Geceler biraz da ıskaladığımız şeyleri örterler

Bahar aylarıyla birlikte, İstanbul'daki lokantalarda, gece kulüplerinde hummalı bir faaliyet başladı.

Herkes arada bastıran yağmura, kış geri geldi dedirten soğuklara aldırmadan harıl harıl çalışıyor, yaza hazırlanıyordu. Geçen yıldan bu yana el sürmedikleri eski yazlıklarını onaranlar, deniz kokan yeni adreslere taşınma hazırlığı yapanlar...

Elbette herkes değil: ‘‘Beni seven bana gelir’’ diye şehirde kalmaya karar verenler olduğu kadar, kapılarına kilit vurup sezonun daha uzun sürdüğü Çeşme-Bodrum yolunu tutanlar da oldu.

Bahçesi olan bahçesini açtı, terası olan terasını.

Bahçesi de terası da olmayan kaldırımlara bir iki masa attı.

Karşı yakanın sakinleri bu koşturmacayı biraz da bıyık altından gülerek izledi. Üsküdar'dan Beykoz'a Boğaz kıyısını, Moda'dan Bostancı'ya sahil yolunu, Göztepe'nin eski günlerden yadigár büyük bahçeli köşklerini mesken tutanlar yerlerinden kıpırdamadı: Ne de olsa onların müşterileri İstanbul'un en eski ‘‘sayfiye’’cileri. İhanet etmez, hele hele yaz aylarında öldür Allah başka yere gitmezler.

Anlaşmalar yapıldı, alındı, satıldı, eksikler tamamlandı: İstanbul yaza hazırdı.

Havaların ısınmasıyla birlikte de İstanbullular kendilerini sokaklara attı.

Yaşlısı genci, kadını erkeği yürüyüşe çıktı.

Kovasını oltasını çıkaran, balığa.

Nişantaşı'nın kaldırımları, Beyoğlu'nun pasajları, Galata'dan Sultanahmet'e hanların, otellerin manzaralı terasları, Cibali'nin, Kumkapı'nın sokakları doldu taştı.

Ortaköy-Kuruçeşme hattında oturanlar bir kez daha taşınma kararı aldı.

Hafta sonları, mayosunu kapan havuzlara ya da yıllarca unuttuktan sonra yeniden hatırlanan Kilyos plajlarına koştu. Biraz olsun soluklanmak için Park Orman'a, Saklıköy'e, Belgrad Ormanları'ndaki ‘‘kendin pişir kendin ye’’cilere gidildi.

Motoru olan soluğu Sapanca'da, Ağva'da aldı.

Teknesine atlayan Adalar'da, Kavaklar'da.

Sabah kahvaltı veren çay bahçelerine gidildi.

Öğle yemekleri bir yerlerde yendi. Öğleden sonra yaşlılar kestirirken gençler piyasa yerlerini mimledi.

Akşamla birlikte yorgun argın eve dönenler de vardı, günün ilk yudumunu yudumlamak için eşref saatini kollayanlar da.

Sonra herkes kendi dünyasına çekildi: Mışıl mışıl uyuyanlar, gözünü uyku tutmayanlar, evlerinden çıkmayan, evinin yolunu unutanlar.

HAVA DÖNER YAZ BİTER

Geceler biraz da ‘‘ıskaladığımız şeyleri örterler.’’

Bu hengame okullar kapanıncaya kadar böyle sürer.

Sonra tatile gidilir, gidemeyenler onlara bir tatili bile çok gören hayata, koşullara, patronlara küser.

Bastıran sıcaklardan, bunaltan nemden şikáyet edilir.

Herkes birbirine serin adresler verir.

Ve bir gün ansızın hava döner, yaz biter.

Ama havalar yeni ısındı, içimizi ürpertecek o bulutlu sabahlara kadar önümüzde yaşanacak uzun bir yaz var.

Bunca hazırlıktan sonra böyle olacağı belliydi: Geçtiğimiz haftalarda bir açılış furyasıdır gitti. Neredeyse İstanbul'un her köşesinde, her semtinde bir yerlerin açılışı yapıldı.

Kimi sessiz sedasız, kimi havai fişekli.

Basının gözdesi Ortaköy Kuruçeşme'deki gece kulüpleriydi.

Sanıyorum önce Zihni Bar açıldı. Yılların Zihni'si müzmin bekárlığa en azından işletme alanında son verip İzzet Çapa ve arkadaşlarıyla anlaştı. Ve sezonu ilk açan yer olarak parsayı topladı.

