Şeyhine gidiyordu

Güncelleme Tarihi:

Şeyhine gidiyordu
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 26, 2001 02:12

8 yerinden bıçaklanarak öldürülen ünlü işadamı Üzeyir Garih'in, Eyüp Sultan'a, Nakşibendi şeyhi Küçük Hüseyin Efendi'nin mezarını ziyarete gittiği anlaşıldı.

Bu ilginç sırrı Hürriyet'e açıklayan Koç Holding'in eski yöneticilerinden Can Kıraç, ‘‘Kendisini daha önce iki kez gördüm. Hüseyin Efendi için geldiğini söylemişti’’ dedi.

İşadamı Üzeyir Garih, 8 bıçak darbesiyle öldürüldüğü Eyüp Sultan Mezarlığı'nda, yıllardır aksatmadığı ve bir görev saydığı kendisi için rutin bir ziyareti gerçekleştiriyordu. Garih, mezarlıkta Mareşal Fevzi Çakmak'la yanyana yatan Nakşibendi şeyhi Küçük Hüseyin Efendi'nin mezarını ziyaret ediyordu. Garih'in bu bilinmeyen ilginç sırrını Hürriyet'e Koç Holding'nin tanınmış eski yöneticilerinden Can Kıraç açıkladı. Cinayet haberini duyunca çok üzüldüğünü, eski bir dostunu yitirdiğini anlatan Kıraç, Garih ile Eyüpsultan Mezarlığı'nda biri üç yıl önce, diğeri iki yıl önce olmak üzere iki kez karşılaştığını belirtti. Musevi bir vatandaş olan Garih'i, Müslüman mezarlığında tek başına ve üst üste iki kez gördüğü için şaşırdığını anlatan Can Kıraç, şunları söyledi:

GÖRÜNCE ŞAŞIRMIŞTIM

‘‘Ben mezarlığa, eşimin babası, annesi ve dayısı orada yattığı için gidiyordum. Kendisini ikinci kez görünce, şaşırıp, (Üzeyir Bey ne arıyorsunuz burada?) diye sordum. Bana, Hüseyin Efendi'yi ziyaret için geldiğini anlattı. Bana (Benim dini inançlarım çok kuvvetlidir ve Hüseyin Efendi'ye olan bağlılığımı bu ziyaretlerimle kanıtlarım) dedi. Her ikisinde de yalnızdı, yanında koruma-şoför yoktu. Yine böyle birer tatil ya da bayram günüydü. Gidenler bilir, mezarlıkta, Mareşal Fevzi Çakmak ve Hüseyin Efendi'nin mezarlarının bulunduğu yere, arabayla gitmek mümkün değil. O yüzden, otomobilini otoparka parkedip, yürümüş. Bu mezarlardan yukarı doğru yürününce, Piyer Loti Kahvesi'ne, aşağı doğru yürününce, Eyüp Sultan'a gidiliyor, tam ortada yani.’’

RÖPORTAJ YAPMIŞTIM

Can Kıraç, Üzeyir Garih ile yayınlayacağı kitabı için 1996 yılında bir de röportaj yaptığını anlattı ve şöyle devam etti: ‘‘Kitap için, aralarında Üzeyir Garih'in de bulunduğu iş hayatının 20 önemli ismiyle görüştüm. Üzeyir Garih'le görüşmemiz 12 Ağustos 1996'da gerçekleşti. Kitabımı, roman üslubu ile yazmaya karar verdiğim için, yazımı biraz gecikti. Kitap bir türlü bitmedi. Önce Ayhan Şahenk, arkasından da Üziyer Garih öldü, biraz daha geciktirirsem, sağ kişi kalmayacak.’’

