Komşu tehlikesi

SEZON içindeki bir yazıda ‘‘Türkiye'de 3 tane derbi var ama, bu maçları idare edebilecek 3 tane hakemimiz var mı?’’ diye bir cümle sarfetmiştim. Bazı kesimlerden tepki geldi. Peki bana şimdi bu sezonun bittiği günlerde, düşme veya şampiyonluk maçı idare edebilecek üç isim sayabiliyor musunuz?

7 tane FIFA hakemimiz var. Akla ilk gelen Serdar Tatlı ve Ali Aydın ikilisi. Serdar da FIFA değil. Kuddusi olur dedik, ama daha fındık fıstık maçı olan Fenerbahçe- Diyarbakır maçını idare edemedi.

Peki bu sene hakemler düşme potasında yüzde kaç rol oynadılar? Bence oran bir hayli yüksek. Hele son 6-7 hafta futbol takımları, yöneticiler, hakemler üçgeninde tam bir komedi yaşandı.

Rezillik diz boyu

Rezillikler diz boyuydu. Bazıları hala utanmadan, sıkılmadan çıkıp beyanat veriyor. Herkes kötüyü örnek gösteriyor. ‘‘Bunu yapmasaydım iyi olurdu, benim yaptığım adilik, şerefsizlik’’ demiyor. ‘‘Hasan bunu yaptı, Mehmet şunu yaptı’’ diyor.

İşin başka bir ilginç yönü. Türkiye liginde bir tehlike kapıya dayandı. Bölge illeri dayanışması var. Eskiden yakın illerin takımları birbirinin gözünü oyardı. Şimdi ‘‘Komşu il, kardeş il’’ diyorlar.

Bir düşünün Malatya, Elazığ, Diyarbakır üçlüsü. Çıkın kuzeye... Trabzon'un yanına iki kardeş geldi. Rize ile Sebat birinci lige yükseldi. Öbür taraftan Samsun'u da alırlarsa, hele bir de Giresun çıkarsa, yeme de yanında yat. O zaman Futbol Federasyonu'nun bu gruplarda oynanacak maçları özellikle devre başlarına alması gerekiyor. Öbür türlü tam bir orta oyunu oluyor.

Herkes kaybettiğinden bahsediyor. Mesela Altay... Anlamak mümkün değil, İstanbulspor futbol oynayıp, mücadele etti diye kızıyorlar. İstanbulspor ve Aykut Kocaman normal olanı yapıp, mücadele etti ve futbol oynayarak maçı satmadı. Ama Altaylılar diyor ki, Başka maçlar öyle olmadı veya teşvik primi verildi.

Herkesin dilinde

İşin başka bir ilginç yönü de Levent Kızıl. Herkesin dilinde onun adı var. Mesela Bursa- Fenerbahçe maçından sonra Fatih Akyel otobüse binerken herkesi açıkca suçladı. Konuştukları yenilir, yutulur cinsten değildi. Ceza heyetine verecekler diye düşündüm, tık çıkmadı. Demek ki Akyel'in söyledikleri doğruymuş. Peki Kızıl kim? Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu üyesi.

Altay mağlup olabilir ama aynı Altay İzmir'de oynanan ve 3-3 biten G.Birliği maçında nasıl bir puan çıkarttı. Ondan kimse bahsetmiyor. Bu işler seneye düzelir mi? Çok net söylüyorum, kesin olarak hayır.

Bülent Yavuz diyor ki, ‘‘Seneye hakemime kimse dokunamayacak.’’

Sevgili Bülent, seneye maçlara vereceğin hakemi Merih'ten, Mars'tan mı getireceksin? Aynı isimler devam edecek. Bütün statlarda ev sahibi takımın yedek kulübesi yardımcı hakemlerin arkasında. Kaldır diyorlar, indir diyorlar. Onlar da robot gibi isteklere uyuyorlar. Seneye hakemlerimizin küfür eden, yedek kulübesinde oturmayan, teknik direktörlere birşey yapabileceğini ve onları oyundan atabileceğini zannetmiyorum. Şimdi Daum da Fener'e geldi. O da oturmayacak, diğer ikisini gören Lucescu da oturmayacak. O zaman yeme de yanında yat.


Saç kılı örneği


DAUM kokain kullandığını söyledi, ‘‘Bu işi pazarlamıyorum’’ dedi. Atilla Kıyat, Daum yüzünden mi?, yoksa kızı yüzünden mi gitti. O da meçhul. Bir şey daha var. Oylamalarda, oybirliği ile çıkacak diye bir şey yok.

Bir spor adamının kokain, esrar ve eroin kullanması son derece yanlış. Dünyanın en iyi futbolcusu kim anketinde Pele ile Maradona yarıştılar. Maradona'da her türlü kuru gıda vardı. Aslında yarıştırılmaları bence yanlıştı.

