Yüce Divan yetkisi Yargıtay'a verilsin

Güncelleme Tarihi:

Yüce Divan yetkisi Yargıtaya verilsin
Oluşturulma Tarihi: Eylül 07, 2009 10:39

Adli Yıl açılışında konuşan Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, demokrasi kavramı çevresinde yapılan açıklamaların cumhuriyetin bazı değerlerine zarar verdiğini işaret etti. Gerçeker, Yüce Divan yetkisinin kendilerine verilmesini de talep etti. İşte Yargı reformu çağrısında da bulunan Yargıtay Başkanı'nın konuşmasından satırbaşları:

Haberin Devamı

AÇILIŞ TÖRENİNDEN FOTOĞRAFLAR

GÜL'DEN MESAJ

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin teminatı olan hukuk devletinde aslolan, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve adaletli bir düzenin gerçekleşmesidir” dedi. Cumhurbaşkanı Gül, Adli Yılın açılışı nedeniyle bir mesaj yayınladı. Cumhurbaşkanı Gül, mesajında, Anayasa'nın 2. maddesinde Cumhuriyet'in nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti ilkesinin, çağdaş devlet olmanın en önemli şartları arasında yer aldığını söyledi.

Mesajında, “Demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin teminatı olan hukuk devletinde aslolan, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve adaletli bir düzenin gerçekleşmesidir” görüşüne yer veren Cumhurbaşkanı Gül, şöyle dedi: “Kuvvetler ayrılığı ilkesinin benimsendiği, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti, geçmişten günümüze, hukukun üstünlüğünü bütün alanlara yayma ve derinleştirme konusunda memnuniyet verici bir performans göstermiştir. Bu bağlamda hukuk sistemimizin evrensel düzeyi giderek yükselmektedir. Bununla birlikte, çağdaş dünyadaki konumumuzu sağlamlaştırmak amacıyla hukuk alanında sürdürülecek reformlarla ülkemizde hukukun üstünlüğünün daha da güçlendirilerek hâkim kılınmasının önemi büyüktür. Avrupa Birliği sürecinde, demokratik standartları yükseltecek, yargı bağımsızlığını güçlendirecek, yargı hizmetinin kaliteli ve etkin şekilde sunulmasını sağlayacak reformların kararlılıkla ve ilgili tüm tarafların aktif katılımıyla hayata geçirilmesi büyük önem taşımaktadır. Evrensel normlar ve değerler ışığında çağdaş bir hukuk sistemine sahip olması, Türkiye'nin gücüne güç katacak, uluslararası platformdaki saygınlığını artıracaktır.

Hukuk sistemimizin geliştirilmesi ile demokrasi ve insan hakları alanlarındaki standartlarımızın daha ileriye taşınmasını amaçlayan çalışmalarda Türk yargısının yol gösterici katkılarını her seviyede sürdüreceğine inanıyorum. 2009-2010 Adlî Yılında, adaletin tevzii için ülkenin her köşesinde fedakarca görev yapan yargı çalışanlarına başarılar diliyor, selam ve sevgilerimi iletiyorum."

Geçtiğimiz yıl ne yazık ki sorunlarımız artarak devam etmiştir. Sorunları çözüme ulaştırmak bizim temel görevimizdir.

Haberin Devamı

Bilindiği gibi yine bu yıl da yargı reformu anayasa değişiklikleri kamuoyunda yer aldı. Bizi yakından ilgilendirdiği için elbette görüşleri yakından izleyerek kendi düşüncelerimiz için önemli ölçüde yararlandık.

Haberin Devamı

Özellikle demokratik sistemi benimsemiş, temel haklara önem vermiş dünyanın en gelişmiş ülkelerinde bazı farklılıklar olsa da, hukukun üstünlüğünün tartışmasız biçimde yerleştiği ve yargı erkinin hak ettikleri değerleri kazandığı görülmüştür.

Elbette kökleri asırlar öncesine dayanan ülkemizin bir an önce her konuda bu ülkelerin düzeyine çıkması bizim için en büyük özlemlerden birisidir. Çağlar boyu süren savaşlar yanında, bilimsel ve teknolojik gelişmeler sonucu, en ilkel devlet yönetiminden bugüne gelerek demokratik hukuk sistemi benimsenmiştir.

