Tutmayın beni

AMERİKA’da iki yıllık işletme mastırımı tamamlayıp 1966 sonunda yurda döndüm.

Haberin Devamı

Bu eğitimi, daha önce çalıştığım ve genç yaşımda bölüm müdürlüğüne kadar yükseldiğim Arçelik şirketinin verdiği bursla yapmıştım. Buna karşılık, şirketle aramda dört yıllık bir mecburi hizmet anlaşması vardı. Kefilim de babamdı. Ben Amerika’da iken şirketin başına Ali Mansur (Şef Cem Mansur’un babası) adında tanımadığım bir kişinin genel müdür olarak tayin edildiğini öğrenmiştim. Çalışma arkadaşlarım, beni Yeşilköy Havaalanı’nda şirketin arabasıyla karşılamışlardı. Moralim yüksekti. İki üç gün sonra havalı bir şekilde Sütlüce’deki fabrikaya, yani eski iş yerime gittim. Murahhas Aza Lütfü Doruk beni severdi. Koç Holding merkezinde de bilinen biriydim. Amerika’nın ünlü işletme okullarından Wharton’u bitirmiştim. Yaşım 29’du. Kendimi kısa sürede üst makamlara geçmeye hazır görüyordum.

Haberin Devamı

* * *

Ben bu havalarda şirket içinde dolaşır, ona buna bulaşırken, Ali Bey beni bir gün odasına çağırdı. Ne yapmak istediğimi sordu? Ben zaten anlaşmam gereği Arçelik’e mecburi hizmet borcum olduğunu, aksi takdirde babamın tazminat ödemek zorunda kalacağını, beni yeterince yetkili kılacak bir postu, kendisinin bana teklif etmesi gerektiğini söyledim. Ali Bey önce, “Mecburi hizmet sözleşmesini ortadan kaldırdım, istemiyorsan burada çalışma; git kendine iş ara” dedi. Bozum olmuştum. Alıngan bir eda ile “Ben burada çalışmak istiyorum” dedim. Ali Bey kızgındı ve ayaklarımın yere basmasını istiyordu. Hafif tehditkâr bir tonda bana, İngilizce olarak şunu söyledi. “I will give you enough rope, to hang yourself”

* * *

Motamot tercümesi “Sana, kendini asmana yetecek uzunlukta ipi veririm (veya verebilirim)” olan bu ifade, yetkiye doymayan yöneticilerin kulağına küpe olması gereken bir en özlü öğüttür. Yarım asra yaklaşan yöneticilik ve yönetim danışmanlığı hayatımda yetkisinin dar olduğundan şikâyet etmeyen idareciye rastlamadım desem yanlış olmaz. Çoğu yöneticiler, yetkileri arttıkça, başarılarının da artacağını zanneder. Ama ben yetkisi sınırlı olduğu için başarısız olan yönetici hiç görmedim. Aksine yetkisi geniş adeta sınırsız olan “patron-yönetici” tiplerin feci hatalar yaptığına şahit oldum. Çünkü onların çevrelerinde onları frenleyebilecek, yapmak istediklerinin yanlış olabileceğini söyleyecek, alternatif yollar önerebilecek kimseler yoktu. Aşırı yetki, insanı fütursuzlaştırır. Adamın başını belaya sokar.

Haberin Devamı

* * *

Yöneticilik, “astlarını kullanarak iş başarma sanatı” şeklinde tanımlanır. Bana göre gerçekten başarılı olan yöneticiler, daha çok “üstlerini” kullanabilenlerdir.

Son Söz: Yetkini genişletmeyi bırak, yetkinliğini geliştir.

Yazarın Tüm Yazıları