Son anda düğününden kaçan gelin

ATEŞ yürüyüşü ile ilgili bir sürü soru buldum posta kutumda. Bayılarak cevap veririm ama Priya Kumar, Asemble tarafından düzenlenen12 Haziran’da 2. Wake Up seminerleri için Türkiye’ye geliyor. Ben gidin, bizzat deneyin derim. Yarım gününüzü ayırmanız gerekiyor, daha fazla değil. Asemble Eğitim Danışmanlık, geçen sene de bütün salondaki izleyicileri hipnoz eden Dr. Travies Fox’u getirmiş. Çok isterdim görebilmek, hipnoz olmak da istiyorum ama bir şekilde bünye direniyor! Priya ile ilgili sorularınıza cevap vereceğim ama önce onunla yaptığım röportajın tamamını okuyun...

*  Son anda düğününden kaçan gelin hikayesi nedir?
Tam evlenmek üzereydim. Yüzmüş yüzmüş, kuyruğuna gelmiştim. Bütün hazırlıklar tamamdı. Kendimi çok şanslı görüyordum, müthiş bir adamla birlikteydim, itibarlı, karizmatik. O da eğitmendi. İki yıldır birlikteydik. Hindistan’da biriyle berabersen evlenirsin. O kadar geleneklere bağlı bir ülke. Yoktur yani son anda nişanı atan. Ama ben düğüne bir ay kala vazgeçtim, “Ben evlenmiyorum” dedim...
*  Neden?
Düğün tarihi yaklaşınca, beni karşısına aldı ve “Priya, ben bir eş istiyorum” dedi. Bu da benim ülkemde, “çalışmayan kadın” demek. “İşi bırak” diyor yani. Oysa o, çalışan bana, üreten bana âşık olmuş. Bir ailem olmasını o kadar istiyordum ki, “Tamam” dedim. Sonra resim yapmaya karar verdim, fakat ne yapıyorsam gerçekten tutkuyla yapıyorum, bu sefer de insanlar, yaptığım resimlere tezahürat gösterdi, sergi aç dediler. Sinir oldu, “Resmi de bırak” dedi. O zaman anladım ki, adam ne yapsam takacak, aramızda sağlıklı olmayan bir rekabet, kıskançlık var ve bu, gerçek sevgi değil. Hindistan’da düğün planlamak bir yıl sürer, büyük iştir. Bu gücü nasıl buldum bilmiyorum ama gelenek-melenek dinlemedim. Her şeyi iptal ettim.
*  Ne yaptınız peki?
Hindistan’i terk ettim. Aksi takdirde insanlar beni dedikodularıyla yerdi. Şamanlarla yaşamaya Hollanda’ya gittim. Bunu da çok eleştirdiler. Herkes kendini bulmak için bizim ülkemize gelirmiş ben niye Hollanda’ya gitmişim! Şamanlarla yaşam müthişti. İlk kitabım, o deneyimi anlatır. Bir sürü ateş yürüyüşü yaptım. Sonra bir gün kendimi hazır hissettim ve ülkeme geri döndüm.
*  Kaç yıl oldu ondan ayrılalı?
6. Ben bu süre zarfında gerçekten tanınan bir motivasyon konuşmacısı oldum. Bütün Avrupa, Ortodoğu, Güney Asya, Amerika, /images/100/0x0/55eb1368f018fbb8f8a9729cAvustralya, aklınıza neresi gelirse eğitim verdim, hâlâ veriyorum.
*  Şu anda sevgili-mevgili...
Bak o yok. Evde kaldım! Hindistan’da bir kadın 37 yaşına kadar evlenmemişse, ona üzülerek bakarlar. Bence insanlar beni başarılı buluyorlar ama için için de üzülüyorlar. Yapabileceğim bir şey yok. Benim yaş grubumun erkekleri çoktan evlenmiş durumda. Zaten yeni birileriyle tanışacak vaktim de yok. Sürekli seyahat ediyorum. Ayrıca, komplekssiz biriyle olmak çok önemli, kafam karışık olursa, başkalarını nasıl motive edebilirim? Anlayacağınız, doğru adamı bulamayacaksam ömür boyu erkeksiz kalmaya razıyım!
*  Benzer sorunlar benim ülkemdeki şehirli kadınlar için de geçerli. Dışarı çıktığınızda insanlar sizi tanıyor. Bu hoşunuza gidiyor mu?
Gitmez mi? Gidiyor. Ama sadece imza istemiyorlar. Bana sorun anlatıyorlar, korkularını anlatıyorlar. Ben de elimden geldiğince herkese yardım etmeye çalışıyorum.
*  Peki sizin korkularınız?
Oluyor. Ama bir şekilde yüzleşiyorum onlarla. Biz Hintliler yüzme bilmeyiz mesela.
*  Nasıl yani?
Havuza, denize girmeyiz. Öyle bir alışkanlığımız yok. Benim de hiç fırsatım olmadı öğrenmeye. Maldivler’de bir eğitimdeyim, herkes deniz gözlükleriyle suyun altına bakıyor. Müthiş bir coşku gösteriyor. Nasıl özendim anlatamam. Hoca, “Hadi gel” dedi, “Gelemem, ben yüzme bilmiyorum” dedim. “Yoo biliyorsun” dedi, “Eskiden yüzüyordun!” Ana rahmini kastettiğini anladım. “Ağzını kapat” dedi, “Kafanı suya sok ve sakin ol.” Sadece onu dinledim ve yüzdüm. Ya da suda boğulmadan durmaya becerdim diyelim. Yüzleşince pek çok şeyin üstesinden geliyorsunuz.
*  Ölüm korkunuz peki...
Biz o konuda rahatız! Reenkarnasyona inandığımız için nasıl olsa yeniden geleceğiz!
*  Ben kızım doğmadan daha cesurdum. Şimdi bir sürü şeyden tırsıyorum. Mesela uçaklardan...
Siz de benim kadar çok uçuyorsanız normal öyle hissetmeniz, ben 5 günde 13 kere uçağa biniyorum. İhtimaller artıyor diye düşünüyorum.
*  Peki nasıl başa çıkıyorsunuz?
Hazırlıkla.
*  Neye hazırlık?
Her şeye. En ucuz havayollarına itibar etmem mesela. Ama binmem mi gerekiyor, başka gidecek yol yok mu? Biniyorum. Binmeden de yayıncımı arıyorum, “Şu dosyada son kitabım var, aklında olsun, bana bir şey olursa, kitap hazır, basabilirsin!” Bunu yaptıktan sonra özgür ölebilirim gibi hissediyorum. Anneme de “Başıma bir şey gelirse gazeteye basacağın fotoğraf şu olsun” dedim.
*  Şok geçirmedi mi!
Yok hayır, o bana alıştı. Hepimizin her şeye hazır olmamız gerekiyor. Her an her şey olabilir. Annem köpekleri sevmez. Benim de dünya tatlısı bir köpeğim var. Çok yakın bir arkadaşıma, “Bana bir şey olursa köpeğime sen bakar mısın?” dedim. O da kabul etti, kafam rahat şimdi...
*  Ama tüm bunları düşünmek, planlamak biraz tuhaf değil mi?
Tam tersine. Bir gün hepimiz gideceğiz. Ama köpeğim benim sorumluluğumda, onu kime bırakacağımı bilmek isterim. Hindistan’da biz vasiyetimizi de gençken yaparız.  Ben de yaptım mesela. Size de tavsiye ederim...
Yazarın Tüm Yazıları