Önce cumhuriyet ve demokrasi kavramları üzerinde durmak istiyorum. Son zamanlarda bu kavramlarda yoğun tartışmaların olduğu, bu kurumların birbirine karşıtmış gibi gösterdiği, cumhuriyetin demokrasiyi yok edici bir fonksiyonu olduğu belirtilerek, bu kurumun yıpratılmaya çalışıldığı görülmektedir.

Haberin Devamı

Demokrasi anlayışı aslında bireylerin doğuştan özgür olduğu düşüncesinden doğmuştur. Demokrasi düşüncesi tarihi gelişimi sonucu bireyin üstünlüğü ilkesine dayanarak, halk egemenliği kavramı altında, gelişimi günümüze kadar gelmiştir.

Özgürlükçü demokrasi, laiklik ilkesi ile değer kazanmıştır.

 Cumhuriyet ise iktidarın topluma verdiği yetki ile toplumu yönlendirme olarak açıklanabilir.

 Görüldüğü gibi 23 Nisan 1920’de Ankara’da kurulan TBMM ile egemenliğin kayıtsız şartsız milletindir ilkesi kabul edilmiş, 1923’de de cumhuriyet kabul edilmiştir.

 Özgürlükler tarihsel sürece baktığımızda çok güç mücadelelerden sonra elde edilmişlerdir. Cumhuriyetimizin nasıl kurulduğunu, onun değerini, yüce bir ulusun tarihten nasıl silinmek istendiğini anlamak için, Mondros’u Lozan’ı çok iyi görmek gerekmektedir.

Haberin Devamı

Mondros ile ülkenin orduları dağıtılmış, 15 Mayıs 1919’da da Yunan ordusu İzmir’e çıkmış, Sevr Belgesi ile Osmanlı ortadan kaldırılmıştır.

 Devlet ulusal birliğin simgesidir. Cumhuriyet ve demokrasiyi birbirinden ayırmaya yönelik düşünceleri doğru bulmuyoruz.

 Vatan millet sevgisi ilkel bir model değil, toplumların geleceğinin güvencesidir.

 YARGI REFORMU

 Adil yargılanmanın temel güvencesi yargı bağımsızlığı olduğuna göre, yargıçlar yargı bağımsızlığını korumaktadırlar. Adalet Bakanlığı tarafından, yargıya güvenin artırılması, yargı reformu stratejisi taslağı Adalet Bakanlığı tarafından kamuoyuna duyurularak, Anayasa Mahkemesi’nin görev tanımının yeniden düzenlenmesi konusunda çalışmalar yapılacağı duyurulmuştur.

Haberin Devamı

 Yargı reformu stratejisi ve eylem planı, önceki stratejik plana göre bir kısım iyileştirici maddeler içeriyor ise de, katılmadığımız bazı hususlar bulunmaktadır.

 Yargı ile ilgili olarak anayasa’da yapılacak değişiklikler için, Bakanlıkça hazırlanan taslağın tüm yüksek yargı organlarına gönderilerek görüş istenmesi, düzenlenecek bir toplantıda son şeklinin verilecek olması, işbirliğinin sağlanması açısından olumlu karşılanmıştır.

Anayasa’da yargı ile ilgili düzenlemeler, yargı yetkisi olarak yapılmalıdır. Yetki kavramı görevi de içermektedir. Tarihsel gelişimimizde yargı yetkisini milletten almıştır.

Anayasa Mahkemesi’nin mevcut üye sayısı artırılabilir ancak parlamento tarafından Anayasa Mahkemesi üye seçilmesi uygun değildir. Böyle bir uygulama kaçınılmaz olarak yargının siyasallaşması eleştirilerini de beraberinde getirecektir.

ADALET BAKANI VE MÜSTEŞAR UYARISI

HSYK’ya yasama ve yürütme organından üye seçilmesi yargı bağımsızlığını geriye götürür.

Hâkim ve savcıları mesleğe kabule etme, yükseltme, kadro dağıtma işlemleri bakımından tam yetkili olan HSYK’ya Adalet Bakanlığı’nın başkanlık etmesi uygun değildir. Adalet Bakanlığı müsteşarının kurumun üyesi olması da yargı bağımsızlığı ilkesine aykırıdır. Bağımsız bir HSYK erkler ayrılığının bir gereğidir.

