“Devletin Zirvesi” fare doğurdu

Şemdinli’deki kanlı PKK saldırısından sonra “Devletin Zirvesi” önce sınır karakoluna taşındı, ardından Çankaya’da dün toplandı.

Haberin Devamı

Kimilerine göre “derde deva” niteliğinde görülen ve sonucu “merakla” beklenen toplantının sonundaki açıklama kelimesi kelimesine şöyle:

“... Teröre karşı yürütülen mücadele kapsamlı şekilde değerlendirilmiş, son gelişmelerin ışığında kısa ve orta vadeli ilave tedbirler alınması kararlaştırılmıştır. Bu bağlamda istihbarat ve bölgede görev yapan personelin yapısının gözden geçirilmesi hususunun üzerinde durulmuştur. Ayrıca, çevre ve ilgili ülkelerle terörle mücadele koordinasyon faaliyetlerinin daha da etkinleştirilmesinin önemi vurgulanmıştır. Basın-yayın organlarının terörle bağlantılı haberlerde halkı bilgilendirirken terör örgütünü farkında olmadan cesaretlendirici duruma düşmemeleri için daha duyarlı davranmalarının gereğine dikkat çekilmiştir.”

Haberin Devamı

Yani?

Yani, “sıfıra sıfır elde var sıfır”. “Devletin Zirvesi” kusura bakmasın ama gelinen durum budur. 25 yılı aşkın süre içinde benzeri toplantılardan, “Devlet Zirveleri”nin, MGK’nin konuyla ilgili toplantılarından sonra yapılan açıklamalara arşivlere girin bakın, beş aşağı beş yukarı aynı şeyi görürsünüz.

Yani, “Çankaya dağı her zamanki gibi fare doğurdu”...

“Devlet aklı”ndan söz edilir ama konu “Kürt sorunu”nun çözümü ve PKK’ya karşı nasıl tavır alınacağı söz konusu olunca, çeyrek yüzyıldır alması gereken dersleri almamış, almamakta inat eden bir “devlet akılsızlığı”ndan söz etmek daha isabetli olur.

Tabii, bu satırlarımın “Çankaya Açıklaması”nın en sonundaki “Basın-yayın organlarının terörle bağlantılı haberlerde halkı bilgilendirirken terör örgütünü farkında olmadan cesaretlendirici duruma düşmemeleri için daha duyarlı davranmalarının gereğine dikkat çekilmiştir” şeklindeki “hükmü”ne aykırı düştüğünün farkındayım.

Ben “farkında olmadan” bu satırları okuyan “terör örgütü” cesaretlenebilir yani.

Ama bana kalırsa, dünkü “Devlet Zirvesi”nden sonra yapılan açıklamayı okuduğu vakit, o “terör örgütü” cesaretlenecektir; çünkü çeyrek yüzyıldır söz konusu olan aynı basmakalıp cümleleri bir kez daha okumuş olacak ve “eylem rotası”ndan sapmak için bir neden göremeyeceği gibi, karşısında bir “siyaset üretemeyen” yapıyı görerek, “siyaset değişikliği”ni zorlayacak “eylem rotası”na daha fazla asılacaktır.

Haberin Devamı

***              ***          ***

Başbakan’ı, Genelkurmay Başkanı ile birlikte Gediktepe sınır karakoluna taşıyacak ölçüde cesameti ve zamanlaması bakımından dramatik saldırıdan sonra ne yapılacağının “Çankaya değerlendirmesi”nde ipuçları var: “Kısa ve orta vadeli ilaveli tedbirler alınması” ve “bu bağlamda istihbarat ve bölgede görev yapan personelin yapısının gözden geçirilmesi hususunun üzerinde durulması”.

Dahası?

“Ayrıca, çevre ve ilgili ülkelerle terörle mücadele koordinasyon faaliyetlerinin daha da etkinleştirilmesinin önemi” vurgulandı.

Gelin, aslında pek açık olan açıklamanın “şifreleri”ni çözelim.

1.    Şemdinli ve benzer saldırıda istihbarat zaafı bulunduğu zımnen kabul ediliyor. Öte yandan, sınıra sıfır noktasındaki karakolların konumu ve buraya yerleştirilen askerlerin eğitim ve deneyiminin de bu tür mücadele bakımından eksik ve yetersiz olduğu yine zımnen ifade edilmiş oluyor. Buralarda “özel eğitimli kuvvetler”in, yeni bir konuşlandırma planına göre bölgeye yerleştirilmesi üzerinde durulmuş oluyor.

