Sporun durumu magazinden kötü

GEÇEN gün tek meziyeti ünlülerle yatmak olan kişilerin, magazin haberi olarak önümüze atılmasından duyduğum rahatsızlığı dile getirmiştim.

Yeni Şafak'ta Şemsi Yücel, ‘‘Magazin ile ilgili söyledikleri doğru ama ya spor basını’’ diye sormuş.

Bunu da daha önce yazdım.

Tekrarlamakta fayda var.

Spor basını müthiş bir düzeysizlik içinde. Düzeysizlik öyle egemen ki, zaman zaman başka mesleklerdeki düzeysizleri bile alıp ‘‘spor yazarı veya yorumcusu’’ yapıyorlar.

Yalanın dolanın bini bir para.

Yüz haberin doksanı yalan.

Kulüp başkanları veya yöneticileri ile ‘‘akçeli’’ ilişkilere girmiş bir sürü muhabir, hatta spor müdürü...

Zaman zaman bu rezaletler ortaya çıkıyor ama anında üstü örtülüyor.

Spor Yazarları Derneği diye bir kuruluş var ki, Allahlık.

İhbar niteliğinde yazı yazıyorsun, örtbas niteliğinde yanıt veriyorlar. Hatta çoğunlukla onu bile yapmıyorlar.

Şu kadarını söyleyeyim; magazin basınında bile seviye tartışması, spor muhabirleri magazin programı yapmaya soyununca başladı.

Haklısın Şemsi Yücel... Haklısın...

Bu hakikaten ‘manyaklık’

GERÇEK hayat ile televizyondaki ‘‘hayal’’ birbirine karışınca içinden çıkılmaz bir hal alıyor.

‘‘Meltem'e bu yakıştı mı?..’’ ‘‘Çocuklar asıl şimdi duymasın...’’

Diziye anıt dikersen, sonunda olacağı bu işte.

Yahu o Meltem dediğiniz kız Pınar Altuğ.

İkisini birbirine niye karıştırıyorsunuz.

Meltem iyi bir anne, müthiş bir ev hanımı olabilir.

Ama Pınar Altuğ bir manken.

Hasbelkader oyunculuk yapan ve dizisi tutan bir manken o kadar.

Diğer mankenler nasıl evlenip boşanabiliyor, hatta zaman zaman ‘‘evlilik dışı ilişkiler’’ yaşayabiliyorsa, Pınar Altuğ da yaşayabilir.

Rol başka, hayat başka.

Hanım hanımcık rollere çıkan, sempatik Meg Ryan, ‘‘Gladyatör’’ Russel Crowe için kocasını terk edince kimse ‘‘Aaa, hanım hanımcık Meg'e yakışmadı’’ demiyor.

Ama bizde Pınar'la Meltem birbirine karışıyor. Karışınca da bu oluyor.

Ama tabii oyuncular da bunu hak ediyor.

Rol icabı anneliğe verilen ‘‘Yılın Annesi’’ ödülünü kabul edersen, olacağı bu.

Arınç ve yeni adamları

BÜLENT Arınç sivridir, farklıdır ama ‘‘namuslu’’ adamdır.

En azından şimdiye dek aksini görmedik.

Ancak son icraatından biri, ‘‘namuslu’’ bir adama yakışmayacak türden.

Meclis Genel Kurul Salonu'nun yenilenmesi sırasında ortaya çıkan büyük yolsuzluğu hatırlıyorsunuz.

O yolsuzluğun ortaya çıktığı dönemde, yolsuzluğa bulaşan pek çok kişi görevlerinden alınmış, en azından kızağa çekilmişti.

Sadece bir isim, Ahmet Korkmaz isimli zatı muhterem Danıştay'ın ‘‘1 yıl ila 3 yıl hapis istemiyle yargılanması gerekir; çünkü Meclis inşaatında görevini kötüye kullanmış olabilir’’ tespitine rağmen görevden alınmamış, tam aksine daha sorumlu görevlere getirilmişti.

Ben de keyfiyeti 11 Haziran 1999 günü bu köşede dile getirmiştim. Bunun üzerine Korkmaz görevden alınmıştı.

Bu Ahmet Korkmaz geçtiğimiz günlerde Bülent Arınç tarafından tekrar TBMM'de müdür yardımcılığı görevine getirildi.

Aklansa, hiçbir diyeceğim olamaz. Ama aklanmadı. Sadece hakkında açılan ceza davaları, Af Yasası nedeniyle düştü. Fakat Maliye Bakanlığı'nın açtığı tazminat davası hálá sürüyor.

6 bin kişinin çalıştığı Meclis'te başka adam mı yok?

Diyeceksiniz ki, ‘‘bilmeden olmuştur’’.

Diyelim ki, bu ‘‘bilmeden’’ oldu.

Ya anlatacaklarım...

Ali Osman Koca adlı bir vatandaşımız Meclis Genel Sekreter Yardımcısı yapıldı.

İyi de, hakkında Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin ‘‘görevi kötüye kullanma’’dan verdiği 1 yıllık hapis cezası ne olacak? Mahkemenin cezayı ertelemiş olması Koca'‘‘temizler mi’’, yoksa Koca görevi mi kirletir?..

Yetmedi mi?

Meclis'te ‘‘Gereksiz kadro, işe yaramaz eleman fazlalığı var’’ diyen Arınç, Milli Saraylar Satınalma Komisyonu Başkanlığı'na İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden Hamza Akdağ'ı getirdi. Yok muydu bu görevi yapacak içeriden biri?

Hadi o göreve uygun biri yoktu.

Peki teknik müdürlükte mühendis olarak göreve başlatılan Zuhal Katırcıoğlu'nun eski Refah Partisi Niğde Milletvekili Salih Katırcıoğlu'nun eşi olması şart mıydı?

Ya Sayın Arınç!.. Sivri çıkışlarınızı hoş görelim de, ya bunlar?..

Ne farkınız var sizden öncekilerden, sivriliğinizden başka?..

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Fikir, bilgi veya mal üretmeden zengin olunamayacağını milletçe kavradığımız zaman.
Yazarın Tüm Yazıları