“Açılım”da “devre arası”...

Haftayı iki bomba haberler kapattık:

Haberin Devamı

1.     “Kağıt parçası”nın kağıt parçası olmadığı, yani “Ak Parti ve Fethullah Gülen’i bitirme planı” adıyla yaz ayları boyunca Türkiye’yi sallayan ve Başbakan Tayyip Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ arasında ilan edilmemiş de olsa bir süreliğine “küslüğe” yol açan “belge”nin aslının olduğunun iddia edilmesi.

2.     Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “güven bunalımı doğdu” gerekçesiyle Avrupa’dan gelecek PKK’lı grubun gelişinin ertelendiğini açıklaması. Bu “Kürt Açılımı-Demokratik Açılım-Milli Birlik Projesi”nin “duraklama devri”ne girdiğine işaret ediyor.

İlkinin yani “kağıt parçası”nın birkaç ay önce İlker Başbuğ’un ifadesiyle “kağıt parçası” olmayıp “kapı gibi bir belge” olduğunu gazeteci milleti önceki gün “istihbar” etti. Belgenin altında Albay Dursun Çiçek’in ıslak imzasının bulunduğu ve bunun “Adli Tıp tarafından da doğrulandığı” ve “kağıt parçası”nın “aslı”nın Ergenekon Savcısı’na iletildiği bilgisi “güvenilir kaynaklar” tarafından doğrulandı. Nitekim, dünkü bazı gazetelerin manşet haberlerinde de yer aldı. Gelgelelim, İstanbul Cumhuriyet Savcısı “resmi ağız” olarak bunu doğrulamayan bir basın toplantısı düzenleyince, konu bir “sis perdesi”nin ardına itildi.

Haberin Devamı

İstanbul Başsavcısı’nın basın toplantısı, kuşkusuz, belgenin “gerçek olmadığı”nın bir kanıtı sayılmıyor ama olayın “nezaketi gereği” sis perdesinin ardına itildiği “gerçeği”ni ortaya koyuyor.

İkincisi, yani “PKK’nın Avrupa Grubu”nun gelişinin ertelendiğinin bizzat Başbakan tarafından Pakistan-İran seferine çıktığı uçağa binerken ilan edilmiş olması, daha elle tutulur, somut gerçek.

Başbakan, Habur’dan gelen “34 PKK’lı”nın karşılanma törenleri gösterilerinin “halkta ciddi bir rahatsızlık yarattığı”na dikkati çekerek, isim vermeden ama DTP’yi kastettiği anlaşılır biçimde bunu “siyasi ranta dönüştürürmek istediğini” söyledi ve “Biz buna eyvallah diyemeyiz” dedi.

Başbakan’ın sözleri: “Son yaşananları hepiniz biliyorsuzun. 34 kişinin dönüşünde yaşananlar ortada. Yaşananlar halkta ciddi rahatsızlık yarattı. Bu konunun üzerinde çalışmalar yapılacak. Onun üzerine süreç devam edecek. Biz bunu milli birlik projesi olarak başlattık. Bir şeyi yaparken diğer tarafı yıkamayız. Bu nedenle Avrupa’dan gelecek PKK’lı grubun gelişi ertelendi.”

Haberin Devamı

“Açılım” ya da “Süreç”i bir futbol maçı algılamasıyla dillendirir ve şöyle dersek, sanırım, yanlış olmaz: “Kürt Açılımı-Demokratik Açılım-Milli Birlik Projesi devre arasında.” Bunu uzun bir süreç olarak görüp, 12’şer dakikalık dört çeyrek ve iki yarıyla oynanan bir basketbol maçına benzetirsek, “İlk çeyrek arası verildi”.

***            ***       ***

Gelinen nokta, evet, “Süreç”te bir “duraklama”dır ama Başbakan ve Ak Parti açısından baktığınız takdirde “gerileme” de sayılabilir. Ama, “sorun”un çetrefilliği ve zorluğuna baktığınız takdirde doğaldır da. Tercih edilen, olması gereken bir durum değil, ama doğal.

Bu “Süreç”in inişleri-çıkışları olabileceğini, uyandırdığı tüm umutlara ve beklentilere rağmen, doğası gereği hayli “kırılgan bir zemin” üzerinde yol aldığını belirtmiştik. Hatta biraz abartmalı bir deyimle, “ince buz üzerinde horon tepmek” diye bir benzetmeyi de orada-burada defalarca yaptım.

