Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

‘Benim adım Tayyip’

RECEP Tayyip Erdoğan, 13 gündür Başbakan koltuğunda oturuyor.

Ancak, şu ana kadar Başbakan olmanın ağırlığını güçlü bir şekilde ortaya koyduğunu söyleyebilmek AKP'liler için bile pek mümkün gözükmüyor.

Çünkü Başbakan, şaşırtmayı ve ‘‘Hangi Erdoğan?’’ sorusunu tetiklemeyi seviyor gibi.

Yakın arkadaşları da Erdoğan'la ilgili böyle bir izlenime sahip.

Örneğin, dört gün boyunca kabine listesi üzerinde çalıştıktan sonra, Gül hükümetini aynen koruması onları epeyce şaşırttı.

Oysa, Ertuğrul Yalçınbayır'ın yanı sıra, ‘‘tezkere hayırcısı’’ bazı başka bakanların da kabine dışında kalacağını hissetmişlerdi.

Böylesi şaşkınlıklar sadece AKP'lilere özgü değil.

NE TOBB, NE TÜSİAD, NE TİSK

Erdoğan,
koltuğa oturduğunda ilk kararını iş güvencesinin yürürlük tarihini ertelemek için verince, işçi liderleri soluğu yanında aldılar.

‘‘Haziran ayında da işverenler kapınıza dayanacak; yeni bir erteleme isteyecekler. O zaman ne yapacaksınız?’’ diye sordular.

Erdoğan, ‘‘delikanlı’’ üslubuyla net yanıt verdi:

‘‘Benim adım Tayyip... Ne Odalar Birliği, ne TÜSİAD, ne de TİSK dinlerim.’’

Sendikacılar rahat nefes aldılar. Ama görüşmenin ilerleyen bölümünde duydukları şu cümleyi de oldukça düşündürücü buldular:

‘‘İş güvencesi ne demek iyi biliyorum. Ben de 400 işçi çalıştırıyorum.’’

Ülker dağıtım bayii olan Erdoğan'ın 400 işçi çalıştırdığını bilmiyorlardı. Şaşırdılar.

REİS'E DE ANLATSANA

TBMM'nin kabul etmediği tezkere öncesinde, sivil toplum örgütlerinden birinin başkanı Erdoğan'ı ziyarete gitti. Görüşme öncesi AKP Grup Başkanvekili Salih Kapusuz'la karşılaştı. Kapusuz'a tezkerenin kabul edilmesi yönünde görüşlerini aktardı.

Kapusuz, ‘‘Buna inanıyorsan, görüşlerini Reis'e de aktar; onu da ikna etmeye çalış’’ yanıtı aldığında şaşırdı.

Ancak Erdoğan, sonuçta AKP grubunda, Başbakan Gül'ün, ‘‘Bu bizim tezkeremiz, altında da imzamız olduğu için ‘evet' vereceğiz’’ şeklindeki son cümlesinin ardından çıktığı kürsüde tezkereyi açıkça üstlendi.

İş güvencesi için görüştüğü sendikacılara, ‘‘2004'e kadar hiçbir şey yapamayız. Her şeyi IMF'ye bağlamışlar’’ diye dert yandıktan 10 gün sonra, kriz kapıya dayanınca izlenmekte olunan programı, kendisini güvence göstererek sahiplenmekten de çekinmedi.

IRAK SAVAŞI’NIN SEYRİ ÖNEMLİ

Bu iki örnek, Erdoğan'ın karar verdiğinde, gerekeni yaptığını gösteriyor. Ama öyle anlaşılıyor ki, şaşırtmaya da devam edecek.

Zamanlaması da Irak Savaşı'nın seyrine paralel olacak.

AKP içinde Gül ve arkadaşları, ‘‘İzlenen politika doğru. Yaptıklarımız 10 yıl sonra anlaşılacak. Türkiye bu işte kárlı’’ görüşünde.

Erdoğan'ın bazı yakın kurmayları ile ANAP ve DYP kökenliler ise, ‘‘Bugün hepimiz Ecevit'e kızıyoruz, Türkiye'yi AB'ye soksaydı bugünkü sıkıntılar olmayacaktı, diye. Yarın da, savaşta doğru rol almadığımız için bu sitemler bize yapılacak’’ görüşünü savunuyorlar.

Doğru olan görüş yakında ortaya çıkacak. İşte o zaman, Erdoğan'ın, bu iki grup arasında radikal bir tercihe gitmesi sürpriz olmayacak.

Pazartesi günkü yazımda, Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener için, ‘‘İlerde pozisyonunun daha da zayıflayacağı konuşuluyor’’ demiştim.

Erdoğan, dün özelleştirmeyi Şener'den aldı. Bu, AKP içinde hiç de kolay bir operasyon değil.

Şener gibi güçlü bir isme ‘‘İstifa et’’ demeye getiren Erdoğan, ikna olduğunda öbürünü de yapmaktan çekinmeyecek gibi...
Yazarın Tüm Yazıları