Önce yöneticinin sonra seyircinin canını yakacaksın

BİRİLERİNİN canı yanmadan bu işler düzelmeyecek ve düzelmez. Peki, birilerinin canı nasıl yanar? Bu canı yanacak kimler?. Önce yöneticilerin canı yanacak sonra da seyircinin. Galatasaray Cafe Crown-Fenerbahçe Ülker basketbol maçı. Olay çıkmış. Hikaye. Başka statlarda, salonlarda da çıkıyor ve çıkacak.

Haberin Devamı

En büyük şans, birkaç hafta önce ayağımıza kadar geldi. Ama, Türkiye’deki canı yanacak insanların, canını yakacak olan adam Bünyamin Gezer bu işi yapamadı.
Düşünebiliyor musunuz? Türkiye’nin en üst düzey maçında, karşılaşmaya başlamadan bir saat önce sahada ısınan hakemin kellesi yarılıyor, kanlar akıyor. Bineceklerdi bir ambulansa, gideceklerdi hastaneye. Maç orada kalacaktı.
Bu işlerde fazla ince düşünmeyeceksiniz. Size de bu yetki verilmiş. Ortalık karışacaktı, herkes ahkam kesecekti. Sonunda ne olacaktı? O maç tekrar oynanacaktı ve bir daha ne öyle bir karşılaşmada, ne de bir basketbol maçında bu olaylar yaşanmayacaktı. Çünkü, bundan herkes nasibini alacaktı. Büyük düşünmezseniz, risk almazsanız, küçük kalırsınız.
Hepsi Selçuk gibi yapmalı
Şimdi, Adnan Polat konuşuyor, Aziz Yıldırım konuşuyor. Daha birkaç gün önce Hürriyet’te tam sayfa. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, FIFA hakemi Selçuk Dereli’ye, “Senin o kokartını alırım kendi ellerimle ...... sorarım” diyor. Bu kokart Futbol Federasyonu’nun kokartıysa eğer Selçuk Dereli’nin mahkemesinden önce o Federasyonun kendi kokartına sahip çıkması gerekirdi. Yok, FIFA kokartıysa Futbol Federasyonu’nun bunu FIFA’ya yazması gerekirdi. Hangisi oldu? Hiç birisi. N’oldu peki? Selçuk Dereli tek başına çıktı. Aslanlar gibi mahkemeye verdi kendine küfür edenleri. Burada benim için şahıslar önemli değil. Galatasaray, Beşiktaş ve Ankaragücü ve diğer kulüplerin başkanı da olabilir bu şahıs. Her hakem bunu yapmalı. Ama, Federasyon da o hakemi yalnız bırakmamalı.
O günden bugüne kadar Selçuk Dereli kaç Fenerbahçe maçına çıktı? Bir bakın bakalım. Yani, Türkiye’de herşey yapanın yanına kar kalıyor.

Haberin Devamı

Devlet varsa, yapar

SİGARA yasağı geldi. Restaurantlarda ve eğlence yerlerinde haksızlıklar olmaya başladı. Bunu tam uygulayan müesseseler var. Uygulamayıp izin verenler de. Şu ana kadar gördüklerim sigara yasağının bayağı büyük oranda delindiğini gösteriyor. Özellikle iki-üç katlı restaurant ve eğlence yerlerinde ikinci ve üçüncü katlar sigara dumanından geçilmiyor. Bunu da yeni bir yasayla düzenlemekte fayda var. Madem sigara içireceksin, okkalı bir biçimde vergi verirsin. Özel bir katını da bu işte kullanırsın. Onu yaptıramıyorsan çok iyi denetlersin, yasaya uyup içirmeyeni aptal ve zavallı yerine koymazsın. Bunu yapacak kim? Devlet. Tabi varsa!..
Mamur’u örnek alın
17 Eylül 1967. Kayserispor-Sivasspor maçında 43 kişi çıkan olaylar sonucunda öldü. Son oynanan Sivasspor-Kayserispor maçında da Kayseri seyircisi, Sivas’a gelerek buranın halkını tahrik etmeye kalktı, olaylar çıksın istedi. Kimdi bu seyirci? Kayseri yönetiminden bedava bilet alamayan sorunlu seyirci. Onların amacı Kayseri’yi desteklemek değil, olay çıkarıp kösteklemek. Az daha da başarılı oluyorlardı. Ama erken uyanan Kayserili yöneticiler, Sivaslı idarecileri uyardı ve polis gücüyle bu seyirci stattan çıkarıldı. Böylece  büyük olaylar önlendi.  Artniyetli seyircinin kafası çok iyi çalışıyor ama Türkiye’deki kulüp başkanlarının hepsi Kayserispor Başkanı Recep Mamur’u  örnek almalı. O zaman bu işler toparlanır.