Haberin Devamı

2.    Bütün bunlar yapılırken, Irak’taki Kürt yönetimi, Bağdat, İran ve hatta ABD ile “koordinasyon”un “önemi” vurgulanıyor.

Dönüyor dolaşıyor ve “sorun”un önemli de olsa, bir boyutu olan “güvenlik boyutu”nun kısır döngüsünden kurtulunamıyor. “Sorun”un asıl ve can alıcı “siyasi” yönü bir kez daha gözardı edilmiş oluyor.

Irak çok hassas ve kırılgan bir denge üzerinde, aylar sürecek bir hükümet kurulması aşamasında. Bağdat’ın Türkiye ile “terörle mücadele koordinasyonu”na ayıracak ne aklı, ne zamanı, ne personeli, ne imkanı var.

Erbil ise, PKK’ya ateş püskürüyor. İki hafta önce başbaşa bir öğle yemeğinde konuştuğum Mesut Barzani’den bu yöndeki öfkeli sözleri hiçbir vakit duymamıştım. Ancak, bir şey kesin, Barzani, Irak Kürt silahlı güçleri ile PKK arasında bir silahlı çatışmaya -“Kürtlerarası savaşı” lugattan çıkardıkları için- yönelme iradesine sahip değil.

Haberin Devamı

İran’ın “tavşana kaç tazıya tut” oyunu oynadığını sanırım Çankaya toplantısına katılan herkes biliyor.

 ABD’ye kimse fazla güvenmesin. Washington’da doğrudan tanık olduğum Türkiye karşıtı bir “siyasi iklim”i hiçbir vakit hatırlamıyorum. Amerikan başkentine ilk kez 1986’da ayak bastım. Defalarca gittim. 1999-2000 yıllarında orada yaşadım. Şu sıradaki “siyasi iklim”i hiç görmedim. İran ve İsrail ile ihtilaf konuları eş zamanlı üst üste gelmiş olmalarından gayrı bir çarpan etkisi, “Türkiye karşıtı” bir sinerji yaratmış haldeler.

Türkiye’nin özellikle 1990’ların ortalarından itibaren Washington zemininde sahip olduğu “dostları”, aynı zamanda Amerikan başkentinin en ateşli “İsrail yandaşları” idi. Yani, Amerikan Yahudi ortamı. Türkiye ile İsrail papaz olunca, bunlar Amerikan politikasında bile “önce İsrail” akımına mensup oldukları için, Türkiye’nin karşısında mevzilenmiş vaziyetteler.

Haberin Devamı

Türkiye’nin Irak sınır boylarında askeri görüntü itibarıyla aciz duruma düşmesinin, Washington’un –eski- “Türkiye dostları” nezdinde bir memnuniyet yaratmakta olduğuna kalıbı basarım.

“Sorun”u, Çankaya açıklamasının “parametreleri” ile çözmek, gerçekçi olalım, ne yazık ki mümkün görünmüyor.

***          ***           ***

Peki ne yapmak gerek?

“Ezber bozmak” gerek. Kürt sorununa ve o çerçevede PKK’ya yaklaşımda “ezber bozmak” gerek.

Bunun için ise “siyasi cesaret”, “vizyon”, “devlet adamlığı” gerek.

Yani, “korkaklık”, ateşli ama iç boş demeçlerle “günü kurtarmak” ve “küçük siyaset adamlığı” gerekmiyor.

“Açılım” doğruydu. “Açılım”a kadar 40 bin dolayında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bu “sorun’”un yol açtığı çatışma sonucunda hayatını yitirmişti. Yanlış olan “Açılım” değildi, “Açılım”ın –muhalefetin de büyük katkısıyla- tıkanması ve durmasıydı.

Nitekim, “Açılım” tıkanınca, eski kısır döngüye geri döndük. Geri dönünce gelsin “şehit cenazeleri” ve gelsin basmakalıp, ateşli ama içi boş resmi açıklamalar.

“Açılım”, gereğini yapmaktan kaçındığı ve “resmi yanlışlar” nedeniyle tıkandı. “Şiddet dalgası” ve son dönemdeki “hayal kırıcı” gelişmeler, “Açılım”ın değil, “Açılım”ın rotasının şaşması ve durmasının yol açtığı sonuçlardır.

“Ezber bozma”nın ne ve nasıl olduğu “sır” değil. Yarın devam edelim...

Yazarın Tüm Yazıları