AB süreci meçhule giden bir gemi mi?

TÜRKİYE ile AB arasında geçen çarşamba günü Brüksel’de düzenlenen Hükümetlerarası Konferans ile birlikte tam üyelik müzakerelerinin 13’üncü ayağını oluşturan “Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı” başlığı da törenle müzakereye açılmış oldu.

Törene Dışişleri Bakanı Prof. Ahmet Davutoğlu, Devlet Bakanı Egemen Bağış ve Tarım Bakanı Mehdi Eker olmak üzere tam üç bakanın katılması Türk hükümetinin bu başlığın açılmasına büyük bir önem atfettiği görüntüsünü verdi. Hem Türk bakanların açıklamalarında, hem de bu başlığın açılması için gerçekten büyük bir çaba sarf eden İspanya’nın Dışişleri Bakanı Migueal Angel Moratinos’un konuşmasında Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği konusunda kuvvetli taahhütler ifade edildi.
ADAYLIK SÜRECİNDE 10 YIL GERİDE KALDI
Brüksel’de 13’üncü başlığın açılması tam üyelik müzakereleri açısından ne anlama geliyor? Bu soruya yanıt için sürecin bugüne dek izlediği seyri kısaca hatırlamamız gerekiyor.
Helsinki’de 11 Aralık 1999 tarihinde yapılan AB Zirvesi, Türkiye’yi resmen tam üye adayı ilan etti. Ardından 17 Aralık 2004 tarihli AB Zirvesi’nde, müzakerelerin 2005 sonbaharında başlaması kabul edildi.
Adaylığın tanınmasından sonraki altıncı yılın sonuna doğru başlayabildi tam üyelik müzakereleri. Hükümetlerarası Konferans bu amaçla Lüksemburg’da gösterişli bir törenle açıldığında tarih 3 Ekim 2005’i gösteriyordu.
AB, aynı gün bir başka tam üye adayı Hırvatistan ile de müzakerelere başladı.
Hırvatistan, tam üyelik için resmi başvurusunu Türkiye’nin adaylığının kesinleşmesinden yaklaşık 3 yıl sonra, 21 Şubat 2003 tarihinde yapmıştı. AB Konseyi, yaklaşık bir buçuk yıl sonra 18 Haziran 2004 tarihinde Hırvatistan’ı tam üye adayı ilan etti. Ardından hızlandırılmış bir takvimle müzakerelerin Türkiye ile eşzamanlı bir şekilde başlaması karara bağlandı.
35 BAŞLIKTAN YALNIZCA 13’Ü AÇILABİLDİ
Aday ülke, tam üye olabilmek için toplam 35 başlıkta mevzuatını AB müktesebatıyla uyumlu hale getirmek zorunda. Her bir başlığın önce siyasi bir kararla açılıp mevzuatın AB kurallarına uyarlanması, ardından yine siyasi bir kararla kapatılması gerekiyor. Bu şekilde 35 başlığın açılıp kapatılması tamamlandığında ilgili ülke de AB standartlarını yakalayıp tam üyeliğe hazır hale gelmiş oluyor.
Türkiye’nin ne zaman tam üye olabileceği sorusu bu başlıkların açılıp kapatılma hızıyla yakından ilgili. Türkiye bugüne kadar 35 başlıktan yalnızca 13’ünü açtırabildi.
Başlıkların açılma temposunun aynen devam ettiğini varsaydığımızda, 35 başlığın hepsinin açılabilmesi için 2005 sonrasında 12-13 yıl gibi bir zamanın geçmesi gerekiyor. Bu da bizi 2018-2019 aralığına getirir.
Başlığın açılması yeterli değil. Önemli olan, başlığın kapatılması. Peki Türkiye 13 başlıktan kaç tanesini kapatabildi? Yanıt: 1 başlığı... Diğer 12 başlık açık duruyor.
Çok önemli bir noktaya daha dikkat çekelim. Başlıkların bir bölümünün açılabilmesi çok kolay gözükmüyor. Çünkü Kıbrıs Rum Yönetimi, Kıbrıs sorununu gerekçe göstererek 6 başlığın açılmasını veto ediyor. Fransa da 5 başlığı bloke ediyor. Bu kategorideki 11 başlığın ne zaman açılacağı konusunda tam bir belirsizlik hâkim.
MÜZAKERELER SÜRDÜRÜLEBİLİR OLMAKTAN ÇIKIYOR
Yeniden Hırvatistan örneğine dönelim. Müzakerelere Türkiye ile birlikte başlayan Hırvatistan’ın başlıklardaki performansı ne durumda? Hırvatistan, 35 başlıktan 33’ünü açmış, bunlardan 20’sini de kapatmış durumda. Hırvatistan’ın içinde bulunduğumuz ayın sonuna kadar 3-4 başlığı daha kapatması bekleniyor.
Brüksel’deki genel beklenti, Hırvatistan’ın tam üyeliğinin en geç 2012 yılı içinde gerçekleşeceği yolunda.
Hatırlanacaktır, 1999 yılında Türkiye adaylığı aldığında, tam üyeliğin 2013-2015 zaman aralığı içinde gerçekleşeceği sıkça telaffuz ediliyordu. Bu tarih artık Türkiye için hayal ötesidir. Komisyon çevrelerinde bugünlerde 2023 yılının telaffuz edilmeye başlandığını belirtelim. Mevcut tempoda bu bile iyimser bir tarih olarak gözükebilir.
Objektif verilerle göstermeye çalıştığımız üzere müzakerelere bugünkü yönelişi, kabul edelim ki artık sürdürülebilir bir durum olmaktan çıkmaktadır.
Bu yönelişin getireceği AB yorgunluğunun Türkiye’nin tam üyelik şevkinin tümüyle kırılmasına yol açması kaçınılmazdır. Böyle bir sonuç arzulanmıyorsa, bu gidişata bir noktada müdahale edilmesi zorunlu hale gelecektir.
Yazarın Tüm Yazıları