlara bakamıyoruz. Bakarsak konsantremiz bozuluyor, yani etkileniyorum. Ama ileride bir harem kurma düşüncemiz var. Bayan darbukacılara ders verip onlardan oluşan bir grup kuracağız ve konserlere beraber çıkacağız.

Ritmin bu acayip yükselişinin gelip geçici olmasından endişe etmiyor musunuz?

EO-
Darbuka geçer bendir gelir, bendir geçer perküsyon gelir. Ritim hiçbir zaman bitmez.

Mısırlı Ahmet bir röportajda ‘‘Zengin çocukları darbuka çalmaz’’ demişti. Siz ne diyorsunuz bu hususta?

EO-
Çalmaz diye bir şey yok. Kendi zevkine kalmış bir olay.

Meslek olarak diyorum...

EO-
Haa, o zaman doğru söylemiş. Çünkü anne-baba buna karşı çıkıyor, ‘‘Benim oğlum darbukacı mı olacak’’ diyor. Mesela Mısırlı Ahmet Bey de çok okumuş gezmiş bir insan ama ‘‘Benim kalbim darbuka çalınca atıyor’’ diyor. Bizimki de o hesap.

Öz hakiki Harem tartışması

Harem grubu ilk albümü çıkardıktan zonra dağıldı. Gruptan ayrılan iki kişi (Sibel Can'a çalan ritimciler olarak tanınan Yaşar Akpençe ve Kemal Taşpınarlı) ‘‘Harem’’ adıyla Universal-Neşe Müzik ile sözleşme imzaladı. Adı henüz belli olmayan ancak hazır haldeki albüm çıkmadan ‘‘Harem 2’’ önce davranmış ve piyasaya çıkmış. Mecburen onlar da albümlerini yeni bir isimle çıkaracaklar ama isim ‘‘Harem-Selam’’ mı olacak ‘‘Darbuka's Kings’’ mi henüz belli değil. Universal Neşe Müzik yetkilileri ‘‘Harem’’ isminin tescillenmiş patenti bizde ama kanuni olarak müdahale etmek ve mahkemelerle filan uğraşmak istemiyoruz. Zaten asıl arkadaşlar bizim bünyemizde'' diyor.

Yaşar Akpençe ise ‘‘Kendi isteğimizle ayrılmadık. Ortada büyük sorunlar var. Harem'in müziklerini yaratan Yaşar Akpençe'dir, ilk albüm benim yaptığım solo ve benim beynim sayesinde satmıştır. İkinci albüm de ilkinin rüzgarıyla gitmiştir. Harem şu anda toplama bir grup. Gerçek Harem grubu tekrar toplanabilir ama buna karşı çıkan arkadaşlar var. İki Harem aynı gövdede birleşebilir, biz bunu istiyoruz.’’ diyor.

KİMLERLE AYNI SAHNEDE?

Mesela Mahsun Bey'le (Kırmızıgül) bundan bir hafta önce konser vermiştik, ‘‘Arkadaşımız da Harem grubundan, şimdi ondan bir solo istiyoruz’’ demişti. İnsan onore oluyor.

Ebru Gündeş ile Rumelihisarı'nda konserimiz vardı, ‘‘Harem grubundan eleman arkadaşımız var, bir solo rica etsek çalar mı’’ diye anons etti sahnede. Çok güzel bir şekil oldu, insanlar çok beğendi, o da bizi ayakta alkışladı.

Levent Yüksel, ki kendisi ağır bir insandır, Harem ile verdiği konserde göbek attı, daha doğrusu oynamaya çalıştı.

BALIK DERİSİNDEN, RÖNTGEN FİLMİNDEN

İki çeşit darbuka var. Döküm ve toprak. Döküm darbuka hastanelerde kullanılan röntgen filmlerinden yapılıyor. Toprak darbuka balık derisinden üretiliyor. Eskiden bakır darbuka da kullanılırmış ama artık pek kalmadı. Döküm darbukayı sahnede, toprağı da stüdyoda kullanıyoruz.

SERKAN BALTA (26)

15-16 yıldır darbuka çalıyor. Yıldız Tilbe, Ebru Yaşar, İzzet

Yıldızhan, İbrahim Tatlıses gibi sanatçılara eşlik etti. Evli, bir oğlu var. Fatih'te oturuyor.

BÜNYAMİN OLGUNCAN (29)

Samsun doğumlu. Babası Samsun Belediye Konservatuarı'nda öğretim görevlisi. Ona saz, tambur verdi çalsın diye ama Bünyamin darbukaya başladı, 14 yıldır haşır neşir.

ERCÜMENT İPİN (26)

Adana doğumlu, 26 yaşında. 15 senedir darbuka çalıyor. Birlikte çalıştığı sanatçılar arasında ilk aklına gelenler Ebru Gündeş ve Metin Şentürk. Evli, bir oğlu var. Kurtuluş'ta oturuyor.

SUAT BERKAY (30)

Lakabı ‘‘Almanyalı Suat’’. Bekar. 25 yıl Almanya'da yaşadı. Akbank Caz Festivali'ne katıldı, Okay Temiz'le çalıştı. Mısır'ın en önemli darbukacısı Sait Artist ile aynı sahneyi paylaştı. Her türlü perküsyon aletini çalıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!