Sporda düşmanlık yok

TARİH 23 Mart Cumartesi...Hürriyet Gazetesi'nin 23. sayfası... Yazan Fatih Altaylı... ‘‘Varlığını G.Saray düşmanlığına borçlu Erman Toroğlu, borç ödüyor. Genç bir hakemi baskı altına alıp, yok etmek istiyor.’’

‘‘Hasan Şaş'ın intikamı’’ haberini Hürriyet Spor Servisi maçtan 1 gün önce vermiş. 2 gün daha bekleyemezler miymiş.

Yani Fatih Altaylı'ya göre Hürriyet Spor Servisi ve Erman Toroğlu, G.Saray düşmanı oluyorlar.

Peki... Bunlar G.Saray'a düşman olurlarsa, kimlerin dostu olurlar?

Beşiktaş'ın, Fenerbahçe'nin, Genlerbirliği'nin...

Fatih Altaylı, devam ediyor... Selçuk Dereli'yi sürekli (!) seyrettiği için, onun ne muazzam bir hakem olduğunu, bu yazıların kasıtlı yazıldığını, G.Saray'ın altının oyulduğunu izah etmeye çalışıyor.

İşimi yapmaya çalışıyorum

Fatih Altaylı...
Seni daha Gelişimspor'dan ‘Hıncal’ın çırağı’ iken tanırım. Bir şeyi yazarken, o yolda istikrarlı gideceksin. Bir gün siyah, bir gün beyaz, bir gün mor diye yazarsan, (Bak konuşursan demiyorum çünkü millet konuştuklarını unutabilir) sonunda o yazdıklarını birileri bir gün önüne getirirler. O zaman mahçup olur musun, ya da yüzün kızarır mı (!) bilemem.

Beni F.Bahçe, G.Saray, Beşiktaş veya G.Birliği ilgilendirmiyor. Bu takımların kongre üyesi de değilim, kalemşörü de değilim, at gözlüklü amigo yazarı da değilim. İşimi yapmaya çalışan bir emekçiyim.

Hürriyet'in spor sayfasında yayınlanan yazımda, Selçuk Dereli için, ‘‘G.Saray-F.Bahçe maçını kaldırma şansı yüzde 10, bu maçı yönetmesi gereken hakem Ali Aydın'dır’’ dedim. Dereli'nin acemi olduğunu, böyle tecrübesiz bir ismin bu maça atılmasının, erken olduğundan bahsettim.

Hakemi tayin edenlere, ‘‘Şerefsizler’’ demedim. Türkiye Futbol Federasyonu'na, ‘‘Tam anlamıyla adilik peşinde anlaşılan’’ demedim. ‘‘Federasyon oyun peşinde’’ demedim.

Tamamen teknik bir yazı yazdım. Ama bir baktım, başta Fatih Altaylı olmak üzere, G.Saray'ın bazı amigo yazarları, yazıma tepki gösterdiler.

Allah, Allah...

Bayram değil, seyran değil, niye bu yazıdan bu kadar alındınız?

Fatih Altaylı... Sen daha çalıştığın gazetenin spor servisinin politikasını bilmiyorsun. Zahmet edip araştırmamışsın. Bırakın, ‘‘Hasan Şaş’’ haberini, Hürriyet Gazetesi Spor Servisi benim, 15 Şubat 2003 tarihinde, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'a yazdığım, ‘‘Deniz bitti başkan’’ yazısını, F.Bahçe'nin Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda, G.Antep'le oynadığı maç günü manşetten verdi.

O zaman da ben ve spor servisi F.Bahçe düşmanı mıydık?

Kaderin cilvesi

Ben o maça da gittim. F.Bahçe seyircisi bana küfretti. Sen yazıyorsun, ‘‘G.Saray düşmanı’’ diye, Hıncal da yazıyor... Ama ben, Ali Sami Yen'e de gidiyorum. Orada da küfrediyorlar.

Sporda düşmanlık yoktur. Mücadele edersin, tartışırsın. Hatta kavga edersin, ama bizim alemde düşmanlık yoktur.