Haberin Devamı

Tabela meselesi

TÜRKİYE’de şehirlerden, havalimanlarına giderken bütün levhalar yanlış. Nasıl mı? Medeni ülkelerde “Airport” havalimanı yazdığı zaman eğer daha girişe gelmemişsen, yoldaysan, uçağın görüntüsü yola paralel yani uçağın burnu yolla aynı gidiyor. Ne zaman ki havalimanına artık gireceksin, ayrıma geliyorsun ana yoldan ayrılıyorsun, o zaman “Airport” yazısının yanındaki uçak burnunu sağa doğru gösteriyor. Bizde bütün tabelalarda uçak burnu ya sağda ya solda...
Medeni ülkelerden, ülkemize gelen çok kimse eğer arabayı kendi kullanıyorsa o işareti görür görmez, sapaktan içeriye doğru giriyor. Onun için de Türkiye’deki bütün tabelaların değişmesi, uluslararası standartlara getirilmesi gerekir. Zaten, ne Ankara, ne İstanbul ne de İzmir’de tabelalara bakarak yön bulmanız çok zor.
Mesela Ankara’ya, İstanbul’dan gelirseniz, Ümitköy’e gitmek için gösterilen tabelalarla önce Ulus ve Kızılay’a girip, sonra TBMM önünden geçiyorsunuz. Ama Ümitköy, İstanbul’dan gelişte hemen 5-6 kilometre sağ tarafınızdadır. Hiçbir aklıevvel de çıkıp o kadarcık şeyi değiştirmez.

Haberin Devamı

Kadınlar daha küfürbaz

TÜRKİYE’deki maçların oynanacağı statların yakınlarındaki restaurantlara gidin yemek yemek için, isterseniz bir de ufak cep kamerası alın yanınıza. İki duble içtikten sonra bırakın erkekleri, kadınların ve çocukların nasıl tempoyla rakip takımları andıklarını görürsünüz. Ağzınız bir karış açık kalır.
Pota derbisindeki o hatun orta parmağını göstermiş. O hatunu takip edin daha evvelden kim bilir neler yapmıştır? O hatun sadece bir simgedir. Onun gibi binlercesi var.
Biz diyoruz ki “Kadınlar tribünlere gelirse şiddet ve küfür azalır.” Kesinlikle inanmıyorum. Kadınlar erkeklerden daha fazla küfür ediyor ve el işaretleri yapıyorlar. Yıllarca hep statlarda sadece kadınları çeken bir kamerayla kayıt yapmak istedim ama hep vazgeçtim. Onları öyle göstermek istemediğim için. Onların, tribünlerde neler yaptıklarını çok iyi biliyorum ve gözlemliyorum.

Haberin Devamı

Misafire kapıyı açın

FUTBOL Federasyonu’nun çok acil ve net bu kararı alması lazım. Ceza alan takımın seyircisi maça giremiyor. Bu tamam. Ama rakip takımın seyircisi niye giremiyor? Aslanlar gibi girip oturmalı. Türkiye’de rakip takım seyircisine de otomatikman ceza veriyorsunuz. Bunun son örneğini Dinamo Bükreş-Galatasaray maçında gördük. N’oldu. Gayet doğru oldu. Bizde, “Bu işi yaparsak, cezalı takım seyircisi biletleri alır ve stada girer” diyorlar. Onun da kolayı var. Eğer, sahtekarlık yaparlarsa tribünü boşaltıverirsin.

Özaydınlı niye gitti?

F.BAHÇELİLER, Fenerium mağazalarından övgüyle bahsediyorlar. Kulüp, Fenerium’u yere, göğe sığdıramıyor. Ama işin sonunda Fenerium’un başındaki Murat Özaydınlı’yı görevden alıyorlar. Abdullah Kiğılı’yı getiriyorlar. Acaba neden? Vardır bir bildikleri veya sebepleri!..

Yazarın Tüm Yazıları