Derin olmayan bir analiz: Gülen ne yapmak istiyor

GELİN Fethullah Gülen’in siyasal çizgisindeki önemli duraklara bir bakalım:

Haberin Devamı

*  Türban eylemlerine karşı çıktı.
*  Türbanlı kızlara “Otoriteyle çekişmektense açın başınızı girin” dedi.
*  Milli Görüş hareketine karşı mesafe koydu.
*  Demirel’le iyi ilişkiler kurdu.
*  Refah Partisi’nden farklı olduğunu göstermek amacıyla “diyalog” adı altında toplantılar düzenleyip çeşitli kesimlere açıldı.
*  28 Şubat’ta Erbakan’ı eleştirdi, askere destek verdi.
*  28 Şubat’a karşı en küçük bir direniş göstermedi.
*  Ecevit’le yakınlaştı.
* * *
Bütün bunlardan “Fethullah Gülen’i nasıl bilirsiniz?” sorusuna şu türden yanıtlar çıkar:
*  Macerayı hiç sevmez, gözü kara değildir.
*  Denge adamıdır ve aşırı ihtiyatlıdır.
*  Türkiye’nin dünya sistemi içindeki yerini önemser.
*  Temkin onun şiarıdır, kelimenin tam anlamıyla ılımlıdır.
*  Radikalizme karşı mesafelidir.
*  Savrulmaz, intizamsızlığa asla prim vermez.
*  Kontrollüdür, cemaat içinde hiyerarşiye uyum ister.
* * *
Bu özelliklere bakarsak...
Fethullah Gülen’in “Gazze gemileri”ni eleştirmesi karşısında şaşırmamamız, hayret etmememiz gerekir.
Ama şaşırıyoruz, ama hayret ediyoruz.
Neden mi?
Şundan dolayı:
Fethullah Gülen epey bir zamandır, hareketini AK Parti içinde eritmişti.
Darbe planlarına karşı hayli enerjik, askerin etkinliğinin kırılması için de epey agresif bir çizgi izliyordu.
Yani bu konuda AK Parti ile yüzde yüz uyum içindeydi.
* * *
Ama ne zaman ki “İsrail /ABD / Gazze gemileri” konusu gündeme geldi, işin rengi birden değişti.
Gülen, AK Parti ile ayrışma ihtiyacı hissetti.
Bunun üç temel nedeni var:
*  BİR: Askeri geriletmenin dünya sistemi açısından bir sorun teşkil etmediğini bilen Fethullah Gülen, “gemi olayı”nın dünya sistemi tarafından “çok aşırı bir hareket” olarak algılandığını gördü. Ve sistemden kopmak istemedi.
*  İKİ: AK Parti’nin dünya sistemiyle uyumsuzluk sürecine girdiğini gördü ve bu nedenle AK Parti’den ayrışmak istedi.
*  ÜÇ: AK Parti’nin hafiften gerileme sürecine girdiğini, CHP’nin hafiften yükselişe geçtiğini, ufukta da bir CHP-MHP koalisyonunun göründüğünü fark etti.

Haberin Devamı

Aman dikkat İHH

*  Hedefiniz galeyan halindeki Müslüman yürekleri ferahlatmak değil, insanlık vicdanını uyandırmak olmalıdır.
*  Hamas’ın insani yardım örgütü değil, insanlık vicdanının insani yardım örgütü olduğunuzu daha çok vurgulamalısınız.
*  Bir yardım örgütüyle Hasan Nasrallah’lık yapılmaz. Başardıklarınızın ardından havaya girip sakın rolünüzü abartmayın.
*  Artık bütün gözler üzerinizde... Şeffaflaşın, denetime açık hale gelin... En küçük bir lekenin bile üzerine yapışmasına izin vermeyin.

Haberin Devamı

Olup bitenleri anlamak için küçük bir kılavuz

SORU: AK Parti hükümeti neden Filistin konusunda bu kadar hassas?
CEVAP: Filistin sorunu, İslami duyarlılık sahiplerinin yetişmelerinde, siyasal ve kültürel kodlarında çok esaslı bir yer tutar. Dünden bugüne var olan bir duyarlılıktan söz etmiyorum, bütün bir ömre yayılan duyarlılıktan söz ediyorum.
SORU: Türkiye’de İslamcılar Hamas’a mı destek veriyorlar?
CEVAP: İslamcılar “direniş”e destek veriyorlar. Ilımlısından radikaline, tarikatçısından entelektüeline İslami kesimin bütün renkleri, özellikle Filistin direnişinin İslamcı örgütlerin eline geçmesinden itibaren Filistin’e duyarlı olmaya başladılar. Genel olarak durumu “Örgüt gözetmeden direnişe destek” diye nitelendirebiliriz. Ama radikaller bu konuda daha bilinçli.
SORU: İslamcılar bu olayı bir din savaşı olarak mı görüyorlar?
CEVAP: Evet... İsrail karşısında hep yenilgi duygusu yaşamak travmaya yol açıyor, travma büyüdükçe de olaya “din savaşı” perspektifinden yaklaşılıyor. Bu perspektifte de işi Yahudi düşmanlığı boyutuna getirenler var. İslami kaynaklardan Yahudi düşmanlığına malzeme bulma çabası hep olmuştur.
SORU: Tayyip Erdoğan İsrail karşıtı çıkışlarıyla gündemi mi değiştirmek istiyor?
CEVAP: Tek neden tabii ki bu değil. Tayyip Erdoğan İsrail karşıtı çıkışlarının kendi doğal tabanında yarattığı yankıdan memnun... Ama daha önemlisi kendisinin “tarihi değiştirecek” denli büyük bir çıkış yaptığını düşünüyor. Tabii İsrail’i yalnızlığa iten konjonktürden yararlandığı da unutulmamalı.
SORU: Gönüllüler nasıl oldu da ölümü göze alarak o gemilere bindiler?
CEVAP: Gönüllülerin büyük çoğunluğu, çocukluklarından beri Filistin’den gelecek bir zafer haberini beklediler. Direnişle ilgili destansı öykülerle yetiştiler. Ellerine geçen ilk fırsatta da o destanlardan birinin parçası olmak istediler.
SORU: Tayyip Erdoğan’ın İsrail’e kafa tutması, neden bu denli büyük bir karşılık buluyor?
CEVAP: Bu zamana kadar hep “İsrail’in dünyayı yönettiği” efsanesine inanıldı. “İsrail’e kafa tutulamaz” yargısı beyinlere kazındı. Büyük güçlerin İsrail’i açıktan desteklemesi, bu tür yargıların pekişmesine neden oldu. Tayyip Erdoğan, İsrail’e her meydan okuduğunda işte bu arka-plan devreye giriyor... Erdoğan da meydan okumalarının hem Türkiye’deki muhafazakâr kesimde, hem de İslam dünyasında nasıl bir etki uyandıracağını gayet iyi biliyor.

Yazarın Tüm Yazıları