Fatih Altaylı... Sen Ali Sami Yen Stadı'na bile gidememeye başlamıştın. Seni, bırak F.Bahçelileri, G.Saraylı seyirciler bile tartakladı. Kaderin şu cilvesine bak ki, Pazar günü seni daha kötü bir dayaktan, Aziz Yıldırım'ın koruması kurtardı.

İnsan başkalarını da kendi gibi bilirmiş. Şimdi senin, 19 Nisan 2000 tarihinde G.Saray'ın meşhur, Leeds United maçından önce yazdığın, hem de Hürriyet Gazetesi'nde yazdığın yazıyı aşağıda yayınlıyorum. Sonra devam edeceğim.

Ve o hakem bu maçı doğru, dürüst ve cesaretli düdükler çalarak idare etti. G.Saray Leeds'i eledi finale çıktı.

Sen bu yazıyı maçtan önce yazdın. Üstelik, İstanbul'da 2 Leeds taraftarının öldürüldüğü, ortamın gerildikçe gerildiği bir rövanş maçı öncesi yazdın. O yazıda attın tuttun, ama yeni doğan çocuğunu bahane ederek, ‘‘Babasız büyümesini istemiyorum’’ dedin ve bu maça gelemedin.

Sen korktun

Yani korktun Fatih... Ben o maça keyifle gittim. Ankaragücü'nde oynarken 1972'de Leeds United'a karşı o statta top oynamıştım. Rakip takımın kaptanı Bremmer'di. Ölünce, Allen Road Stadı'nın önünde heykelini diktiler. Onun önünde röportajlar, naklen yayınlar yaptım. Orada Ertuğrul Özkök, Yavuz Donat, Ali Kırca, Uğur Dündar, Güneri Civaoğlu, Güngör Mengi ve eteklik giyen Ruhat Mengi bile vardı. Ama sen yoktun Fatih Altaylı...

Ne dersin Fatih Altaylı. İşte benim yazdıklarım, işte senin yazdıkların. Senin, ‘‘UEFA oyun peşinde’’ başlıklı ‘‘Ben bu şerefsizlerin ruhunu bilirim. Ona göre yazarım. Ne yazık ki haklı çıkarım’’ yazınla, 8 Mart 2003'te, ‘‘Hakeme saldırıyorlar, G.Saray'ı yaksın diye’’ yazını öpüştürünce, bir şeye takılıyor insan...

‘‘Şerefsizler yalnız UEFA'da mı var? Şerefsizler her ülkede yaşıyorlar mı? Yoksa, bazıları işine geldiği zaman, işlerine geldiği gibi mi oluyorlar’’


UEFA oyun peşinde

Ben bu şerefsizlerin ruhunu bilirim. Ona göre yazarım ve yazık ki haklı çıkarım. Geçen hafta UEFA'nın bir tezgah peşinde olup olmadığının, Leeds- G.Saray maçını yönetecek hakemin belli olmasıyla ortaya çıkacağını söylemiştim.

UEFA'nın ‘‘Top 5’’inden biri hakem olarak verilmezse, bilin ki Leeds lehine iş çeviriyorlar diye yazmıştım.

Hakem belli oldu. Bir Slovak.

Bu gergin maçın ağırlığını taşıyacak tecrübeye sahip olmayan biri.

Üstelik de, hikayeleriyle meşhur, ‘‘Doğu Bloku Hakemleri''nden biri.

Geçen yıl büyük maç yönetmişliği yok.

UEFA tam anlamıyla ‘‘adi’’lik peşinde anlaşılan.

Bu adilikle mücadele etmekse artık G.Saray'a düşüyor. UEFA oyun peşinde. Ama zor oyunu bozar. Bizim çocuklar da bugüne kadar hep zoru başardılar. Finalde ise Arsenal'i istiyoruz.

Fatih ALTAYLI

Tribündeki vahşiler

İki ay evvel G.Afrika'ya gittim. Gitmişken bir de doğal safariye çıktım. Binlerce kilometre ormanlık arazi içinde ne ararsan; aslan, kaplan, timsah, maymun, zebra her türülü hayvan var. Gece konakladığımız otele geldik. Etrafı tel örgülerle çevrili. Hem de çift sıra elektrikli. İnsan bir tuhaf oluyor. Çünkü hayvanat bahçesine giderseniz, hayvanlar kafesin içindedir veya bir park yapmışlardır, suni bir park. Sizler onları parmaklıkların bu tarafından seyredersiniz. Yani hayvanlar içeridedir, siz dışarıda özgürsünüz.

