Köşe yazarları ne işe yarar?

‘‘KÖŞE yazarları ne işe yarar?’’

Sövülmeye...

Bir kaşık suda boğulmaya...

Tehdit edilmeye...

Öteki köşe yazarlarının hedefi olmaya...

Arabasına bomba koyulmaya...

Pusu kurup öldürülmeye...

Hakkında habire dava açılmaya...

Bunlara yarar köşe yazarları.

Fakat tabii Hugo Young'un sorduğu bu değil.

Efendim, Hugo Young The Guardian Gazetesi yazarlarındanmış. (Neden ‘‘mış’’ dediğimi ileriki satırlarda açıklayacağım.) Geçenlerde Radikal'de yazdığı yazıda sordu bu soruyu, cevabını da verdi.

‘‘Köşe yazarlarının işi güvenilmez ve en genel anlamıyla düşünürsek, gereksiz bir iştir.’’

Katiyen katılmıyorum Mr. Young'a.

Bir kere köşe yazarı hiçbir şey söylemese, köşesini nadasa bıraksa bile gazete sayfasında bir yer işgal etmekte midir?

Etmektedir.

Misal, bizim gazetede 22 köşe yazarı varmış. Nereden baksanız 1 metrekare yer tutar köşelerinin toplamı.

Bu ne demektir?

Muhabirlerin daha az haber toplaması, yabancı gazetelerden daha az tercüme yapılması falan. Yani gazetenin diğer fikir emekçilerinin daha az çalışması. Hiçbir işe yaramasa bu işe yarar köşe yazarları.

Şimdi dünya güzeli Reklam Grup Başkanı'mız Ayşe Sözeri Cemal, ‘‘Ben o köşeleri reklamla doldururum, gazete abad olur’’ diyebilir. Orasını bilemem, bildiğim, benim köşemin reklam aldığı. Yazımın orta yerinde bir araba markası görüyorum kaç cumartesidir.

***

Sonra Mr. Young bilir mi ki biz izin bile yapamıyoruz. Gazetemiz bizden iki gün zor vazgeçiyor.

Neden?

Okurdan şikáyet geliyor zira.

Mr. Young, ‘‘Lütfen izin yapmayın’’ diyen mektuplar almıyor herhalde okuyucusundan.

Tabii ‘‘Köşe yazarı ne işe yarar?’’ diye sorar o zaman. Bizde bugüne kadar neden kimsenin aklına gelmedi bunu sormak?

‘‘Umumi arzu’’ diye bir şey var burada.

***

Aslında ben bu Hugo Young'ın Hugo Young olduğuna inanmıyorum. Bence bizden biri bu zat. Kendisine Mr. Young süsü vermesinin nedeni rahat rahat içini dökebilme arzusu.

Şüphelendiğim biri var hatta. Yerine geçmek için özellikle Young soyadlı birini seçmesini de anlıyorum.

Takma isimler özlemleri dile getirir daima. İnsanız. En doğal ‘‘insanlık hali’’nden bile komplekse kapılabiliyoruz.

Kendimden biliyorum. Bana şimdi takma isim gerekse ‘‘Melissa Çıtır’’ gibi bir şey seçerdim herhalde. Herkeste vardır. Obezseniz ‘‘Filiz’’i bulursunuz bula bula, mısır koçanı gibiyseniz ‘‘Levent’’i.

Fakat sırf yaşına başına zıt soyadı seçmesi değil tabii bu zattan şüphe etmemin nedeni. Kendi dışındaki tüm köşe yazarlarının gereksizliğini her gün köşesinden çeşitli vesilelerle ima etmektedir. Sabıkalıdır yani. Asıl neden bu.

Aslında gönlü ‘‘Pakize Suda ne işe yarar?’’, ‘‘Ayşe Arman gerekli midir?’’ diye sormak isterdi ama kendini ele vermemek için genelleştirmiş durumu.

Fakat bu arada benim paranoyaklığım da ‘‘ikslarc’’ ölçüsüne vardı galiba. Köşe yazarlığı, köşe yazarı açısından bakınca bu işe de yarıyor demek.


MIŞ-MUŞ


Pınar Altuğ, ‘‘Kocamı 3 yılda 8 erkekle aldatmam mümkün mü?’’ demiş.

Evet biraz fazla gibi duruyor. 5 nasıl? Hadi 3 olsun.

*

Londra trafiğini bir Türk çözecekmiş.

Şimdiden çözümü çözecek birini aramaya başlasalar iyi olur.

*

Akdenizli maço erkek tipi tarihe karışıyormuş.

Zeytinyağı yumuşattı bunları.
Yazarın Tüm Yazıları