İslami kesimle arası çok iyiydi

47 yıl önce İshak Alaton'la birlikte Alarko'yu kuran Dr. Üzeyir Garih, özellikle yönetim ve sosyal konularda iş dünyasının sembol ismiydi. Üzeyir Garih, sanayici ve ticari kimliği ile Türk ekonomisine ve Türkiye'nin dış ilişkilerine büyük emeği geçmişti. İş dünyasında ‘‘uzlaşmacı’’ kişiliği ile tanınan Garih, Musevi cemaatine mensup olmasına rağmen İslami kesimle de ilişkilerinin çok iyi olmasıyla biliniyordu. Dr. Üzeyir Garih, 1997 yılında Onursal Başkanlığı'nı Fethullah Gülen'in yaptığı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın verdiği Ulusal Uzlaşma Ödülü'nü de Gülen'in elinden almıştı. Haham Okulu'nu bitirmesine rağmen İTÜ'de Makine Mühendisliği okumayı tercih etti. Garih, islami kesimin yayınladığı gazetelere görüşlerini aktarırken, yine islami kesimlerin televizyon programlarına da katılıyordu. Garih ayrıca Samanyolu TV'de Atalay Şahinoğlu ve Şükrü Elekdağ ile birlikte işdünyasına dönük bir program yapıyordu. Akşam Gazetesi'nde de düzenli yazılar yazıyordu. Garih önceki akşam da TV 8 'de yayınlanan bir programa katılmıştı. Çeşitli gazete ve dergilerde düzenli olarak görüşlerini dile getiren Üzeyir Garih, gençlerin eğitimi üzerinde yoğunlaşıyordu. Garih, Türkiye'de yönetim ve eğitim başta olmak üzere yanlış bulduğu noktaları, eksiklikleri, sürekli olarak dile getiren ve bu konudaki görüşlerini fırsat buldukça kamuoyuyla paylaşıyordu. Garih, topluluk bünyesinde kurulan Alarko Eğitim ve Kültür Vakfı ile Alarko İstikbal Kulübü'yle de yakından ilgileniyordu.

Diş Hekimi olan babası Ezra Garih'in ölümünden sonra iş hayatına atılan Garih, üç dil bilmesi sayesinde Amerikan Carrier şirketine girdi. Carrier Corp. Türkiye şubesinde tesisat mühendisliği yaptı. Yeditepe Üniversitesi'nde organizasyon dersi veren Garih, İTÜ fahri doktorluk ve Filipinler Cumhuriyeti Fahri
Nakşi tarlası
Üzeyir Garih'in ölü olarak bulunduğu yer eski İstanbullular tarafından ‘‘Nakşi Tarlası’’ olarak bilinirdi. 19. yüzyılın son döneminin önde gelen birçok Nakşibendi şeyhi ve ‘‘kutup’’ yani káinatın yönetiminde söz sahibi olduklarına inanılan birçok din alimi buraya defnedilmiş, onları aynı yere defnedilmeyi vasiyet eden müridleri izlemişti.
MAREŞAL DE MÜRİTTİ
‘‘Nakşi Tarlası’’nda defnedilmiş olan tasavvuf büyükleri arasında ‘‘kutup’’ olduğuna inanılan Küçük Hüseyin Efendi de vardı. Nakşibendi büyüklerinden olan ve keramet gösterdiği söylenen Küçük Hüseyin Efendi'nin müridleri arasında hem Osmanlı döneminin, hem de Cumhuriyet'in ilk yıllarının önde gelen birçok ismi bulunuyordu ve Mareşal Fevzi Çakmak da Şeyh'in müridlerindendi. 1930'un 14 Mart'ında vefat eden Küçük Hüseyin Efendi, şeyhi Mehmed Nuri Efendi'nin ‘‘Nakşi Tarlası’’ndaki mezarının hemen ilerisine defnedilmişti.
CENAZE OLAY OLMUŞTU
Efendi'nin müridlerinden olan Mareşal Fevzi Çakmak'ın vasiyeti de aynıydı, yani o da şeyhinin yanına gömülmeyi istiyordu. 1950'de vefat eden Mareşal'in cenazesi son derece olaylı geçmiş ve radyoların matem yayınına geçmemesini bahane eden çok kalabalık bir genç grubu cenazeyi Eyüpsultan'a kadar eller üzerinde taşıyarak, Küçük Hüseyin Efendi'nin yanıbaşına defnetti. Cenaze töreninin bu şekle dönmesi daha sonra Türk siyasi tarihinde çok önemli bir gelişme olarak nitelenecekti.
NAKİLE İZİN VERMEDİLER
Mareşal Fevzi Çakmak'ın mezarının Ankara'da 12 Eylül'den sonra kurulan devlet mezarlığına nakledilebilmesi için yapılan çok sayıda girişim de sonuçsuz kaldı. Çakmak Ailesi, Mareşal'in kemiklerinin nakline yani mezarının şeyhinin yanından alınmasına izin vermediler.
Murat BARDAKÇI
Başkonsolosu unvanına sahip. İngilizce, Fransızca ve İspanyolca biliyordu. Eşi Lili Garih ile 1956 yılında evlenen Garih, evli ve iki çocuk, beş torun sahibiydi.