Dönüyorsunuz bizde oynanan futbol maçlarına bakıyorsunuz. Hakem düdük çalıyor, 20 polis ellerinde kalkan hakeme doğru depar atıyor. Neymiş? Hakemi, gelecek tehlikelere karşı koruyacaklarmış. Futbolcular, teknik adamlar çıkış tuneline doğru yürüyorlar. Misafir takımı koruyan yine kalkanlı polisler var. Bu polisler bunları neye karşı koruyorlar? Tel örgülerin öbür tarafından gelecek tehlikelere karşı. Polis kalkanlarından koruma. Stadlarda tel örgüler var, demir parmaklıklar var. Aynen Afrika gibi. İnsanlar; yani hakemler, futbolcular, teknik adamlar ve sahaya giren yöneticiler tel örgülerin bu tarafındalar, tel örgülerin dışında yani tribünlerde vahşiler var. İnsan diyemeyeceğim vahşiler. Benim gittiğim yer Afrika. Peki Türkiye neresi?

Hepsine birer polis

İLK yarı oynanan F.Bahçe-G.Saray maçı sonrası polis açıklama yapıyor: ‘‘Bugün maçta 4000 polis görev yaptı.’’ Dönüyoruz rövanş maçına. Yine benzer açıklama: ‘‘3500 polis görev yaptı’’.

Saraçoğlu'nda G.Saraylı seyirci yok. Ali Sami Yen'de Fenerli seyirci yok. Arkadaşlar 4000 polisin yanına birer G.Saraylı verseniz, 4000 G.Saraylı yapar. 3500 polise de birer Fenerli... Tribüne, bu seyircileri alıp, stat kapısına kadar götürüp ayrılan kısma sokarlar. Yani 7500 taraftar iki ayrı maçta takımlarını izlerler. Stada girer, maçlarını seyreder, hepsine birer polis olduğu için de maçtan sonra yürüye yürüye evlerinin yolunu tutarlar. O zaman kimse sakın bu kadar polisten bahsetmesin!

Allah'a havale ediyorum

Hıncal Uluç yazıyor: G.Saray düşmanı Erman Toroğlu... Fatih Altaylı yazıyor: Varlığını G.Saray düşmanlığına borçlu Erman Toroğlu. Yani iki amigo yazar resmen beni G.Saraylı taftarlara hedef gösteriyor. Yani beni dövsünler, bıçaklasınlar veya silah sıkınsınlar diye. Beyefendiler sonra da dönüyorlar ‘‘Türkiye'de neden stadlarda terör var. İstanbul Emniyet Müdürü neredesin? İçişleri Bakanı yok mu?’’

Önce yazıyorlar, sonra hedef gösteriyorlar. Sonra masumu oynuyorlar. Arkadaşlar, biz sporcularda düşmanlık yoktur. Bunu iyi bilin! Ne Fener düşmanlığı, ne G.Saray, ne Beşiktaş düşmanlığı... Böyle bir kavram biz sporcularda yoktur. Ama sizler sporculuktan nasibinizi almadığınız için sık sık bu düşmanlık kelimesini telaffuz ediyorsunuz. Ben sizi İçişleri Bakanı'na değil, Allah'a havale ediyorum.

Kınıyorum

Her ne sebeple olursa olsun futbol tartışmasından dolayı hiç kimseye silah sıkamazsınız, hiç kimseyi dövemezsiniz. Aynen küfür edemediğiniz gibi. Fatih Altaylı'ya da Engin Verel'e de yapılanlar son derece yanlış. Kınıyorum...

Reytingde tehlike çanları

G.Saray-Fener maçının reytingine baktım. Bir de Trabzon-Beşiktaş maçının reytingine... G.Saray için de, Fener için de tehlike çanları çalıyor.
Yazarın Tüm Yazıları