Ben biraz daha ileri gidip, merak ettiğim bir konuyu tartışmak istiyorum. Bugün başkan, teknik direktör, futbolcular ve hakemler, Futbol Federasyonu üyeleri ve spor yazarları olmak üzere, kaç tanesi saç kılından örnek verip, ‘‘Ben bunu kullanmıyorum’’ diyebilir? Veya kaç tanesi kullanabilir? Mesela ben hazırım saç kılımı vermeye. Haydi buyurun beyler, burdan yakın.


Yıldırım başaracak


BU saatten sonra kesin olarak iddia ediyorum, Aziz Yıldırım başarılı olacak. Neden mi?

Bir maça çıkan hakem, ‘‘Bu maç benim son maçım olabilir, bu çıktığım son maçım’’ diyebiliyorsa, başarılı olur.

Bir parti başkanı 4 yıllığına gelsin, bir dönem başkanlık yapsın, süper olur. Ama ikinci 4 yıla hazırlanıyorum dersen, dağlara taşlara yapar.

Çünkü herkese mavi boncuk dağıtır. Ama Yıldırım'ın dediği gibi ‘‘Ben seneye yokum’’ diyorsan, artık başarılı olursun.

Daum teknik direktör olarak üst düzey bir isim. Tahmin ediyorum, Fenerbahçe'de başarılı olacak.

Şimdi düşünebiliyor musunuz, filmi ters çevirin. Aziz Yıldırım stadı bitirmiş, arkasına alışveriş merkezi yapmış, yani Fenerbahçe'ye para basan bir banknot matbaası kurmuş. Şahıslara mahkum olmazsan, bu parayı iyi kullanacak, finanstan anlayan doğru yöneticiler gelir.

O zaman bu Fener'deki leş kargaları ne yapar, merak ediyorum.

Bakın Beşiktaş'ın bütün mali işleri tek adama bağlandı. Bu işi köküne kadar iyi bilen Hüsnü Güreli işin başında. Kimse de onun işine karışmıyor. İşin doğrusu da bu.

Ama Aziz Yıldırım gibi, hem para vereceksin, hem transfer yapacaksın, hem ödemelere karışacaksın ve arada sırada da takım yapmaya kalkarsan, sonra da ‘‘Verin benim topumu’’ deyip maç topunu alıp gidersen ne olur. Bildiğim Aziz Yıldırım da yatırdığı paraları almadan bu Fenerbahçe'den gitmez.

Fenerbahçe'nin değişmesi için yıllardır bir ihtilal gerekiyordu. O belki de bu sene olabilir. Fenerbahçe bu sezon öyle aciz durumlara düştü ki, hakemler bile onlarla oynadılar. Yalnız şimdi rakip takımlar için büyük bir tehlike var. Eskiden Mesut Yılmaz gelip Ali Sami Yen'in locasına oturuyordu. Yarın da Tayyip Erdoğan gelirse, ne yapacaksınız bakalım.


BonusSimo


ELAZIĞSPOR
'un Diyarbakır maçında ilk golünü atan Eren'in pozisyonunu dikkatle izleyin, hatta görüntüsünü alın, ekranı ikiye bölün ve öbür yarım karede Bonus reklamını oynatın. Eğer bir fark varsa, ben de ABD başkanıyım. Görüntünün karşılığı ise Eren eşittir Bonussimo olur.


Farkları yokmuş!


GEÇEN
hafta şaşırdığım sözlerden biri de İnan Kıraç'tan geldi. ‘‘Eğer bugün Özhan Canaydın olmasaydı, bazı malvarlığımızı satıp, çok kapıyı kapatırdık’’ dedi. Peki Canaydın nereye kadar dayanacak? Hani Galatasaray camiası bir başkaydı? Demek ki, hepsi aynıymış. Osmanlı Bankası reklamı misali, birbirlerinden hiçbir farkları yokmuş.


Saran görmüştü


REVİVO sonunda doğru yolu buldu. Futbolu bırakıyormuş.

Bu futbolcu için Galatasaray'ın kasasından 1 milyon 250 bin dolar çıktı. Sezon başında G.Saray, F.Bahçe'den Rapaiç'i de istemişti. Sadettin Saran da ‘‘2.5 milyon doları alalım, bu futbolcuyu verelim’’ dedi ama dinletemedi.

Fenerbahçeliler'de Galatasaray fobisi var ya, ‘‘Aman G.Saray'a futbolcu vermeyelim’’ dediler. Sonunda Rapaiç'in Fener'e neye patladığını herkes gördü.

Her futbolcu her kulübe gidebilir, bu rakibine de olabilir. Vitrin değişir, keyif verir. Ama bakın yıllardır yabancı turşulardan bıktık. Geçen yıl yine aynı senaryo oynandı. Belki de bu sene aynı film oynanacak.
Yazarın Tüm Yazıları