Prangalı dış politika

KİTABI elimden bırakamıyorum. Hasan Cemal'in ‘‘Kürtler’’ kitabı, yirmi yıldan beri Türkiye'yi neden değiştiremediğimizi; değişimin önündeki engelleri; ortak akıl oluşturmak için çaba harcamak yerine insan harcamayı nasıl daha kolayca yapabildiğimizi gözlerimin önüne seriyor.

PKK'nin Şemdinli ve Eruh baskınlarıyla 1984 yılında patlak ve olaylardan bu yana, gazeteci olarak benim de kiminin içinden, kiminin de yanından geçtiğim olayları, samimi ve titiz bir üslupla anlatan kitabın önsözünde Hasan Cemal, ‘‘Bir fotoğraf çektim. Ne kadar net bilemiyorum. Ama başkaları da fotoğraf çektikçe görüntünün iyileşeceğine inanıyorum’’ diyor.

Yirmi yıl. O gün doğan çocuklar şimdi dünyayı sorgulama çağındalar. Geçmişin resimleri ne kadar net olursa geleceğin inşasında çıkmaz yollara sapma riski de o kadar azalır insanların.

* * *

AMERİKALI gazeteci, ‘‘Özür dilerim’’ diyor ‘‘akşam vakti rahatsız ediyorum.’’

Evet biraz rahatsız oluyorum. Rumsfeld'in tabiri ile Amerika'nın ‘‘katastrofik başarısı’’nı izlemekten daralan ruhuma şefkat göstermek için, kendimi Kapalı Çarşı'nın pırıltılı kumaşlar, rengarenk boncuklar dünyasına atarken Eminönü'nün, Bağdat görüntülerinden beter pis ve çirkin hali o kadar yordu ki beni. Kimseyle konuşmak istemiyorum. Ama meslektaşlık hatırına ‘‘Zararı yok, buyurun’’ diyorum.

‘‘Türkiye, peşmergelerin Kerkük ve Musul'a girmesinin müdahale sebebi olacağını ilan etmişti. Neden sözünü tutmadı?’’

Bildiklerimi aktarıyorum. Sonra ben ona soruyorum. ‘‘Siz bugünkü durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?’’

‘‘Amerika, Türkiye'ye verdiği hiçbir sözü tutmadı. Türkiye de sarf ettiği büyük sözleri yuttu. Ben durumu böyle görüyorum.’’


* * *

HASAN Cemal, Kürtler'de 7 Aralık 1991'de zamanın başbakanı Süleyman Demirel ile Diyarbakır'da yaptığı bir görüşmeyi anlatıyor. Muhalefetteyken Özal'ın Çekiç Güç politikasını eleştiren Demirel, Başbakan olduğunda Çekiç Güç'ü neden savunmak zorunda kaldığını Hasan Cemal'in kulağına şöyle fısıldıyor:

‘‘Amerika ile çok işimiz var Türkiye olarak. Bir de unutma, 50 milyar dolarlık dış borcun dış politikaya koymuş olduğu ipotekler var.’’

O dış borç bugün, yani on yıl içinde milyarlar, milyarlarca dolar artyor, iç borçla birleşiyor ve Türkiye IMF'in acı reçetelerini gıkını çıkartmadan kabul etmek durumunda kalıyor.

Bu borçların Türkiye'yi hangi ipotekler altına soktuğunu bilen biliyor, ama yüzleşilmiyor.

Teröre karşı verilen mücadele dönemi de aynı sessizlik üslubuyla arşive kaldırılmış duruyor. Türkiye 20 yıllık bu sürecin yaralarını saracak ne ekonomik ne sosyal bir proje geliştirip hayata koyabilmiş. Hálá insanlar yoksul, hálá gençler yarınlarını göremiyor, hálá ne devlet Kürt korkusundan kurtulabilmiş ne de Kürtler devlete inanıyor.

Borçlu yaşamanın yanı sıra Kürt meselesi gibi hayati bir sorunu çözümsüz bırakmak ta Türkiye'nin üzerindeki ipotekleri ağırlaştırıyor.

* * *

KÜRTÇENİN Cumhuriyet döneminde ilk kez yasaklanması 1925. Yine Hasan Cemal'in kitabında yer alan bir habere göre 29 Ağustos 2001'de Diyarbakır'ın Çınar ilçesinde sinema anonsunu Kürtçe yaptıran kaymakam hakkında soruşturma açılıyor. Hasan Cemal, 1991'de özgürlükleri kısıtlayan yasalarda değişiklik konusunda yazdığı bir makalesini kitapta aktardıktan sonra altına şu eklemeyi yapıyor:

‘‘2000 yılında bu kitabı yazmaya başladığımda özlediğim demokrasi reformu hala gerçekleşmemişti.’’

Kürtler kendi deneyimlerini, askerler, polisler, politikacılar kendi yaşadıklarını anlatıyorlar Hasan Cemal'in kitabında. Türkiye konuşuyor, Hasan Cemal, kendi bakış açısı ile zenginleştirip, derinleştirdiği bir resim çekiyor.

Karşıma çıkan resme bakınca, 20 yıl sonra çekilecek resim için ‘‘haydi hemen el ele verelim, aşalım sorunlarımızı’’ diye geçiriyorum içimden, ‘‘ipotekler artmadan, prangalar ağırlaşmadan.’’
Yazarın Tüm Yazıları