Haberin Devamı

Başbakan’ın açıklamasıyla vardığımız “durak”, arzulanan bir yer değil ama şaşırtıcı da değil. Hiç değil.

Tayyip Erdoğan’ın sözlerinde yakalanması gereken “Bu konunun üzerinde çalışmalar yapacak. Onun üzerine süreç devam edecek” cümleleri. En önemlisi “Süreç”in “geri dönüşü”nün olmaması, devam edecek olması.

Böylece, “konu”nun gerçek boyutlarına da doğru yol almak, yani “siyasetin ön alması” mümkün olacak.

Bugüne dek, yani Ağustos başından beri zaten siyaset ön almamış mıydı?

Hayır. “Süreç” daha ziyade “retorik” ile, “kanı durdurmak” gibi özünde doğru ama duygusal çağrışımları yüksek bir söylemle götürülmeye çalışılıyordu.

34 PKK’lının Habur’dan Türkiye’ye dönüşü, bunun Abdullah Öcalan’ın kendi elemanlarına çağrısı ile gerçekleşmiş olması siyasetin ön alması olarak görülmeli. PKK-DTP hattı, böylece bir “siyasi hamle” yaptı ve topu hükümetin sahasına geçirdi.

Haberin Devamı

34 kişinin Habur’dan girişinden Diyarbakır’a varışına kadar gösteriler, bir yanıyla bölgedeki Kürtlerin “silahlara veda-acılarımıza son” duygusuyla harekete geçmiş olması kadar, söz konusu hattın bir “siyasi hamlesi”nin kitlesel dışavurumu sayılabilir. Nitekim, hükümet de “görüntüler”i öyle algılamış ve anlamış ve ülkenin batısında bu gösterilere yönelik tepkileri de göz önüne alarak, bu “siyasi hamle”ye karşılık verecek bir hazırlığa sahip olmadığını farketmiştir.

İşte bu nedenle “Bu konunun üzerinde çalışmalar” yapılacak ve “nonu üzerine süreç devam edecektir”.

Hükümetin, ortaya çıkan tablo karşısında kendi “siyasi hamlesi” henüz kararlaştırılmamış durumda. Ne olacağını önümüzdeki dönemde göreceğiz.

Haberin Devamı

“Siyasi satranç” başlamıştır. Bunu “sağlıklı” bir gelişme olarak değerlendirmek de mümkün.

***                 ***           ***

Önümüzdeki aşamada, işin en önemli faslı hükümetin ve bu arada Ak Parti’nin ülkemizin “Türk bölümü”nü “Açılım”ın doğruluğuna, “hedef”in yani “PKK’nın silah bırakması”nın meşruluğuna ve sonucun Türkiye için “hayırlı” olacağına ikna etmek.

Ancak, bunu yapabilmesi için öncelikle “karşı tarafı” doğru değerlendirmesi gerekiyor. Mesele, tüm karmaşık özelliklerine karşılık hayli basit bir algılamadan geçiyor. O da “terör ve teröristler” diye genellenen olgunun, bir yanıyla “Türkiye Kürtlerinin PKK’nın şahsında isyan ifadesi” olduğunu kavramak.

PKK, ona hangi etiketi yapıştırırsanız yapıştıran Cumhuriyet tarihimizin Kürt isyanlarının son halkasıdır. Yani, netice itibarıyla bir “Kürt isyanı”dır.

“İsyan”ı sona erdirmek, “isyancılar”ı topluma ve ülkeye yeniden kazandırmak gibi bir amaç söz konusu.

 “İsyancılar” ise örneğin 1925’te Şeyh Sait’in, 1937’de Seyit Rıza’nın akıbetinden farklı bir duruma muhatap kılınabilirler. O takdirde “isyan” bir daha tekrarlanmamak üzere sona erebilir. Türkiye, öyle bir durumda kanatlanıp uçabilir.

Bütün bunları gerçekleştirmek için hükümet açısından “siyasi cesaret” zorunludur. Ve de siyaset.

Ak Parti hükümetinin siyaset yeteneği ile Türklerin Kürtlere bakışta feraset göstermesi ile “sıfır toplamı” olmayacak “oyun”da Türkiye zafere ulaşacaktır.

 

Yazarın Tüm Yazıları