Hakimlerin seçimi ve görevlendirilmesine ilişkin kimi maddelerde Anayasa’nın 9. maddesine yer aldığı şekilde milli egemenlik ilkesine uygun düştüğü vurgulanmaktadır.

Anayasa’dan aldığı hakla Türk ulusunu temsil eden Türk yargısında, demokratik meşruiyet gibi bir sorunun hiç yoktur ve olmamıştır. HSYK’nın oluşumu konusunda ilgili tüm kesimlerin genel düşüncesi, kurulda siyasi irade olan Adalet Bakanlığı ve müsteşarın bulunması, sözde demokratik meşruiyeti sağlamak adına, yasama ve yürütme organına yetkiler verilmesinin izahı mümkün değildir.

Türk yargı geleneğine bakılmadan, kaldırılmış yöntemler yeni öneri gibi getirilmiştir. Yapılmak istenen gelişmeler, referans olarak gösterilen belgelere de ters düşmektedir.
 
Ülkemizin bu konudaki özgür koşulları dikkate alındığında, parlamentonun yüksek kurula üye seçmesi uygun görülmemektedir.

Esasen AB ilerleme raporlarında da böyle bir madde bulunmamaktadır. Kurul üyelerinin, yüksek mahkeme üyeleri arasında seçimle belirlenmesi gerekmektedir. Yargıtay ve Danıştay’a üye seçimlerinde yüksek mahkemelerine aktif rol verilmelidir.

HSYK’nın yenide yapılandırılmasına paralel olarak denetim sisteminin düzenlenmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak kurulun ayrı bir sekretaryanın olması ve teftiş kurulunun yargıya bağlanması gerekir.

Hakim ve savcılar hakkında inceleme ve soruşturma yetkisi Adalet Bakanlığı’ndan alınmalı, bu yetki HSYK’ya verilmelidir.

HSYK’nın yeniden yapılandırılmasıyla birlikte not sisteminin dahil olması son derece yararlı olacaktır.

Örgütlenme ve yönetime yapılacak her tür müdahale bu hakkın göstermelik olarak sağlandığı hissi verecektir.

Yargı mensuplarına yargı bağımsızlığı konusunda eğitim verilmesi Türkiye adalet akademisinin yeniden yapılandırılması gerekir.

AB ilerleme raporlarında ön görüldüğü gibi, hakim adaylarının seçiminde Adalet Bakanlığı’nın etkisinin kaldırılması, tam özerkliği sağlanmış adalet akademisine yada HSYK’ya bırakılması gerekmektedir.

Yargıya intikal eden konular hakkında yanlış ve eksik bilgilerle yapılan yayınlar, mahkemeler üzerinde de bir baskı unsuru olarak ortaya çıkacaktır

Coğrafi bölgelere göre farklı yargı uygulaması söz konusu olamaz. Yargıtay’daki iş yükünün çok fazla arttığı bir gerçektir. Bekleyen dava dosyası sayısı 1 milyonu aşmıştır.

Anayasa Mahkemesi’nin yüce divan

9. kalkınma planı’nda yer almıştır. Yargılama birliği güçlü yargının vazgeçilmez bir ilkesidir.

Çağımızda ceza hukuku, özerk bir dal haline gelmiştir. Yargıtay’ın yıllardır baktığı davalar nazara alındığında, yüce divanın yargılamanın bir gereği olarak, Yargıtay’a verilmesi zorunlu hale gelmiştir ve doğru olan da budur.

Yüce Divan yetkisinin daha önce Anayasa Mahkemesi’ne verilmiş olması yanlışlığın sürdürülmesine engel olamaz.

BİREYSEL BAŞVURU – ANAYASA ŞİKAYETİ

Bireysel başvuruyu kabul eden bazı ülkelerde, yoğun dava akımı karşısında bu karardan dönüşün çaresi aranmaktadır. Bu yöntemin çok başarılı olmadığı görülmektedir.

Her ülkenin yapısı farklıdır. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruyla Adli ve Askeri mahkemede sonuç alamayanların, doğun bir davaya sebep olacaktır. Bu hak Türk yargısına yarar yerine zarar getirecektir.




 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!