G.Saraylı aynaya bak!

GALATASARAYLILAR der ki: ‘‘Biz büyük camiayız. Biz yardımlaşırız. Vefalıyız.’’

Geçen yıl şampiyon olan Galatasaray'da Mehmet Cansun yıl sonunda prim belirlenmesi için Lucescu'yu görevlendiriyor. O da futbolculara, yardımcılarına ne verileceğini yönetime bildiriyor. Yardımcı antrenör Yasin'in ve Eser'in karşılarına 15'er bin dolar yazıyor. Bütün bunlar olurken, yeni yönetim Fatih Terim'le anlaşıyor.

Bu nasıl iş?

Yasi
n'in takım arkadaşı olan Fatih Terim anlaşma yapılan günün gecesinde TV'lerde açıklama yapıyor: ‘‘Benim yardımcılarım Ahmet ile Müfit'tir. Eser ile de görüşeceğim.’’ Bunu duyan Yasin, kulübe gidip pılısını, pırtısını toplayıp ayrılıyor. Yasin Özdenak'ın mukavelesinin bitmesine de 16-17 gün var. Yani Galatasaray takımı mukavele bitiminden 15 gün öncesine kadar eğer çalışmayacaksa protesto çekmesi gerekir, yapmıyorlar. Yasin bekliyor, ‘‘Acaba kulüpten çağıracaklar mı?’’ diye. Tek bir telefon geliyor kulüp müdüründen, ‘‘Yasin hocam, kulübün size tahsis ettiği arabayı getirin’’ diye. O da arabayı teslim ediyor. Aradan 3 ay geçiyor. Yasin, Eser'le karşılaşıyor. Primleri soruyor. Cevabı, ‘‘15 bin dolar, 6 bin dolara düşürüldü. Bana da primimi verdiler’’ oluyor. Yani, Yasin'e de nasihat düşüyor.

Bilgisi yokmuş

G.Saray'da 9 sene oynayan 4 şampiyonluk yaşayan, Terim'le aynı formayı ıslatan Yasin Özdenak çekip Avustralya'ya gidiyor. O'nu hala arayan, soran yok. O da yasal hakkını kullanarak mahkemeye başvuruyor. Martın ortasında mahkemesi var. Fatih hoca da ‘‘bilgim yok’’ diyormuş. Yasin hoca şu anda Avustralya'da ‘‘Ay yıldız’’ isimli takımı çalıştırıyor. Bu hikayeyi burada bitiriyorum. Siz isterseniz yazının başına dönün, yazıyı bir daha okuyun. Sonra gidin aynaya bakın. Bakalım ne gözükecek.

Menajerden yönetici olmaz

SADETTİN Saran'ı fazla tanımam. Kırıkkale'nin ilçesi olan Keskin'denmiş, o kadar bilirim. Ve bu arkadaşımızın menajerlik firması var. Yani yerli-yabancı maç naklen organizasyonları ve futbolcu pazarlama işine bakıyor. Bu meslek dalı şu anda da çok geçerli. Yalnız, bu işleri yapan insanların kulüp yönetimlerine girmeleri ve hele futbol şubesinin başına geçmeleri son derece sakıncalı. İşte nedenleri...

1-Rakip menajerler tarafından mutlak suretle tenkit edileceklerdir ve altları oyulacaktır.

2-Kendi takımlarına getirdikleri oyuncular ve diğer takımlara sattıkları oyuncular arasında hep mukayese yapılacaktır ve kafalarda soru işareti kalacaktır.

3-Rakip takımlara ve üçüncü takımlara getirdikleri oyuncuların oynadıkları maçlarda neticeye göre çeşitli spekülasyonlar yapılacaktır. Bunların misallerini çoğaltabiliriz.

Şu anda da Vladimir konusunda hem Fenerbahçe'nin, hem de Saran'ın başı bayağı ağrımıştır ve ağrımaya da devam etmektedir. Arada Fenerbahçe'den çıkan para 800 bin dolar mıdır, 400 bin dolar mıdır bilinmez. Ne kadarını Fenerbahçeliler sineye çekecektir, ne kadarı kasada gözükecektir? Ortega'nın ve Washington'un transferinde kaybolan para ne kadardır. FIFA devrede olduğuna göre bu verilen paralar banka teminatları olduğu için sonuna kadar tahsil edilecek midir? Şimdi menajerlerin kulüp yönetimlerine girmesinin mahsurlarının bir kısmından bahsettik. Kafalar ne kadar karıştı değil mi? Dönüyorum size ve birkaç soru yöneltiyorum. Yıllardır kulüp başkanları, teknik direktörler komisyon almışlar mıdır? Veya bu komisyonları almak yasal mıdır? Bakın menajerlerin aldığı komisyonlardan bahsetmiyorum. Menajerlerin el altından verdiklerinden bahsediyorum.

