Nerede raporlar?

TÜRK futbolunun görünmeyen kahramanları, gözlemciler ve temsilciler. Çünkü siz ne yaparsanız yapın, onların raporları doğrultusunda karar alınır. Peki bu raporları görenler var mı? tabii ki yok. Bu raporlar neden saklanır, o daha enteresan.

Bazı gözlemciler sitem ederek, ‘‘Abi sen bütün gözlemcileri karalıyorsun’’ diyorlar. Peki sizler değil misiniz, ‘‘Bizlerin yazdığı raporlarla, takımlara verilen cezalar arasında orantısızlık var’’ diyen.

Şimdi Trabzon'da bu pazar bir olay yaşandı. Tam ibretlik. Bu G.Saray olduğu için gündeme geliyor. Ama çok deplasmanda bu sahneleri görmeniz mümkün. Hakem bitiş düdüğünü çaldığı an, polisler hakeme doğru korumak için koşuyorlar. Hakeme sahanın içinde hiç bir şey olmaz. Rakip futbolcuya da olmaz. Bütün hikaye tünelde oluyor. Sahanın içinde dördüncü hakem var. Bir de maçın temsilcisi var. Yani Futbol Federasyonu yetkilisi. O, olayların olduğu sırada nerede. Tribünde mi, tünelde mi? Olayların çıkacağı gün gibi aşikar. O zaman tünele inip, sen güvenliği sağlayacaksın.

Trabzonlular diyor ki, ‘‘Fatih Terim hakeme küfür etti..’’ O iş, hakemlerin sorunu. Eğer Fatih küfür ediyorsa ve o hakemler de Fatih'i tribüne çıkaramıyorlarsa, demek ki hakediyorlar. Burası seyirciyi ilgilendirmez. Ama sen Fatih'in alnına cismi yapıştırıyorsun, sonra tribünden küfür ediyorsun, sonra da tünelde sıkıştırıp, hem ağız yoluyla, hem de fiziksel tacize devam ediyor ve ‘‘Ben haklıyım’’ diyorsun. Burada haksızsınız. Atılan madde Fatih'in alnına değil de, gözüne gelse, hiç beklemediği için de o sırada gözü açık olsa ve o göz kör olsa. Bunlar olmayacak şeyler değil. Olma şansı fazla. O zaman rahat mı edeceksiniz? Bakın biz mücadele biçimini yanlış yapıyoruz. Tenkit edersiniz, kızarsınız, beğenirsiniz, beğenmezsiniz. Ama şiddetle bir yere varamazsınız.

Neden bunlar oluyor? Adalet iyi dağıtılmadığı için. Adaletin olmadığı yerde kaos vardır. İşte onun için de gözlemci raporları diyoruz. Bu gözlemciler, raporlarını kendileri mi yazıyor, yoksa telkin var mı? Ben şunu söylüyorum. Yıllarca vardı. Hala da var. Ne kadar tehlikeli değil mi?

Öğren de gel!

SÖYLEMEK
istediklerimi ve yazacaklarımı çalıştığım TV ve gazetede söylüyor ve yazıyorum... Bunun haricinde benim ağzımdan bir şey yazılıyorsa, ya eksiktir, ya da yanlış. Çünkü bazı yerlerde enteresan şeyler okuyorum. Dışarda ne konuşuyorsam, ekranda ve gazetede öyleyim.

Hıncal'ın daha başka sıkıntıları var mı bilmem. Ben sokağa hep çıkarım, maçlara da giderim. Ama sen, koruman ile gezdiğin halde bazı yerlere gidemiyorsun... Özellikle statlara.

‘‘Türk futbolunda terörü Hıncal başlattı’’ fikrime karşın bir firma anket yapmış. Yüzde 56 oranında ‘‘Evet Erman Toroğlu doğru söylüyor’’ cevabı çıkmış. Önce kışkırtacaksın, tahrik edeceksin, sonra taraftar Ali Sami Yen'e o pankartı asacak. Bayağı da uzun bir pankart. Demek ki, kendi aralarında para toplayıp yaptırmışlar! Bunu yaptıran kim, Hıncal Uluç! Ona sorsanız ‘‘Ben bu olaylara karşıyım’’ der. Hatta timsah gözyaşları bile döker. Ama bu pankartlar tahrik yazıları ve konuşmaları üzerine açılıyor. İşin içinde azmettirmek de var.

Bak Hıncal. Futbolun tarihindeki hakem kısmında orta hakem diye bir cümle yok. Maçın bir tane hakemi vardır. Eskiden iki tane yan hakem vardı, sonra iki yardımcı oldu. Yani Hıncal, daha alfabenin A'sı. Maçın hakemi bir tanedir. Seni biraz boş bırakıyorum. Hemen dağılıyorsun. Bırak ders çalışmayı, tembellikten sınıfta kalacaksın. Bu yaşa geldin, hala bunu öğrenememişsen, işin zor. Ne dersin!..

Bayrak krizi

YARDIMCI
hakemler bu yıl yine inanılmaz büyük hatalar yapıyorlar. Geçen yıl Antalyaspor, bariz bir bayrak hatasıyla küme düştü. Aynısı cumartesi günü Bursa stadında işlendi. Erhan Albayrak'ın bariz golü sayılsa, düşme hattı, sezon sonunda ne olurdu, bir düşünün. Sürhat Müniroğlu'nun o bayrağı bu sene düşecek takımları belirleyecek. Ayrıca UEFA'ya gidecek bir takımın da adını değiştirecek. Yani, takımlardan bir veya iki tanesi o bayrakla düşecek veya kalacaklar. Sonuç yardımcı hakem kararıyla olacak.

Bir de Yıldırım, etti 51

AZİZ Yıldırım geldikten sonra Fenerbahçe'ye kaç futbolcu geldi gitti? Herhalde 3 dosya yaprağı dolar. Yalnız bu yıl bir takım gitti, diğeri oynuyor. Teknik direktör adedi zaten malum. Peki Yıldırım ile bugüne kadar kaç yönetici çalıştı? Şu ana kadar 50, artı Aziz Yıldırım eşittir 51.

Basit bir hesapla her giren yönetici 1 milyon dolar verse, toplam 50 milyon dolar yapar. Peki şimdi çok net soruyorum. Bu gelen 50 yöneticiden hangisi Fenerbahçe'nin giderini ve gelirini biliyor? İddia ediyorum, bir tanesi bile bilmiyor. Aziz Yıldırım'dan başka herhalde kardeşi olduğu için Ali Yıldırım bilir. Peki bu nasıl yöneticilik, anlatır mısınız?

Her pazartesi yönetim kurulu masasına antrenörler yatırılıyor. Mübarek Fenerbahçe yönetim kurulu masası değil, Cerrahpaşa'da ameliyathane masası. Ve masaya yatırılanların hiç birisi sağ kalkmıyor ve ölüyor.

Fenerbahçe bu sene yalnız kendini değil, G.Birliği'ni de duman etti. Bir Ersun dediler, hatta taraftarları, ‘‘Biz Gençleri tutuyoruz’’ dedi ve o günden bu yana kırmızı siyahlıların iki yakası bir araya gelmedi. İşin bir başka tehlikeli boyutu daha var. Bundan sonra şampiyon olsun diye ‘‘Beşiktaş'ı tutuyoruz’’ derlerse, siyah beyazlılar yandı demektir.

Bu saatten sonra gelecek teknik direktör eğer yabancı olursa, Fenerbahçe'nin önümüzdeki sezon da işi zor. O zaman geriye ne kalıyor. Stat inşaatına devam.
Yazarın Tüm Yazıları