Dersim’in çığlığı...

Tayyip Erdoğan’ın Kemal Kılıçdaroğlu’nun açtığı foseptik çukurunda vuruşmayı niçin kabul ettiğini bir türlü anlayamıyorum. 12 Eylül’de referanduma sunulacak anayasa değişiklikleri, “askeri darbe anayasası”nın yüreğine saplanan bir “demokratik hançer.” Evet, “ölümcül” değil, o nedenle “yetmez ama evet”.

Haberin Devamı

Hal buyken, Tayyip Erdoğan, anayasa değişikliklerinin “demokratik-ilerici” niteliğini vurgulayarak, CHP’yi ve Genel Başkanı’nı, tutunmaya çalıştıkları anti-demokratik kulvarda teşhir etmek yerine, onunla “düzeysizlikte buluşma”yı niçin seçiyor; anlayamadığım bu.
Bu “düzeysizlikte buluşma” seçimi, tüm toplumu siyasetten soğuturken, Pazar günü Joost Lagendijk’in “Recep bey ile memur Kemal karşı karşıya” başlıklı mükemmel yazısının sonundaki şu hükmü haklı çıkarıyor:
“Geçmişte Başbakan Türkiye’yi, birinci sınıf kurumlar ve birinci sınıf anayasayla birlikte, birinci sınıf bir demokrasi yapmak istediğini iddia ediyordu sık sık. Fakat önde gelen siyasetçileri birbirleriye ikinci sınıf yöntemler kullanarak kavga ederken, bu ülke o noktaya nasıl varabilir?”
***                     ***                 ***
“Düzeysizlikte buluşma”, ister istemez, karşılıklı yanlışları da beraberinde getiriyor. Başbakan’ın Kılıçdaroğlu’nun –CHP Genel Başkanı’nın üstünü örtmek istediği anlaşılan- “Dersim’liliğine” gönderme yaparak, İsmet İnönü’nün 1938’de vergi vermiyorlar diye 30-40-50 bin Dersim’liyi bombalayarak öldürdüğünü iddia etmesi ve “işte CHP budur” diye Kılıçdaroğlu’na fatura çıkartması doğru bir yöntem midir?
Dersim katliamı, İsmet İnönü’ye ve oradan “miras yoluyla” CHP’ye ve Kemal Kılıçdaroğlu’na fatura edilerek anlaşılabilir mi? Dersim katliamının cereyan ettiği tarih, Türkiye’de İnönü dönemi değil, Atatürk’ün son dönemidir. Herkesin üzerinde Atatürk vardı.
Başbakan, Kılıçdaroğlu’nu Dersim konusunda tek ayak üzerinde yakalamak istiyorsa, TBMM’ye konuyu getirip “Dersim dosyası”nı açsın, çok daha etkili olur.