Canlı yayında tartışma

GAZETEDE yazmak ayrı şeydir, televizyonda konuşmak ayrı. Yazarken düşünürsün, düşünürken yazarsın. Beğenmeyince değiştirirsin. O şansın var. Televizyonda bant yayın yapsan onda da şansın var. Ama canlı yayında hiç şansın yok. Öncelikle sinirlerin sakin olacak. Konuşmaya çıkmadan evvel her şeyi planlayacaksın, kafanda sıralayacaksın. Ses tonunu, mimiklerini ona göre ayarlayacaksın. Eğer bunları iyi yaparsan o televizyon hakikaten kaleşnikoftan kötü olur. Rakibi çok iyi yerlerden vurursun. Aksi olursa bomba elinde patlar.

Canlı yayında tartışmaya çıkmak daha değişik bir olaydır. Eğer ekşi yememişsen, yüz kızartıcı bir suç işlememişsen çıkıp konuşabilirsin. İnsan katil olabilir, hiç önemli değil. İnanılmaz bir tahrik vardır, çeker vurursun. Yanlıştır ama hukuk onda bile bayağı indirim yapıyor. Ama yüz kızartıcı suç, esrar-eroin kaçakçılığı yaparsan, hukuk burada acımasız oluyor. Ama bazen Ecevit gibi başbakanlar çıkıp, bunları da genel affa sokuyorlar. Bazıları vardır, bu yüzden canlı yayında televizyona çıkıp karşı karşıya koltukta oturup tartışmaktan kaçarlar.

Fenerli Fenerliye karşı

AZİZ Yıldırım, F.Bahçe Kulübü'ne tesis olarak çok şeyler verdi. Rahat bırakılırsa daha da verecektir. Ama futbol takımı devamlı başarısız oldu. Kulüp başkanı olduğuna göre, burada en büyük hata da O'ndadır. Yıldırım, televizyona çıkıp fazla konuşmaz. Bu hafta konuştu. Konuşurken, sinirliydi. Duygularına hakim olamadı. Suçlamalarda da isim vermedi, en büyük hatası da buydu. Ben O'nun yerinde olsam, açıklamaları yazılı yaparım. Yıllardır Fenerbahçe'de her şey konuşulurdu. Ama hep arkadandı. İlk defa bu kadar karşı karşıya geliniyor. Bence de kötü olmuyor. Her şey yakılıp yıkılır, sonra yeniden yapılır. Sarı lacivertliler hep onarmaya kalktılar. Başarılı olamadılar. Bu iş daha da uzun süreceğe benziyor. Eski bir film vardı. Çokta güzeldi; ‘‘Kramer, Kramer'e karşı’’ Şimdi de ‘‘Fenerli, Fenerliye karşı.’’

Nöbetleşe yapıyorlar

PAZAR
günü Fener Stadı'na maça gidiyorum. Şükrü Saraçoğlu'na yaklaştım. Bir yonca yaprağı var. Bazı uyanıklar, yonca yaprağında bariyerleri kaldırmışlar, otopark olarak kullanıyorlar. Aynı gece maçtan çıktım, Sıraselviler'e geldim. Orası da bildiğiniz gibi Dilson Hotel'in yanındaki yokuştan yukarı çıkılmaz, aşağıya inilir. Bazı taksiler buraya arkalarını verip, The Marmara'ya dönüş yapıyorlar, müşteri kapmak için. Bir baktım, bazı taksiler yokuştan geri geri iniyorlar. Ne göreyim ki... Yokuşun tepesindeki bir taksi, yolu kapatmış. Ne dönmeye izin veriyor, ne de kaçak olarak yokuştan çıkan taksilere... ‘‘Polis yok mu?’’ dedim. Yokuştan aşağıya geri geri gelen taksiciden gelen cevap enterasandı: ‘‘Onlar Sıraselviler'deki organizeyi taksicilerle ortak yapıyor. Bazen polis, bazen taksiciler nöbet tutuyor.’’

Küfür ve anons

SAYIN Haluk Ulusoy ve Bülent Yavuz şu küfür anonslarını ya kaldırın ya da adam gibi yaptırın. Beşiktaş seyircisi, pazar günü Serdar Tatlı'ya uzun süre ‘‘Allah belanı versin’’ diye bağırdı. İstanbulsporlu Niyazi'ye ‘‘Aptal Niyazi’’ diye bağırdı. Bursa'da Baliç'e 90 dakika küfür edildi, tık yok. Başka statlarda aynı olay olsa saha kapanacak yaptırımlar oluyor. O zaman haksızlık olmuyor mu?

Yazıklar olsun

ÜMİT Özat'a 15 gün evvel bir yazı yazmıştım, ‘‘4. hakeme küfür etti’’ diye. Dolaylı yoldan cevap geldi: ‘‘Daha dünkü çocuk bana küfür ederse herhalde ben de gereken cevabı veririm.’’ Sevgili Bülent Yavuz, hakemlerin futbolculara küfür vakaları hortladıysa yazıklar olsun, duyrulur.
Yazarın Tüm Yazıları