Karşıyaka’nın şansı

1912 Karşıyaka Derneği Türkiye’ye örnek olabilecek bir model yarattı. Bugündan daha çok yarını düşünerek, sporun yanına sosyal sorumluluk projelerini de ekledi.

Haberin Devamı

KARŞIYAKALILAR aslında çok şanslı...
Birincisi Türkiye’nin en eski beşinci spor kulübü...
1912’de kurulmuş, Cumhuriyet’in kuruluşuna tanıklık etmiş kaç kurumumuz var?
İkincisini geçenlerde Hürriyet Gazetesi yazarı Yılmaz Özdil de yazdı.
Ve şöyle dedi:
“Üç büyük var Türkiye’de. Beşiktaş, Karşıyaka, Kasımpaşaspor... Çünkü, armasında Türk Bayrağı’nı taşıma onuruna sahip olan üç büyük sadece bunlar... Öbürleri ay-yıldızı anca formasında taşır; armasında taşıyamaz. Hasta Göztepeli olarak kahroluyorum, ama armasında ay-yıldız taşıma onuru verilen ilk kulübümüz, gâvur İzmir’in Karşıyaka’sı... Futbolcularının Kurtuluş Savaşı’nda gösterdiği üstün cesaret ve fedakârlık nedeniyle, bizzat Mustafa Kemal tarafından verildi bu hak...”
Sevgili Yılmaz Özdil’e İzmir’den bir selam yollayalım ve Göztepe’mizle de her zaman gurur duyduğumuzu bir kenara not edelim.
Bu kadar mı?
Elbette değil.
Karşıyaka 17 branşta aynı anda faaliyet gösteren Türkiye’nin ilk ve tek takımı...
Karşıyaka yıllarca futbol dışında voleybol, basketbol, yelken, tenis ve motosiklet gibi 6 olimpik dalda liglere katıldı; yüzme, judo, bilardo, bowling ve hentbol şubeleriyle Türkiye’nin en fazla başarı kazanan kulüplerinden biri oldu.
Zaman içinde ekonomik sorunlardan dolayı kapanan şubeler oldu, ama hangi branş olursa olsun her zaman sporcuları oldu.
Yarın “Açıyoruz” dense; yüzlerce genç kapıya dayanır.
Bundan adım gibi eminim.
BAŞARI FUTBOLA ENDEKSLİ
Sporda başarı Türkiye’de futbolla ölçüldüğü için yapılan değerlendirmeler çoğu zaman eksik kalıyor.
Bu bakış İzmir’deki her kulüp gibi Karşıyaka’yı biraz gündemin dışına itmiş olabilir.
İşte, bunu fark eden bir grup Karşıyakalı, birkaç yıl önce bir araya geldiler.
Ve bir dernek çatısı altında birleştiler.
Kurucu listesi özenle seçilmiş bu fikir önderleri, aylarca süren araştırmalar yaptılar.
Karşıyaka camiası aidiyeti gelişmiş ender yerlerden biridir.
İşte bunun ölçümünü yaptılar.
“Bu aidiyet duygusu nasıl yönetilmelidir, nasıl yönlendirilmelidir?” sorusunun cevabını aradılar.
Karşıyaka’nın tarihi ve kültürel değerleri araştırılmaya başlandı; yaygınlaştırmak ve korumak için bazı projeler geliştirildi.
Sporcu yetiştirmek, özendirmek, ödüllendirmek, sportif başarılarını artırmak gibi hedefler belirlendi.
Kulübün kendi gelirleriyle yönetilebileceği kalıcı ekonomik mali kaynak sağlayacak projeler düşünüldü; Karşıyaka’nın imajını, marka özelliklerini öne çıkaracak sosyal sorumluluk projeleri kurgulandı.
Dikkatinizi çekmek isterim.
Karşıyaka’nın mevcut yönetimine alternatif olsun diye değil; bu insanların işini kolaylaştıracak, günlük koşuşturmalarının içine girmeden, geleceği kurgulayacak fikirler oluşturuldu.
SAİT GÜRSOY BAŞKAN
1912 Karşıyaka Derneği’nin Başkanlığı’na bir süre önce İzmir’in çok yakından tanıdığı bir isim getirildi.
Sait Gürsoy...
Gürsoy’un amacı kuruluş hedeflerini bir bir hayata geçirmek...
Karşıyaka’ya yepyeni bir ruh katmak...
Ve büyük bir camia olunduğunu hatırlatmak...
2012’de Karşıyaka 100’üncü yaşına girecek.
Bence 1912 Karşıyaka Derneği sosyal projelerin bir merkezi haline gelmeli ve bir enstitü gibi çalışmalı.
Ve en önemlisi...
Bütün Karşıyakalılar sportif başarı için 2012 hedefine kenetlenmeli...