Haberin Devamı

“Buluşma” mekanı “düzeysizlik” olunca, bu yöntemi başlatmış olan Kılıçdaroğlu’ndan da bir zırva geldi. “Ben (Dersim’in bombalandığı tarihte) daha doğmamıştım” dedikten sonra şu söylediklerine bakın:
“Recep bey yeri gelince timsah gözyaşları döküyor. Dersim deniyor. BOP’un eş başkanı Recep beydir. Irak’ta binlerce Müslüman kadına tecavüz edildi, binlerce çocuk öldürüldü. Siz hiç Recep beyin bir şey söylediğini duydunuz mu? Niye konuşmadı? Çünkü BOP’un eş başkanıdır. Irak’ta katledilen Müslümanların sorumlusu BOP ve eşbaşkanıdır.”
“BOP nedir?” diye sorsanız, Kılıçdaroğlu’nun doğru cevap verebileceğini hiç sanmam. Bilen kişi, zaten böyle kaba demagoji yapmaz. Tayyip Erdoğan, BOP’un eş başkanı filan değildir. BOP diye bir örgüt, bir mekanizma yok ki, başkanı ya da eş başkanı olsun. Tayyip Erdoğan, Türkiye adına, İspanya Başbakanı Zapatero ile birlikte bir BM projesi olan “Medeniyetler İttifakı’nın eş başkanı”dır, bunun ise BOP hiçbir ilişkisi yoktur.
Ayrıca, Irak’ta hayatını kaybeden onbinlerce Müslüman, ne yazık ki, büyük ölçüde Şii-Sünni çatışmasının kurbanlarıdır. Ülkede Amerikan işgalinin ardından bir şekilde hüküm süren mezhebi iç savaşın kurbanları oldu. Tayyip Erdoğan’ın buna karşı sesini yükselttiğini ise defalarca işittik.
Kılıçdaroğlu, tek kelimeye pis polemik yapıyor ve tıpkı Tayyip Erdoğan’ın Dersim konusundaki sözleri gibi doğru söylemiyor.
***                 ***                ***
İki siyasi şahsiyetin “hangimiz daha yanlış konuşacağız, hangimiz daha düzeysiz olacağız” çekişmesinin çözümü var. Önceki gün Avrupa’daki iki Dersim federasyonunun genel başkanları Yaşar Kaya ve Özkan Tacar, her iki siyasi şahsiyete “Dersim’in Çığlığını Duyan, Siyaseten İstismar Etmeyin!” başlıklı bir çağrı yayımladı.
“Çağrı”yı izleyelim:
 ”Dersim, Sabiha Gökçen'in de pilot olarak katıldığı uçak filosu tarafından 4 Mayıs 1937'den itibaren bombalandı ve binlerce masum insan katledildi. Bombardıman 1938 yılının sonbaharına kadar yoğun bir şekilde devam etti. Başbakan'ın ifadesi ile "20 ile 50 bin arasında masum Dersimli katledildi", bir o kadarı da batı illerine sürgüne gönderildi, kimsesiz çocuklar savaş ganimeti gibi toplanıp ya asker ailelerine dağıtıldılar, yada meçhule.
Sayın Başbakan'ın açıklamalarını Dersim'e yapılmış soykırıma varan vahşetin bir itirafı olarak kabul etmek gerekir.
Sayın Erdoğan,Devlette süreklilik vardır, Dersim bombalanırken Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, Başbakan ise Celal Bayar'dı, bugün devletin yöneticileri ise Sayın Cumhurbaşkanı Gül ve sizsiniz. Devletin yaptığı haksızlıkların giderilmesi görevi bugün sizin sorumluluğunuzdadir.Biz  1937-38 de katledilenlerin çocukları, torunları, akranları olarak sayın Erdoğan'ın samimiyetine inanmak istiyoruz. Çok önemli açıklamalar yaparak 72 yıllık yaraya parmak bastınız. Dersim'in acılarını anladığınızı yanlızca sözlerle değil pratik adımlarla gösterin, Dersimlilerin taleplerine kulak verin.
1. Dersim Halkı 72 yıldır devletten bir özür bekliyor. 4 Mayıs'ı resmen Dersim'in acılarını paylaşma günü ilan edin. Tarihle yüzleşmek devletleri ve toplumları küçük düşürmez, aksine saygınlık kazandırır. Türkiye ancak kendi tarihi ile yüzleşerek medeni ülkeler arasındaki yerini alabilir.
2. 15 Kasım 1937 tarihinde Elazığ Buğday Meydanı'nda idam edilen Dersim'in önderlerinden Seyid Rıza ve arkadaşlarının mezar yerlerini aradan geçen 73 yıl sonra açıklayın.
3. 1938 tarihinde evlatlık verilen, çocuk esirgeme yurtlarına verilen ya da dönemin yetkililerince kendi üzerlerine kaydedilen Dersimli yetim çocukların tam listesi açıklayın. Aradan 72 yıl geçmesine rağmen, yüzlerce insanımız kendi akrabalarını aramaktadırlar, hayatlarının son dönemini yaşayan bu mağdurların acılarını dindirin.
4. Dersim'i yok etmenin bir parçası olarak planlanan Munzur, Harçik ve Peri Vadilerindeki baraj inşaatlarının durdurun, Dersim Halkının çığlığına kulak verin.
5. "Dersim 1938 Katliamını Araştırma ve Hakikatleri Araştırma Komisyonu" kurun.Dersim'de yapılan katliamın planlayıcısı ve uygulayıcısı hiç kuşku yok ki CHP'dir. CHP katliamdaki rolünü kabul etmeli ve Dersim Halkı'ndan resmen özür dilemelidir, Onur Öymen gibi kafatasçıları partiden ihraç etmelidir. Parti ve Devlet politikaları ile cesurca yüzleşmelidir. Tarihi haksızlığın giderilmesine yardımcı olmalı ve TBMM'de konu hakkında yapılacak yasal çalışmalara destek vermelidir.
Bir çağrımız da Sayın Kılıçdaroğlu'na olacak;1938 yılında Düzgün Bava eteklerinde katledilen akrabalarınızın çığlıklarına kulaklarınızı tıkamayın. Mağdur ve mazlum bir halkın ferdi olarak, bir Dersimli olarak atalarınızın çığlığını duyun. Dersim'de insanlık suçu işleyenlerin, suçlarına ortak olmayın. Hiç bir politik amaç onbinlerce masum insanın hunharca katledilmesini haklı çıkaramaz, Dersim Halkı sizden acıları dindirecek, tarih ile yüzleşecek adımları atmanızı bekliyor.
Sayın Erdoğan, Sayın Kılıçdaroğlu,Dersim'i politik çekişmelerin bir aracı olarak değil; tarih ile yüzleşmenin, barış içinde bir gelecek inşa etmenin bir vesilesi yapalım.Dersim'de insanlarımız hala süngü ve kurşun yaraları ile yaşamaktadırlar. 72 yıldır kapanmayan bu yara daha ne kadar kanamaya devam edecek.”
Miting meydanlarında birbirinize RTÜK yasaklarına girecek cinsten hakaret eden ve üstelik “tarih yanlışları”yla birbirinize giren Sayın Tayyip Erdoğan ve Sayın Kemal Kılıçdaroğlu:
Bu “çağrı”nın gereğini yerine getirmeye var mısınız?

Yazarın Tüm Yazıları