‘Kardeşiniz bir zenci Türk'tür’

BAŞLIKTAKİ ‘‘Zenci Türk’’ ifadesi size yadırgatıcı gelebilir. Ama ifade bana değil, bizzat Başbakan Tayyip Erdoğan'a ait. New York Times Gazetesi'nin pazar günkü sayısında Erdoğan'la ilgili ilginç bir portre yazısı yayınlandı.

UZANIP UYUYACAKTI

Başbakan orada aynen şunu söylüyor:

‘‘Bu ülkede Beyaz Türkler ve Zenci Türkler ayırımı var. Kardeşiniz zenci Türklere mensuptur.’’

Bu portreyi yazan gazeteci Deborah Sontag, Ankara'da Başbakanlık binasında Erdoğan'la görüşmüş.

Hatta gözlerinin altındaki torbalara kadar ayrıntılı bir gözlem yapmış.

Bunu da yorgunluğuna veriyor ve ‘‘İmkán olsa, halının üzerine uzanıp uyumayı tercih edecekmiş gibi görünüyor’’ diyor.

Yazıdan gazetecinin ‘‘Kardeşiniz Zenci Türklere mensuptur’’ cümlesini, Erdoğan hakkında yazılmış bir biyografiden mi aldığı, yoksa orada kendisinin mi söylediği belli olmuyor.

Eğer bu cümleyi seçimden önce söylemişse, ‘‘kimliğini tarif’’ bakımından anlamlı olabilir.

Ama bugün oturduğu başbakanlık koltuğunda hálá kendini ‘‘Zenci Türk’’ olarak görüyorsa, o zaman bu psikoloji üzerinde durmak gerekir.

Çünkü Erdoğan artık herkesin başbakanı olduğu psikolojisini taşımalı diye düşünüyorum.

‘‘Beyaz Türk’’ tamlamasının mucidinin kim olduğu konusunda tartışma var.

İlk kullanan kişinin Haber Türk'ün sahibi Ufuk Güldemir olduğunu sanıyorum.

Ama yazılı basında bu kavramı ilk defa yazan kişi Serdar Turgut'tu.

Serdar, ‘‘Beyaz Türk’’ kavramı ile kendini toplumun geniş kesimlerinden farklı gören, farklı düşünen, farklı davranan bir azınlığı anlatıyordu.

ZENCİNİN KEŞFİ

Aslında bu ‘‘beyaz-zenci’’ ayırımı Türkiye'de yeni keşfedilmiş bir şey değildir.

Demokrat Parti'nin 1950 yılında iktidara gelişi, bir anlamda ‘‘Zenci Türkiye’’nin zaferi olarak sunulmuştu.

Ama ben şaka yollu da olsa, bu tür tariflerin yararlı olmadığını düşünüyorum.

Çünkü dünyanın her yerinde, gelir dağılımın en adil olduğu ülkelerde bile, buna benzer sosyal farklılaşmalar olabilir.

Bunlar bir ölçüye kadar da normaldir.

Ama bu sosyal gerçekten hareketle, bir siyasi aidiyet coğrafyası yaratmak ve bir de bunun üzerine davranış biçimi oluşturmak bana göre yararlı değildir.

EL SIKMIYOR

New York Times'
ta, ‘‘zenci-beyaz psikolojisinin’’ temelleri hakkında bilgi veren başka ayrıntılar da var.

Bunlardan biri de Erdoğan'ın, kendisine danışmanlık yapan Cüneyd Zapsu ile ilgili bölümü.

İlk tanışmalarında Erdoğan iyi bir işadamı olan Zapsu'ya şunu söylemiş:

‘‘Ben sizin paranızı değil, yardımınızı istiyorum. Kurulu düzenin mensuplarından kimse benimle konuşmak istemiyor.’’

Zapsu
o dönemde Erdoğan'ı çok katı buluyor.

Bunun çok çarpıcı bir örneğini de veriyor.

Mesela Zapsu'nun kızlarıyla tokalaşmıyor. Ben iki hafta önce Zapsu'nun evinde kahvaltı ettim.

Eşinin başı açık. Son derece açık fikirli, düşündüğünü açıkça söyleyen bir insan.

Annesi ise kelimenin tam anlamıyla bir hat sanatçısı.

Zapsu, özellikle cezaevinde kaldığı yıllarda Erdoğan'ı sık sık ziyaret ediyor ve onu Batı aleyhtarı felsefesinden vazgeçirmeye çalışıyor.

Yani bir anlamda ona ‘‘Beyaz Türk felsefesi’’ aşılamaya çalışıyor.

Tabii bu kolay bir iş değil.

Çünkü Zapsu'nun kendisi de, seçkinci elitin Erdoğan'a ‘‘Zenci Türk muamelesi’’ yaptığına inanıyor.

‘‘Erdoğan'ın gücünü hissettikleri için yargıladılar. Bunun dinsel değil, sınıfsal bir şey olduğunu düşünüyorum.’’

Bu sözlerin anlamı açık değil mi?

Zapsu, ‘‘Beyaz Türk olmadığı için’’ Erdoğan'a bu muamelenin yapıldığını ima ediyor.

Gelelim son noktaya. Bu yazının amacı ne?

Yakın tarihimize baktığımız zaman, iktidarda ‘‘Beyaz Türk-Zenci Türk’’ ayırımının ülkeye büyük zararları olmuştur.

Türkiye'de iş dünyası ve ‘‘Beyaz Türk’’ denilen kesimin artık başbakan koltuğunda oturan Erdoğan'a bakışını değiştirmesi gerekiyor.

BİRLEŞTİRİCİ DUYGU

Tabii Erdoğan'ın da bu ‘‘zenci psikolojisinden’’ çıkması.

Çünkü Türkiye'yi yönetecek psikolojinin bu birleştirici duygu olduğunu düşünüyorum.
Yazarın Tüm Yazıları