Türkiye önemli bir insanını kaybetti

Türkiye'yi şok eden cinayetin ardından, devletin zirvesinden başsağlığı mesajları yağdı. Garih'in eşi Lili Garih'e bir başsağlığı telgrafı gönderen Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, ‘‘Değerli eşiniz, iş dünyamızın önemli ismi, Alarko Holding Şirketler Topluluğu Yönetim Kurulu Başkanı Üzeyir Garih'in, bir cinayete kurban gitmesinden büyük üzüntü duydum. Acınızı paylaşıyor, size, ailenize ve tüm sevenlerine başsağlığı diliyorum’’ dedi.

Başbakan Ecevit ‘‘Derin üzüntü duydum’’ dediği mesajında şu görüşleri ifade etti: ‘‘Kendisi, Türkiye için çok büyük hizmetlerde bulunmuş, ülke sorunları ile yakından ilgilenmiş ve bu yönde çalışmalarda bulunmuş değerli bir işadamıydı.’’

Başbakan Yardımcısı Yılmaz da ‘‘Türkiye önemli bir insanını kaybetmiştir’’ dedi.

ACIYLA GELEN GAF

TBMM Başkan Vekili Murat Sökmenoğlu, özel bir TV kanalında yaptığı açıklamada, Garih'in öldürülmesini kınarken gaf yaptı ve Musevi kökenli işadamı için ‘‘O bir Türk dostuydu’’ dedi. Gazetemizi arayan çok sayıda vatandaş, Sökmenoğlu'nun sözlerine tepki gösterdi.

BULGAR BAKAN: İNANAMIYORUM

Öldürülmeden birkaç saat önce Alarko Holding'te Garih'le görüşen Bulgaristan Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Nikolay Vassilev, cinayeti duyunca şoke oldu. Vassilev, ‘‘İnanamıyorum. Çok üzgünüm’’ dedi. Bulgaristan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'nda bir basın toplantısı düzenleyen konuk bakan, Garih'le 11.00- 12.00 arasında Alarko Holding'teki odasında görüştüklerini ve hatıra fotoğrafı çektirdiklerini söyledi. ANKARA-İSTANBUL

İslami usulde dua

Üzeyir Garih, çevresinde hoşgörüsüyle tanınırdı. Arkadaşı Turizm eski Bakanı Barlas Küntay'ın 2 Ağustos 2001'deki ikinci ölüm yıldönümünde Zincirlikuyu Mezarlığı'nda yapılan anma töreninde o da vardı. Törende duygulanan Üzeyir Garih, dualara eşlik etmiş ve ellerini açarak, İslami usullere göre dua etmişti.

Yeşilçam'da bile çalıştı

1929'da İstanbul'da doğan Garih, İTÜ Makina Mühendisliği mezunu. Öğrencilik yıllarında harçlığını çıkarmak için Nehar Tüblek ve Ramiz'le Akbaba Dergisi'nde karikatürler çizdi. Yeşilçam'da Bülent Oran'ın senaryolarında kavga, gazino gibi sahnelerin takip ve sürelerini belirleyen bir çalışma yapmış. Ancak daha sonra bu işten para kazanamayınca ayrıldı. Okulun bitmesinden sonra Necmettin Erbakan'ın kürsüsünde 33 gün asistanlık yapan Garih, Erbakan'la daha sonraki yıllarda da görüşmelerini sürdürdü. Tatilden nefret eden Garih'in Türk musikisinden derlediği peşrevler ve notalardan oluşan bir kitabı da bulunuyor.

Bu mutlu tablo anılarda kaldı

Dile kolay, 40 yıl süren ve acı-tatlı anlarıyla paylaşılan bir dostluk. Can Kıraç, özel albümünde yer alan ve 25 yıl önceki bu fotoğrafa bakarken, bir dostu daha yitirmenin üzüntüsü içindeydi. Üzeyir Garih, eşi Lili, işadamı Vehbi Koç ve Kıraç'ın bu mutluluğu, ‘‘Geçmiş zaman olur ki, hayali cihana değer’’ öz deyişinin belki de en güzel örneği...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!