Fabrikalarda mescit denetimine dair racon

BURSA’da Bosch Fabrikası’nda çalışan bazı işçiler...

- Fabrikada mescit yok, soyunma dolaplarının bulunduğu yerde namaz kılıyoruz.

Haberin Devamı

- Namaz kıldığımız için baskı görüyoruz.
- Namaz kılanlara ihtar veriliyor, psikolojik baskı uygulanıyor.
Diye Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’na bir dilekçe vermişler.
Başbakanlık da, Bursa Valiliği’ne “Konu araştırılsın” diye talimat vermiş.
Ve kent yetkililerinden oluşturulan bir “denetim timi”, fabrikayı basmış, şikâyetleri yerinde incelemiş.
* * *
Durun, hemen “Ne oluyoruz kardeşim, burası Suudi Arabistan mı?” falan demeye kalkmayın.
Burası Türkiye’dir ve bu ülkede herkes inancını serbestçe yaşama hakkına sahiptir.
Dolayısıyla bu denetim, başından sonuna kadar haklı bir denetimdir.
Ama bunun bir şartı var:
Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı, bir sakallı hacı amcanın fabrikasında, ramazan ayında oruç tutmadığı için baskı gören işçilerin çektiği çileye aynı duyarlılıkla yaklaşacağına dair bir güven telkin edebiliyor mu?
Yani...
“Namaz kılan işçi”ye gösterilen şefkatin aynısının “oruç tutmayan işçi”ye
de gösterileceğine dair kuvvetli bir iklim yaratabiliyor mu?
Mesele budur...
Aksi takdirde...
“Ne oluyoruz kardeşim, burası Suudi Arabistan mı?” diye çıkışanlara söylenecek bir laf bulunamaz.
* * *
Bir de şu var:
Eğer bu insan hakları kurulları...
“Namaz kılan işçiler” için harekete geçerken...
Tersanelerde can veren işçiler için...
Maden ocaklarında göçük altında kalan işçiler için...
Merdiven altlarında üç kuruşa çalıştırılan türbanlı işçi kızlar için...
Sigortasız çalıştırılan garibanlar için...
Mevsimlik işçiler için...
Kılını bile kıpırdatmıyorsa...
Biz o kurullara “insan hakları kurulu” değil de, “kafa dengini koruma kurulu” deriz.
Bu tür korumaların da ne Allah katında, ne de kul katında bir kıymeti vardır.

Haberin Devamı

Bir düzeltme, bir açıklama

-  BAŞBAKAN’IN TATİLİ: Dünkü yazımda “Yaz günü temmuzda yapılabilecekler” başlığı altında “Ethem Sancak’ın Bodrum’daki oteline şöyle bir uğrayıp Başbakan Tayyip Erdoğan’la aynı havayı solumak” seçeneği de vardı. Yaz günü temmuzda insan şaşırabiliyor. Bodrum’daki otelle Ethem Sancak’ın tabii ki bir alakası yok... Otel Fettah Tamince’nin otelidir. Düzeltir, özür dilerim. Ayrıca Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Bodrum’da Fettah Tamince’ye ait bir otelde tatil yaptığı bilgisinin de doğru olmadığını öğrenmiş bulunmaktayım. Bir özür de bunun için... Kısacık bir cümlede iki yanlış... Allah bir daha göstermesin.
-  HÜSEYİN ÇELİK’TEN AÇIKLAMA: AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in ima yollu olarak Kemal Kılıçdaroğlu’na “ahmak” dediğini yazmıştım. Çelik’in bu konudaki açıklaması aynen şöyle: “Ben Kılıçdaroğlu sınıra gitmeden çok önce bir televizyon programında ‘Cesur olmakla ahmak olmayı karıştırmayın’ demiştim. Gayrinizami silahlı terörist güçlerle mücadele ederken kimsenin kurşunlara karşı kabadayılık yapma lüksü yoktur. Köroğlu asırlar öncesinden ‘Tüfek icat oldu mertlik bozuldu’ demiş. Ben genel prensip olarak ifade ettim. Kimseye doğrudan ya da ima yoluyla ahmak demem.

Haberin Devamı

Yok artık

-  “Çömeldin / dik durdun” meselesi, zerre kadar hız kesmeden gündemdeki yerini koruyabiliyorsa... YOK ARTIK.
-  “Sevgili Ebru... Çok güzel söyledin... Yüreğine sağlık... Yolun açık olsun” şeklindeki jüri yorumlarıyla “star arama” yarışmaları hâlâ yoğun ilgi görüyorsa... YOK ARTIK.
-  “Deniz Baykal, ‘Dostlarınızı satmayın’ derken Kılıçdaroğlu ‘Biz kimseyi satmayız’ dedi” türünden haberler hâlâ geniş yer bulabiliyorsa... YOK ARTIK.
-  Dünya Kupası neredeyse bitmek üzereyken bile vuvuzela üzerinden yapılan geyikler hâlâ son süratse... YOK ARTIK.
-  Gizli görüşmelerden sonra bile hâlâ Ahmet Davutoğlu için taviz vermez, ödünsüz, deha, devlet adamı gibi sıfatlar sıralanabiliyorsa... YOK ARTIK.

Haberin Devamı

Sakın kendini şu tiplerden

-  Yandaşı olduğu partiyi savunurken vicdan falan hak getire durumuna düşenlerden.
-  Bulunduğu makam ve mevkide kalabilmek uğruna kişiliğini ezdirmeye katlananlardan.
-  Tatil denilince aklına Çeşme ve Bodrum dışında bir yer gelmeyenlerden.
-  Yetkili bir makama gelince karakter ve huy değiştirenlerden...
-  Hafiften bozuşup ayrılığa yakın olunduğu anda çirkinleşenlerden.
-  En sevdiği şarkıcının Serdar Ortaç olduğunu söyleyenlerden...
-  Kitap dendiğinde aklına sadece kişisel gelişim kitapları gelenlerden...
-  “Çok Güzel Hareketler Bunlar” adlı programını izlerken kahkahalarını tutamayanlardan.

Katliam yarıştırmak

ÇOK açık yazacağım:
Ben eskiden...
2 Temmuz Sivas katliamının yıldönümü geçince...
Hemen 5 Temmuz’da Erzincan’a bağlı Başbağlar Köyü’nde meydana gelen katliamın yıldönümünün üzerine atlardım.
Oradaki feryatların yankılanması için çaba sarf ederdim. Oradaki trajediyi ön plana çıkarmaya çalışırdım.
Lisan-ı hal ile şunu demek isterdim:
Siz bizi Sivas katliamı ile mi suçluyorsunuz, o zaman biz de sizi Başbağlar’la suçlarız.
Sizin Sivas’ta katliam kurbanlarınız varsa, bizim de Başbağlar’da var.
Gözümü tarafgirlik o kadar bürümüştü ki...
Katliam yarıştırıyordum.
Ama şükür ki...
Çok uzun zamandan beri bu kirli ve vicdansız eylemden elimi eteğimi çektim.
Artık katliamları yarıştırmıyorum.
Sivas katliamı konusunda tarafgirlikten kurtuldum, özeleştirimi verdim. Oradaki vahşetin adını koymayı başarıyorum uzun zamandan beri.
Başbağlar konusundaki duyarlılığımı da sürdürüyorum. Masum köylülerin hunharca katledilmesi karşısındaki isyanımın şiddetinde bir değişim yok.
Artık...
Kalbimin en derinliklerinde “Madımak sizin / Başbağlar bizim” gibi vicdansız bir ayrıma yer yok.

Yazarın Tüm Yazıları