Haberin Devamı

Çözüm Ankara’da mı yoksa kendi içimizde mi?

Haberin Devamı

İZMİR Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, çok uzun zamandır kentin gelişmesinde bazı engelleri aşamadığını söylüyor.
Buna katılıyorum.
İzmir gibi bir kentin sıkışmış merkezlerini açabilmek için yeni cazibe merkezleri yaratmak gerekiyor.
Aksi halde kentler gelişmiyor, siluetleri de değişmiyor.
Beş yıl uzun gibi görünse de başkanların büyük projeleri hayata geçirebilmesi için bu sürecin tıkanmaması ve her şeyin yolunda gitmesi gerekiyor.
İzmir’de durum diğer şehirlerdeki gibi ilerlemiyor.
Şu Yeni İzmir Projesi kaçıncı kez bozuluyor, kaçıncı kez yeniden planı yapılıyor.
Ben bile şaşırdım.
İnciraltı öyle, Basmane öyle...
Peki nasıl ilerleyeceğiz, nasıl büyüyeceğiz?
İzmir’de bazı çevreler konu buraya gelince işin adını “rant” diye koyuyorlar.
Bir şehrin gelişmesi rant mıdır, değişmesi rant mıdır?
İzmir’in zenginleşmesi, yatırımlarının artması bir rant mıdır?
Benim tanıdığım Aziz Kocaoğlu, “emeksiz” ve “oturulduğu yerden” yapılan hiçbir şeye izin vermez.
Peki Kocaoğlu neyi anlatmaya çalışıyor kamuoyuna...
Diyor ki...
“Büyükşehir Meclis kararlarına karşı açılan davalarla ilgili olarak İzmir Valisi Cahit Kıraç’ı değil, 2004 yılından bu yana yaşanan süreçteki çifte standartları eleştiriyorum ve bu konuya dikkat çekmek istiyorum...”
Ne Aziz Kocaoğlu, ne de Vali Cahit Kıraç İzmir’in önünü tıkayacak hiçbir şeye izin vermezler.
Ben kamuoyundaki eleştirilerin çoğuna da karşı olduğumu açıkça yazıyorum.
Aziz Bey, haklıdır.
Başka hiçbir kentte olmayan davalarla uğraşmaktadır ve enerjisinin çoğunu bu konulara harcamaktadır.
Oysa yapılacaklar bellidir.
İzmir yatırım beklemektedir ve sabredecek zamanı yoktur.
Vali Kıraç’ı da dinlediğimde haklı olduğu yönleri görüyorum.
Kıraç da şöyle diyor:
“İzmir’in Valisi olarak kentin gelişmesini en fazla ben isterim. Gerçekten de Türkiye’nin genelini bilen bir kişi olarak İzmir’in potansiyelini çok iyi görüyorum. Ama önüme dosyalar geliyor. ‘Şu planının bu bölümleri eksik’ deniyor. Eksik olana eksik demek benim görevim.”
Bir uzlaşma zemini nasıl olur?
İşte bunu tartışmalıyız.
İzmir kamuoyu gerçekten de kentin artık kangreni haline gelmiş bu davaları artık duymak bile istemiyor.
Herkes gibi ben de birçok yatırımcının dava sonuçlarını beklediğini biliyorum.
Ancak her dava işi iki, üç yıl uzatıyor.
Çözüm Ankara’yla birlikte beraber mi, yoksa çözüm İzmir’de mi bulunur; bilemiyorum.
Ama bu konuların da herkesin sabrının sınırlarını zorladığını çok iyi görüyorum.

Yazarın Tüm Yazıları