Korku toplumuna doğru tam sürat

CHP lideri Deniz Baykal’a ait olduğu iddia edilen bir görüntünün dün sabahtan itibaren bazı internet sitelerinde dolaşıma girmesiyle birlikte, Türkiye’nin gündeminde büyük bir sarsıntı meydana geldi.

Türkiye’nin önümüzdeki günlerde bu görüntülerle ilgili büyük bir tartışmaya sahne olacağını söyleyebiliriz.
ZAMANLAMASI DİKKAT ÇEKİCİ
Bu görüntülerin orijinal mi, yoksa montaj mı olduğu konusuna, yani içeriğine girmeden önce -hangi şık geçerli olursa olsun- bunun iğrenç, alçakça ve aşağılık bir tertip olduğunu hemen başlangıçta belirtmeliyiz.
Böyle bir tertipte ülkenin ana muhalefet liderinin hedef alınabilmiş olması, Türkiye’de siyasi mücadelenin artık tamamen “belden aşağı” yöntemlerle, pusu kurma taktikleriyle yürütüleceğinin yeni bir işaretidir.
Bu hamleyi yapanların, Anayasa değişikliklerinin TBMM’de geçtiği sırada, yani dikkatlerin artık CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne yapmayı planladığı itiraza ve referandum sürecine çevrilmekte olduğu bir sırada düğmeye basmış olmaları, ister istemez hareketin zamanlamasını dikkat çekici kılıyor.
Ancak bu tertibin gerisinde öngöremeyeceğimiz başka siyasi hesaplar da olabilir.
GÖRÜNMEYEN MERKEZLER
Ama özellikle son dönemde yasadışı telefon kayıtlarının internete düşmesi olaylarının sıklaşması ile birlikte değerlendirildiğinde, bir olasılık olarak durumu şöyle de okuyabiliriz: Belli ki, Türkiye’de elinde muhtelif şahsiyetlerle ilgili görüntü ya da ses kaydı şeklinde veriler bulunduran bir “görünmeyen merkez” ya da “merkezler” var.
Bu odaklar, belli bir siyasi hesaba dayanan bir amaç doğrultusunda ve azami sonucu elde edecekleri bir zamanlamada elindeki malzemeyi dolaşıma sokmakta, nokta atışı yaparak hedefi vurmaktadır. Bu hedef bazen bir başsavcı, bazen de bir komutan olabilmektedir.
İlginçtir ki, son dönemde bu şekilde yapılan vuruşlardan hükümetin mağdur olduğu pek bir olay yoktur. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın telefon dinlemeden mağdur olduğu olaylar, 2003-2004 yıllarında yapılan ve sorumluları bugün Ergenekon’da sanık olarak yargılanan Jandarma bünyesindeki bir şebekenin marifetidir.
HÜKÜMET ISLIK ÇALARAK BAKAMAZ
Bu tür dinleme yöntemlerin sıkça uygulanmasının kaçınılmaz bir sonucu herkesin zihnine kendisinin de başına benzer bir şey gelebileceği hususunda bir korkunun salınmış olmasıdır. Bugün artık neredeyse herkesin dinlendiğinden şüphe duyması, bu korkunun toplumda ne kadar yayıldığının bir ifadesidir. CHP liderine yapılan tertip bu korkuyu daha da derinleştirecektir.
Bu, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetinin iftihar edebileceği bir durum değildir. Böyle bir ruh hali toplumun geniş bir kesiminin üzerine karabasan gibi çökmüşse, hükümet buna hiçbir şey yokmuş gibi ıslık çalarak bakamaz.
Hukuk devletinde hükümetlerin görevi vatandaşları bu tür korkuların cenderesinden azat etmektir. Üzülerek belirtmek zorundayız ki, bugünkü siyasal iktidar geride bıraktığımız dönemde topluma bu yönde korku salan uygulamaları Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in bazı açıklamaları hariç tutulursa- genelde kayıtsızlık içinde seyretmekle yetinmiştir.
Özellikle Ergenekon davası sürecinde yapılan dinlemelere ilişkin kayıtların ayıklanmadan açıklanarak insanların özel hayatlarının kamuoyuna deşifre edilmesi, bu ruh halinin psikolojik altyapısının örülmesinde belirleyici bir rol oynamıştır.
HÜKÜMETE DÜŞEN GÖREV
Benzer bir durum yasadışı bir şekilde yapılan kayıtların internete düşürülmesidir. Kimse kimsenin zekâsına hakaret etmesin. Yasadışı dinlemelerin en azından bir bölümünün kamu görevlileri tarafından yapıldığı ve bu teknik imkanların emniyet örgütünde fazlasıyla mevcut bulunduğu malumun ilamıdır.
Çok çarpıcı bir örnek gazeteci Uğur Dündar’ın başına gelen mağduriyetten verilebilir. Dündar’ın karısının yurtdışı çıkışlarıyla ilgili Emniyet’teki bilgisayar kayıtlarının hükümete yakın bir gazetede yayımlanması üzerine yapılan soruşturma, Ankara Emniyeti Organize Suç masasından üç polisin bu kayıtlara girdiği gerçeğini ortaya çıkartmıştır. Bu üç polis hakkında dava açılmıştır.
Salt bu örnek bile vatandaşların devlet gücünün kötüye kullanıldığı durumlar karşısında nasıl korumasız ve çıplak bir durumda olduklarının çarpıcı bir kanıtıdır.
Sonuçta Türkiye süratle bir korku toplumuna dönüşmektedir. Böyle bir ülkenin yeri, hükümetin öne sürdüğü gibi ileri demokrasiler değil üçüncü dünya ülkeleri ligidir.
Son olay, hükümetin artık bu konuyu ciddi bir şekilde ele alması zamanının geldiğini gösteriyor.
Yazarın Tüm Yazıları