Bir ölü kendini nasıl savunabilir?

DENİZ Öğretmen Yarbay Ali Tatar’ın intiharından bu yana dün itibarıyla tam bir hafta geçti. Bu süre içinde Türk basınında çıkan pek çok haberde Ali Tatar Türk kamuoyuna bir suç örgütünün üyesi olarak tanıtıldı.

Haberin Devamı

* Ali Tatar intihar ettiğinde, Savcılık makamı tarafından “terör örgütüne üye olmakla” suçlanıyordu. Bu nedenle 5 Aralık tarihinde tutuklanmış 11 gün hapis yattıktan sonra serbest bırakılmıştı. Savcılığın itirazı üzerine hakkında yeniden tutuklama kararı çıktığını 18 Aralık akşamı öğrendi Ali Tatar. 19 Aralık günü kendisini yeniden cezaevine götürecek araç evinin önüne geldiğinde, beylik tabancasıyla intihar etti.

* Ali Tatar öldüğü için hakkındaki bütün suçlamalar kendiliğinden düşmüş bulunuyor. O, bir “şüpheli” olarak öldü. Artık kendisini savunma imkânından yoksun. Tek bildiğimiz, ölümünden önce bütün çevresiyle iletişimini kesip, sadece “Ben bir şey yapmadım, beni yeniden oraya götürmeyin” dediği ve sürekli bu sözleri tekrarladığı.

Haberin Devamı

İDDİALAR ARASINDA TEZATLAR VAR

Avukatı İhsan Nuri Tezel ise Tatar’ı savunmaya devam ediyor. Tezel’in saptamalarından yola çıkarak, Ali Tatar’a yöneltilen suçlamaları tahlil ettiğimizde şu noktalar dikkatimizi çekiyor:

* Tatar’a yöneltilen suçlamaların bir bölümünde bazı çelişkiler var. Kendisi, hem Doğu Perinçek’le Orgeneral Şener Eruygur arasında köprü olmakla suçlanıyor, hem de 1998 yılında maiyetindeki personeli Cumhuriyet’in 75 yıldönümü törenlerine göndermediği iddiasıyla ilgili bir soruya muhatap oluyor. Dünya görüşü açısından bu iddialar tutarlılık göstermiyor.

Dosyasındaki iddialar arasında akrabaları ve hemşerileri arasında PKK’lıların bulunduğu savı da var. Oysa Ali Tatar, Türk Alevisi.

* Ayrıca, bir şahsın hem DHKP-C, hem PKK, hem Ergenekon, hem de Karargâh Evleri organizasyonuyla bağlantılarından şüphe edilmesi gibi bir durumla karşı karşıyayız. Avukat Tezel, “Hepsini birden olamaz. O zaman mantıken bu suçlamaların önemli bir bölümünün doğru olmaması gerekiyor” diye konuşuyor.

Tezel, bu konuda şunları söylüyor: “Bu suçlamaların birbirleriyle ilgisi olmadığını söylediğimizde, gerek savcılık gerek sorgu hâkimliği tarafından bize ‘Ama adınız çok geçiyor’ yanıtını aldık. Niteliğe değil niceliğe bakıyorlar. Hukukta sayısal yaklaşım olmaz. Sayısal, niceliksel yaklaşım matematiğe aittir.”

Haberin Devamı

AİLE, HUKUK MÜCADELESİNE HAZIRLANIYOR

Avukat, ayrıca soruşturma aşamasında yeterince araştırma yapılmadığını kaydediyor. Örneğin sorgusu sırasında Ali Tatar’a, bir ihbar mektubu üzerine, amcası Hüseyin Tatar’ın PKK’dan sabıkalı olduğu iddiası da sorulmuş. Ali Tatar bu isimde bir amcası olmadığı yanıtını vermiş. Tezel, “Savcılık açısından bunu öğrenmek hiç zor değildi. UYAP veri tabanına bakılarak Ali Tatar’ın bu durumda bir amcası olup olmadığı pekâlâ öğrenilebilirdi. Bu da yapılmamıştır” diyor.

* Avukata göre, bir başka tartışmalı nokta, dosyada lehte delillerin toplanmamış olmasıdır. Örneğin Ali Tatar’a bazı teğmenleri tanıyıp tanımadığı sorulmuş. Tezel, Savcılık makamının pekâlâ söz konusu teğmenlere de Ali Tatar’ı tanıyıp tanımadıklarını sorabileceğini anlatıyor, “Ceza Muhakemesi Kanunu savcılara lehte delilleri toplama görevini de veriyor. Ama bu yapılmamıştır” diye konuşuyor.

Haberin Devamı

* Ve nihayet önemli bir nokta, temmuz ayında Karamürsel’de teğmenlerin evine yapılan baskında bir flaş bellekten adının da yazılı olduğu bazı belgelerin çıkmasından sonra Ali Tatar’ın muhtemelen telefonlarının dinlenmeye alınmış olması ihtimaliyle ilgilidir. Ancak sorgusu sırasında Ali Tatar’a telefon konuşmalarıyla ilgili hiçbir soru yöneltilmemiş olması, avukatına göre, teknik takip aşamasında şüphe edilen bağlantıları doğrulayan hiçbir delilin bulunamadığını gösteriyor.

* Bu arada, ağabeyinin açıklamaları, ailenin Ali Tatar’ın ölümüyle ilgili ciddi bir hukuk mücadelesine hazırlandığını gösteriyor. Ağabeyi Ahmet Tatar, “Kardeşim hukuksuzluğa maruz kaldığı için intihar etti. Hakkımızı arayacağız. Türkiye’de sonuç alamazsak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde arayacağız” diyor.

Yazarın Tüm Yazıları