Nazizmle Yahudiliğin sembolleri bir tutulabilir mi?

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, son dönemde özellikle irticalen yaptığı bazı konuşmalarda zaman zaman maddi hataya düştüğü, olgularla çeliştiği durumların içine sokabiliyor kendini. Ayrıca, maksadını aktarmak açısından problemli gözüken ifadeleri de olabiliyor.

Son dönemde kamuoyunun dikkatinden kaçtığını düşündüğüm bu nitelikteki bazı açıklamalarını arşivlere not düşmek açısından tahlil etmek istiyorum.
Bunlardan birincisi, Başbakan Erdoğan’ın 4 Haziran tarihinde Konya’da yaptığı konuşmada İsrail’i eleştirirken Musevilerle Naziler arasında paralellik kuran açıklaması.
Erdoğan, bu açıklamasında “İsrail hükümetini hırçın siyaseti ile halkını zora soktuğunu, yalnızlaştırdığını, dünya nezdinde imajını zedelediğini” belirtip, şöyle diyor:
“Hükümetin sebep olduğu Siyon yıldızını gamalı haçla yan yana gösteren dünya algısı, eminim ki İsrail halkını da rahatsız ediyor.”
AY YILDIZ’LA GAMALI HAÇ KIYASLANSA NE HİSSEDERİZ?
Siyon Yıldızı ya da diğer adıyla Davud Yıldızı, Museviliğin en eski sembolü. Gamalı Haç ise İkinci Dünya Savaşı’nda toplama kamplarında 6 milyon Musevi’yi öldüren faşist Nazi ideolojisinin sembolü. Gamalı haç işaretli üniforma giyen Naziler soykırım sırasında Yahudileri kimlik olarak Siyon Yıldızı ile işaretlemişlerdi.
Toplam 6 milyon Musevi’yi katleden bir ideolojinin sembolünün, mensupları katledilen halkın kutsal sembolüyle yan yana durduğunu ifade etmenin, yeryüzünde yaşayan bütün Musevileri ne kadar rahatsız edeceğini hissetmek için biraz empati yeterli olmalı.
Bir yandan İsrail’deki Netanyahu hükümeti ile İsrail halkı ve dünya Museviliği arasında ayrım yapmak gerektiğini savunurken, diğer yandan bütün Musevilerin bir kutsalını Nazi ideolojisiyle birlikte anmak, maksadını çok aşan bir benzetme gibi duruyor.
AB İLE İLİŞKİLERDE 46 YIL HİÇBİR ADIM ATILMADI MI?
Başbakan’ın dikkatimi çeken bir başka açıklaması, 10 Haziran tarihinde İstanbul’daki Arap Forumu’nda yaptığı konuşma. Erdoğan, bu açıklamada Türkiye’nin Avrupa Ekonomik Topluluğu’na üye olmak için 1959’da ilk başvuruyu yaptığını belirttikten sonra “aradan geçen 46 senede hiçbir ciddi somut adım atılmadı. 2005 yılında biz katılım müzakerelerini başlattık” diye konuşuyor.
Menderes hükümetinin AET’ye yaptığı başvurudan 2005 yılına kadar geçen 46 yıl içinde hiçbir adım atılmadığı yolundaki bir önerme tarihi gerçeklere tekabül etmiyor. Ama daha düşündürücü olan tarafı, bu 46 yıl içinde Türkiye ile AB arasındaki ilişkileri ileri götürmek için çaba sarf etmiş olan devlet adamlarının, diplomatların, teknisyenlerin emeklerine ve bu kişiler arasında bugün hayatta olmayanların hatıralarına karşı büyük bir haksızlık içeriyor.
Bu çerçevede 1963’te Türkiye ile Birlik arasında hukuki ilişkiyi kuran Ankara Antlaşması’na atılan imzanın arkasındaki İsmet İnönü, 1970 yılında Katma Protokol’ü imzalayan Süleyman Demirel, 1987 yılında AB’ye tam üyelik başvurusunu yapan Turgut Özal, 1996 yılında Gümrük Birliği’ni sonuçlandıran Tansu Çiller, 1999’da Helsinki’de tam üye adaylığı statüsünü tescil ettiren ve tam üyelik sürecindeki ilk reform paketlerini uygulamaya koyan Bülent Ecevit haksızlığa uğrayan isimler arasında sayılabilir.
TÜRK HAVA SAHASINI ABD SAVAŞ UÇAKLARINA KİM AÇTI?
Başbakan, aynı konuşmada ilginç bir açıklama daha yapıyor ve “silahla, ambargoyla sorunların çözülemeyeceğini” belirtirken, “dünya bunun örneklerini gördü ve bedelini çok ağır ödedi. Irak’ta, Afganistan’da hâlâ bedel ödüyoruz. Milyonlarca insan öldü, 7’den 70’e insanlar öldü. Şu anda Irak’ta yüz binlerce dul kadın, yetimler, öksüzler var. Bunların sorumlusu kim? Bunlara karşı susacak mıyız? Bu coğrafyayı bu hale getirenler, tarihe bunun hesabını vermek durumundadır” diye konuşuyor.
Burada Erdoğan’ın ABD’nin Irak’a savaş açma kararına eleştirel bir şekilde yaklaştığını görüyoruz. Başbakan, Türkiye’den Irak’a kuzeyden kara cephesi açacak olan tezkerenin TBMM’den geçmesini savunduğunu unutmuş gözüküyor.
Tezkerenin reddedilmesinden sonra Irak’ı vurmaya giden Amerikan B-52 ağır bombardıman uçaklarına ve aynı amaçla uçak gemilerinden kalkan muharip uçaklara Türk hava sahasını açan siyasi otorite sakın kendisi olmasın? 2003 yılından bugüne ABD’nin Irak’taki harekâtında İncirlik üssünü ana lojistik terminal olarak kullanmasına izin veren de yoksa bir başkası mıydı?
Yazarın Tüm Yazıları