Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

‘Yabancılar’ gitti ‘Arkadaşlar’ geldi

GENEL Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘‘Arkadaşlarımız milletvekili lojmanlarına yerleşmeyecek’’ dediğinde o, televizyonun karşısındaydı.

Bu konu, AKP'nin hiçbir yetkili kurulunda gündeme gelmemişti.

Ertesi günkü MYK toplantısında, AKP'nin Genel Sekreteri olarak konuyu gündem dışı masaya getirdi:

‘‘Sayın Genel Başkan, söylediklerinizi televizyondan duydum. Konu bugüne kadar buraya gelmedi. Bu gibi konularda danışmalarda bulunma kararımız yok muydu? Konuyu bizimle görüşmeden açıklamanıza üzüldüm, doğru bulmuyorum.’’

Erdoğan'
ın beklemediği bir tepkiydi ve sadece ondan gelmişti.

‘‘Bu benim kişisel düşüncem’’ açıklamasını da tatminkár bulmadı.

Sözlerini, ‘‘Siz bunu açıkladıktan sonra, 300'ü yeni olan hangi arkadaşımız aksi görüş beyan edebilir?’’ diye sordu.

OTORİTEYE KARŞI ŞEYTANIN AVUKATI

Erdoğan'
ın bu çıkıştan hoşlandığını söylemek hiç mümkün değildi.

Erdoğan, tüzükte kendisine geniş yetkiler tanıyan düzenlemelere gittiğinde ise kabinede artık Başbakan Yardımcısı'ydı. Bu nedenle değişikliklere sessiz kalmayı yeğledi. Ancak, parti içi demokrasiye çok inandığından yapılan düzenlemeleri benimsediği söylenemezdi.

Ertuğrul Yalçınbayır, AKP'nin kuruluşunda, vitrindeki liberal-demokrat isim olarak öne çıktı.

Siyasete girdiğinden beri, ‘şeytanın avukatı’ tanımına uygun davrandı.

Bu kişiliğiyle AKP'de de yönetimle uzun süre paralel yürümeyeceğini pek çoğumuz tahmin edebiliyorduk.

TBMM'de reddedilen tezkere ile ilgili tutumu da bunun açık göstergesi oldu. Yol ayrımına geldiğini görenler çoktu. 24 Şubat tarihli yazımda kendisinin içinde bulunduğu çıkmazı ben de dile getirmeye çalıştım.

Sonuçta bugün kabinenin dışında. Gerekçesi de kamuoyuna tezkere karşısındaki tutum diye yansıdı.

BELEDİYE BAŞKANLIĞI ACABA DAHA MI İYİ

Tezkereyi istemeden imzaladığını bilmeyen yoktu. Aslında, tezkereyi imzalamak yerine istifayı da tercih edebilirdi.

Ama hiç dillendirmese de Başbakan Abdullah Gül'le paralel düşündüğünü varsayıyor, istifasının Gül'ü olumsuz etkilemesinden çekiniyordu.

Klasik bir davranışı vardı. Karşısındakinin elini avucunun içine alıp, kalbinin üstüne koyup gözlerinin içine bakarak konuşurdu. Gül'le kaç kez böyle konuştu bilemiyoruz; ama İletişim Şûrası'nda aynı sahne yaşandığında konunun Irak olduğu ne kadar da belliydi.

Sonuçta istifa yoluna gitmedi. Oysa, Ankara siyasetinden artık pek de hoşlanmadığını görmüştü. Eşine zaman zaman, ‘‘Bursa'ya mı dönsek?’’ dediğini duymaya başlamıştık. Belki gelecek yılki yerel seçimlerde aday da olabilirdi.

Şimdi, Bursa'ya daha sık gidip gelme, torunlarını daha çok sevme şansını da yakalamış durumda; orada kalıcı olursa hiç de şaşırmamalı...

Ancak görevden alınmasını içine çok da rahat sindirdiği söylenemez.

YANGINDA İLK VERİLEN FİRELER

Yalçınbayır
'ın görevden alınması bugün pek tartışılacak gibi görünmüyor. Ama sanki geçmişte ANAP'ta yaşanan bazı gelişmelerin ilk işaretleri veriliyor.

Yalçınbayır'ın yanına Yaşar Yakış'ı koyun. Ne tesadüf ki ikisi de CHP kökeninden gelen siyasetçiler ve kuruluş aşamasında AKP vitrininin önemli isimleriydiler.

Bugün ise ‘içimizdeki yabancılar’ deyiminin kanıtı gibi vitrin dışılar.

Ve de hükümetin tepesindeki dört koltuk, artık Milli Görüş ekseninden gelen dört samimi arkadaşın...
Yazarın Tüm Yazıları