ABD, Mavi Marmara ’da hükümetin rolünü merak ediyor mu?

Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi’ndeki oylamada ABD’ye karşı İran’ın yanında yer almış olması Türk-ABD ilişkilerinde sancılı bir durum yaratmış bulunuyor.

Bununla birlikte, Obama Yönetimi’nin Ankara’nın “hayır” oyundan duyduğu hayal kırıklığını muhtelif düzeylerde  dile getireceği ama ilişkileri krize sokmaktan  da kaçınacağı dengeli bir tutum geliştirmekte olduğu söylenebilir.
ABD’nin tutumuna dönük olarak şu gözlemler yapılabilir:      
BİZ PKK KONUSUNDA SİZE BÖYLE Mİ DAVRANDIK?
Oylama sonrasındaki en kontrollü tepkiyi ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton verdi. Clinton, sert ifadelerden kaçındı, tam aksine “Türkiye ve Brezilya’nın  önemli bir rol oynamaya devam edeceklerini düşündüğünü” söyledi, “İran’la kapıyı açık tutmak için bu şekilde davrandıklarından eminim. Bu meşru bir değerlendirmedir” diye konuştu.
Bununla birlikte,  Clinton’un “Türkiye ve Brezilya’nın Güvenlik Konseyi üyesi olarak  İran’a yaptırım kararına uymalarını bekliyoruz. Uyacaklarına inanmamız için her türlü nedenimiz var” ifadesi de not edilmeli. Belli ki,  önümüzdeki dönemde Ankara ile Washington arasındaki önemli bir başlığı Türkiye’nin yaptırımlara uyup uymayacağı sorusu oluşturacak. Ankara, yaptırımlar konusunda nasıl bir tutum alacağına henüz açıklık getirmiş değil.
Clinton’un kontrollü çıkışına karşılık, isim vermeden konuşan diğer ABD’li yetkililerin açıklamaları aslında Amerikan Yönetimi’ndeki hayal kırıklığının bayağı derinlere indiğini  gösteriyor. Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer’in “üst düzey”  bir ABD yetkilisinden aktardığı  “PKK’nın terör eylemleri söz konusu olduğunda  telefonda acil yardım hattı olarak hemen bizi arıyorsunuz. O zaman biz de bölgede stratejik ve diplomatik bir  güvenlik ortamı oluşturma çabamıza makul ölçülerde destek görmeyi arzu ederiz” şeklindeki sözleri, Ankara’nın “hayır” oyunun  “vefasızlık” olarak görüldüğünü gösteriyor.
İLİŞKİLERE YENİ PRAGMATİK BAKIŞ
Peki, Türkiye böyle davrandı diye ABD Türkiye’yi örneğin “Ermeni Soykırımı” tasarısı gibi başlıklar üzerinden “cezalandırma” yoluna gidebilir mi? Avrupa’dan sorumlu ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı  Phil Gordon, BBC’nin bu yöndeki sorusuna “birbiriyle ilgisi olmayan şeyleri birbirine karıştırmayalım. Kuşkusuz ilişkiler, iki ülkenin birbirini nasıl gördüğünden çok etkilenir. Bu nedenle dikkatli davranıyoruz. Türkiye’nin ABD’de olumlu bir imajını korumak istiyoruz. Bu tür şeyler  yardımcı olmayan şekillerde başka alanlara yayılabilir ama biz ortak çıkarlarımız olan alanlarda bu çıkarlardan istifade etmek hususunda kararlıyız” karşılığını veriyor.
Belli ki, yeni dönemde Türkiye ile ABD arasında bir dönem sıkça telaffuz edildiği gibi “stratejik ortaklık” ya da “model ortaklık” gibi kavramlardan artık pek söz edilmeyecek. Ancak Gordon’un sözleri, ABD’nin ortak çıkar alanları (Afganistan, Irak gibi)  üzerinden Türkiye ile mesaiye devam etmek istediğini gösteriyor.
Böylelikle,  tarafların ilişkilere stratejik bir bütünlük içinde bakmak yerine, “günlük meselelere göre karar alacakları” bir döneme girilecek iki ülke arasında.  Gordon, “her konuyu uygun bir şekilde kendi başına tek  tek ele alacağız” diyerek bu yaklaşımın ipuçlarını veriyor. 
Bu haliyle  eskisi gibi bir sıcaklığın hissedilmeyeceği ama bir kopmanın da yaşanmayacağı, “ver-al dengesi”nin gözetildiği, işe dönük daha gerçekçi bir ilişki yapısına geçilecek.
ABD VE MAVİ MARMARA’DA HÜKÜMETİN ROLÜ
Gordon’un açıklamaları sırasında Mavi Marmara seferiyle ilgili şu sözlerinin de altı özellikle çizilmeli: “Gemide Gazze ablukasına dikkat çekmek için  bir provokasyon yaratmak isteyebilecek kişiler olduğuna inanıyorum. Ama bunu tespit etmek benim  işim değil. Orada ne olduğunu öğrenmek istediğimiz içindir ki,  süratli, inandırıcı ve kapsamlı bir soruşturma istiyoruz.”
Peki bu olayda Türk hükümetinin rolü var mı? Gordon, BBC’nin bu sorusuna  “bu açık değil.  Bunu anlamalıyız. Özel bir gemi ve bir sivil toplum örgütü organizasyonu söz konusu. Kanımca yanıtı olmayan pek çok soru var. Sonuçlar hakkında konuşmadan önce  en önemli şey, sizin yönelttiğiniz türden soruların yanıtlarıdır” karşılığını veriyor.
Gordon’un bu sözleriyle olayda Türk hükümetinin de sorumluluk taşıdığı olasılığını dışlamayan bir çizgide konuşmuş olması dikkat çekicidir.
Obama Yönetimi’nın Türk hükümetinin Mavi Marmara’nın yola koyuluşu öncesindeki  süreçte aldığı tutumunun da uluslararası soruşturmanın kapsamı içinde değerlendirilmesini  arzu ettiği yeteri kadar açık olmalı.
Yazarın Tüm Yazıları