Sonra Ortaköy'de Dada'nın yazlığı ve yanında bu yıl gençlerin gözdesi olduğu söylenen Angelique-Buz Bar.

GEÇEN YILIN GALİBİ REINA

Biraz ileride geçen yılın galibi Reina.

Biraz daha ileride de yenilenen dekoruyla Boğaz'a Nil Nehri muamelesi yapan palmiyeli Laila.

Biri hariç birbirine gidemedim. O da bu güzergáhta değil. Daha yukarıda. Boğaz'a kuşbakışı bakan Balmumcu'da.

Avi Behar uzun yıllar İstanbul'da turladıktan, bambaşka işlerde çalıştıktan sonra iki yıl kadar önce benim Garden 74 iken hiç gitmediğim bu mekánı almış, yenilemiş. Adını da Ginger Up olarak takdis etmiş.

Geçen kış bir arkadaşımın doğum gününü orada kutladık. Açık büfede nefis yemekler yediğimi hatırlıyorum. Ama Mehmet Teoman aramasa ve yaz süresince Coco-Gramafon'un üstelik Ziya Yağtuğ'un küçük lokantasıyla birlikte Ginger Up'ın terasında olacağını söylemese koşa koşa açılışa gider miydim, bilmiyorum.

Giderdim de açılışa değil: Köprü ışıklarına karşı bir arkadaşımla birlikte yemek yemeye.

Terasta ortada Avi'nin kendi barı var.

Sağda da Coco-Gramafon'un upuzun barı ve ucunda da Mehmet'in krallığı.

Müziği Mehmet yapıyor. Kulağında kulaklıkları canının çektiğini çalıyor. Dalida'dan Kiri Te Kanawa'ya, Gencebay'dan Abbey Lincoln'e aklına kestiği, içinden geldiği gibi.

ORTADA FELLİNİ KAHRAMANLARI

Mehmet ters akan nehirler gibidir.

İnsanlar gençliklerinde DJ olmaya gönül verir sonra da müziğin başka alanlarına geçer ya, Mehmet, uzun yıllar dillerden düşmeyen şarkı sözleri yazdıktan, bugün her biri birbirinden ünlü şarkıcılarla çalıştıktan, adı sanı duyulmamış insanları ‘‘şöhret’’ yaptıktan, işletmeciliğe el atıp ağzının payını aldıktan, motoruna atlayıp dünyayı dolaştıktan, en önemlisi de hayatını doya doya yaşadıktan sonra tam da ‘‘duruldu’’ dediğimiz bir anda DJ olmaya karar verdi.

Önce Andon'u Sıraselviler'in uğrak mekánlarından biri yaptı.

Sonra, Beyoğlu'nun arka sokaklarında bugüne kadar eşi benzeri görülmemiş bir yer açtı: Coco Palace. İçerde kırmızı kanapeler, adak mumları, ortada dolaşan Fellini kahramanları.

Daha sonra da ver elini Tünel. Gramofon'la anlaştı.

Şimdi de Coco-Gramafon olarak yaz boyunca Ginger Up'ta.

Sol tarafta set üstünde Ziya'nın yeri var.

Ziya çırpıntılı denizler gibidir. Rüzgárı eksik olmaz.

Uzun yıllar Safran'da Aslı Altan'la çalıştıktan sonra geçen kış Odakule'de Nu Pera'nın olduğu binanın alt katında kendi yerini açtı. Minicik bir lokanta. Thonet iskemleler, uçuşan perdeler, coştuğu zaman başına geçtiği müzik. Mutfakta da Nicholas. Türkiye'de Türk yemekleri yapan ilk ve tek Fransız. Tuhaf tabii. Fransız yemeği yapan Türk ustalara nazire gibi.

Mehmet'in müziğini dinlemek, itiş kakıştan uzak rahat rahat yemeklerini yemek isteyenlere duyurulur. Orada, Balmumcu'da birbirine benzemeyen üç adam ve birbirinin içine geçmiş üç mekán var.

Adres: Bestekár Şevki Bey Sokak. No: 74 Balmumcu

Tel: 0.212 274 20 45

Fiyatlar: Coco Gramafon: İçkiler: 7,5-10 milyon

Ginger Up: Adam başı 45-50 milyon

Ziya'nın Yeri: 30-35 milyon.
Yazarın Tüm Yazıları