Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

Kabinede Milli Görüş ile ANAP çatıştı

HÜKÜMETİN Irak savaşındaki tutumunu anlamak için, Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan dönemlerini ayırmadan Bakanlar Kurulu'na bakmak gerekiyor.

Hemen belirtelim, kabinede başından beri, iki görüş çatıştı.

Bu çatışma, milli görüşçülerle ANAP kökenli bakanlar arasında geçti.

Abdullah Gül, bir kanadın lideriydi. En önemli iki destekçisi Devlet Bakanı Beşir Atalay'la Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener oldu.

Diğer kanatta ise Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Kültür Bakanı Erkan Mumcu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu yer aldı.

ORTAYA ÇIKAN STRATEJİ

Bakanlar Kurulu'nda yaşanan ve kamuoyun pek de yansımayan tartışmalara baktığımızda, birinci grupta, Amerika'ya kuşkulu bir yaklaşımın egemen olduğunu söyleyebiliriz.

Bu grup, bir yandan ABD'nin taleplerini karşılar gözükürken, diğer yandan da, sessizce, bu talepleri engelleyen bir tutum sergiledi. Başından itibaren savaşı olabildiğince ‘‘ötelemeye’’ uğraştı ve başarılı da oldu.

Çıkış noktaları, ‘‘ABD bize muhtaç, o zaman savaşı da önleyebiliriz. 7 kere önledik, 8'incisini de önleriz. Yaptığımız 10 yıl sonra anlaşılacak’’ düşüncesine dayandı.

Ancak, uzun dönemli bir stratajilerinin olmadığı her aşamada ortaya çıktı. Gül'ün Sedat Ergin'e, ‘‘AB ile ABD'nin ortasında bir çizgide olduk. Bu bilinçli olmadı, ama netice böyle çıktı’’ demesi de bunun açık ifadesi.

SOKAK DİLİYLE YÖNETİLMEZ

Karşı görüşü ise iki bakanın ağzından aktarmak yeterli gibi.

Birinci isim İçişleri Bakanı Aksu ve sözleri şöyle:

‘‘Türkiye'nin çıkarı ABD'nin yanında yer almaktan geçer. Türkiye bölgesindeki en etkin ülke olma iddiasından vazgeçemez. Bu nedenle sokağın diliyle devlet işlerini, iç politika dengeleriyle dış politikayı yürütemeyiz. ‘ABD bize mahkum' düşüncesi de doğru değil. Çünkü birliklerini Kuzey Irak'a istedikleri an indirirler.’’

Aksu’nun, son tezkere tartışıldığı gün, ‘‘Geç kaldık. Bunun hesabını kim verecek?’’ sorusunu yöneltmesi de oldukça manidardı.

Kültür Bakanı Mumcu'nun görüşleri Aksu'yu tamamlıyordu:

‘‘Yüzyılın ittifakları kuruluyor, yerimizi almak zorundayız. Keşke savaşı önleyebilsek; ama bu bizim işimiz değil. Ülkenin çıkarlarını korumak ise buradaki 23 kişinin görevi. İstifa bile bu sorumluluktan kurtaramaz.’’

IMF'Yİ SİLKELEME ZAMANI

İşin ekonomik tartışması ise Başbakan Yardımcısı Şener ile Devlet Bakanı Ali Babacan arasında geçti.

Babacan, ABD'den gelecek yardımla iç borcun GSMH'ye oranının 4 yılda yüzde 80'lerden 17'ye düşeceğini tablolar eşliğinde anlatıp, ‘‘İç piyasa canlanacak, faiz peşinde koşan yatırıma dönecek’’ müjdesi verdi.

Bu müjde Şener'i pek etkilemedi. Türkiye'nin ABD yardımı olmadan da ayakta durulabileceğini belirten Şener'in, özel görüşmelerinde, ‘‘Tam zamanı; IMF'yi silkeleyelim, para basalım’’ dediği bile aktarıldı.

ERDOĞAN'IN İLK HEDEFİ

Erdoğan'
ın pozisyonuna gelince...

Birinci hedefi ‘Partimi bu krizden birlik içinde çıkarmalıyım’’ oldu.

Bu nedenle de bir yandan görüşlerine çok güvendiği Gül'ün etkisinde kaldı, diğer yandan liberallerin görüşünün doğru olduğuna inandı.

Kafa karışıklığı, ‘‘Türkiye bu operasyonun içinde yer alacaktır’’ sözünün havada kalmasına neden olunca da, ‘‘Müslüman'ı Müslüman'a kırdıran başbakan olmadım’’ diyerek geleneksel çizgisine ters düşmediğine sevindi.

Ama, devlet tecrübesi eksikliğini gördü. Tedbir olarak Adalet Bakanı Çiçek'i bir adım daha yanına çekti. Onun, hükümet sözcüsü olarak, tüm önemli toplantılara katılıp politika belirlemede etkin olmasını sağladı.

İlerde pozisyonu daha da zayıflayacağı konuşulan milli görüşçü Şener'i ise geri plana çekti. Böylece, kabinede milli görüş ağırlığına karşı bir denge yakalamaya çalışıyor izlenimi vermeyi başardı.

Görülen o ki, Irak'taki gelişmeler kabinedeki tartışmaların seyrine de damga vuracak.
Yazarın Tüm Yazıları