Ah o kriptoları bir görebilsem

BUGÜN görünmez bir adam olup, Arap ülkelerinin Ankara’daki temsilcilerinin, başkentlerine geçtiği “kriptoları” okumak isterdim.

Acaba son 24 saat içinde Başbakan ve çevresinin tavırları hakkında nasıl bir değerlendirme yapıp merkezlerine geçmişlerdir.

Gelin şu filmi geri sarıp olup bitene bakalım.
Önceki gün, Başbakan Tayyip Erdoğan, önde gelen Arap ülkelerinin temsilcileri önünde konuşuyor.
Nereden çıktığını pek anlayamadığım bir “Arap Birliği” oluşuyor.
Türk siyasi tarihinde meşhur bir “yeni dünya” parantezi vardır.
İsmet İnönü, Amerika Birleşik Devletleri’ne kızınca o tarihi lafı söylemişti:
“Yeni bir dünya kurulur, Türkiye orada yerini alır.”
* * *
Önceki günkü manzara, bu niyetin 50 yıl sonra hayata geçirilmekte olduğu izlenimi veriyordu.
Başbakan “Türk Arap’sız yaşayamaz” diyerek, bu tarihi dönüşümün işaret fişeğini atıyordu.
Başbakan bunu söylerken, bölgedeki Arap rejimlerinin “resmi temsilcileri” de karşısında oturuyordu.
Peki Başbakan bu sözleri söylerken, en yakın danışmanlarından biri, “Yeni Şafak” gazetesinde, “Yasin Doğan” takma adıyla yazısını yazıyordu.
Yazısının başlığı müthiş iddialı:
“Mavi Marmara, tarihin akışını değiştirdi.”
Yani, artık “MÖ” ve “MS” harflerindeki M’nin anlamını Milat’tan Mavi Marmara’ya çevirebiliriz.
Biraz daha gaza gelsek, beklenen “Mesih”in indiğini söyleyen bile çıkacak.
Ama benim meselem “Mesih”le, “tarihi misyonla” ilgili değil.
Danışmana göre, “Mavi Marmara”nın değiştirdiği tarihi şeylerden biri neymiş biliyor musunuz?
Bakın yazıdan aynen aktarıyorum:
“Mavi Marmara gemisi, bölge ülkelerinin İsrail’in yanlışlıklarına çanak tutan silik ve işbirlikçi tavrını da açık etmiştir. Arap ülkelerinin sesini yükseltmemesi kimsenin gözünden kaçmamıştır. İsrail’in diplomatik uyutması altında kalan ülkelerin halkları, yönetimlerinin uykusunu kaçırmaya başlamıştır.”
Manzarayı görüyor musunuz?
Başbakan Arap ülkeleri yönetimlerinin “resmi temsilcilerinin gözüne baka baka”, “Türk Arap’sız yaşamaz” diye konuşurken, danışmanı, orada oturan insanların temsil ettiği yönetimlerin ne işbirlikçiliğini, ne diplomatik uykusunu, ne monşerliğini, ne İsrail’e çanak tutuculuğunu bırakıyor.
Onunla da kalmıyor, o ülkelerin halklarını, yönetimlerine karşı kışkırtıyor.
* * *
Merak ediyorum, “Komşularla sıfır sorun” politikamızın, o ülkelerin sokağını rejimlere karşı kışkırtmak gibi bir “gizli ajandası” da mı var?
Yani Başbakan ve Dışişleri bakanları o rejimlerle masaya oturacak, yeni ittifaklar kuracak, sırtlarını okşayacak; danışmanlar ise arkadan vuracak, o ülkelerdeki insanları yönetimlere karşı kışkırtacak?
Yazıyı okurken, acaba “Yasin Doğan” takma ismi ile yazan kişi, Başbakan’ın gerçekten danışmanı mı diye sordum.
Benim bildiğim bugüne kadar o kişiden hep “Başbakan’ın danışmanı” olarak söz edildi, ne o ne de Erdoğan buna ses çıkardı.
Eğer Başbakan ve Dışişleri Bakanı danışmanın bu sözlerine katılıyorsa, Türk dış politikasının dürüstlüğünden söz edilebilir mi?
Ayrıca sokağı kışkırtmak, bir nevi “İçişlerine müdahale” sayılmaz mı?
Yarın bir gün başka ülkeler sizin sokağınızı kışkırtmaya başlarsa hoşunuza gider mi?
* * *
Dün Cumhuriyet Gazetesi’nin iç sayfalarında ilginç bir haber vardı.
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı (TESEV) bir araştırma yayınlamış.
Konusu “Arap dünyasında Türkiye algısı”.
Raporu okumadım. Gazete sonucunu şöyle aktarmış:
“Türkiye’nin Gazze şeridinde yönetimi elinde bulunduran Hamas örgütü ile yakın ilişki içinde bulunmasının Arap ülkelerince rejim tehdidi olarak algılandığı ortaya çıktı.”
Şimdi merak ediyorum.
Ortada böyle bir algı varsa, Arap ülkeleri yönetimleri danışmanın sözlerini nasıl karşılayacak?
İnanın Arap büyükelçilerinin kriptolarını çok merak ediyorum.
Yazarın Tüm Yazıları